34,8737$% 0.01
36,8259€% 0.51
3.049,71%0,13
4.969,00%-0,04
19.872,00%-0,06
Aşağıdaki gizemli yerlerde, yok olmuş medeniyetlerin öykülerini anlattık. Tüm bu yerler, trajedileri, gizemli ayinleri, köklü inançları yansıttığı gibi masalsı imparatorlukların, kudretli hükümdarlarının ve hayalperest mimarların ruhlarını da taşıyorlar.
Dünyanın en gizemli adası olarak kabul edilen Paskalya Adası, Pasifik Okyanusu’nda, Şili kıyılarından 3600 km açıkta bulunuyor. Adanın gizemli moai heykelleri, abartılmış derecede uzun kulakları, güçlü çıkıntılı çeneleri, büyük başları ve kolsuz gövdeleri ile insanı etkileyen görkemli görünümdeler.
Paskalya Adası’nın doğu kıyısında bulunan Rano Raraku, volkanik bir kraterdir. Krater volkanik kül bulutu ve tüflerle oluşmuştur. Moailer, Rano Raraku volkanından alınmış olan kayalardan yapılmışlardır. Bu krater, heykeltraşlar için adeta dev bir atölye gibi. Heykeller ahu olarak adlandırılan anıt mezarların üzerinde durmaktalar. Bir anlamda mozoleler olan ahular, eski kabilelerde kutsal bir anlamı olan odak taşı olarak da kullanılırdı. Bölge, Dünya Mirası listesine dahildir. Paskalya Bayramı arifesine denk gelen 5 Mayıs 1722’de, Hollandalı denizci Jacob Roggeveen, Paskalya Adası’na ayak basan ilk Avrupalı oldu, ismini böyle aldı.
Paskalya Adası’nın antik isimlerinden biri Dünyanın Merkezi. Bir diğer ismi de Cennete Bakan Gözler. Bazı araştırmacılar mitolojik bilgiler dikkate alındığında, Paskalya Adası’nın binlerce yıl önce var olan ve gözlemevleriyle gökyüzünü araştıran antik bir uygarlığa ev sahipliği yaptığını öne sürüyor. Araştırmacı Hancock, Cennetin Aynası adlı kitabında, Paskalya Adası’nın büyük tufanlardan önce yaşamış bir uygarlığın evi olduğunu ve çok önemli bir konuma sahip olduğunu belirtti. Bu özel konum, dünyadaki kutsal yerlerin matematiksel yerlerini mükemmel bir şekilde gösteriyordu. Dünyanın en gizemli adası olarak kabul edilen Paskalya Adası, araştırmacıların yüzyıllardır süren çalışmalarına rağmen sırlarını saklamaya devam ediyor.
Tibet’in batısındaki, Himalayalar’ın bir uzantısı olan Kailash Dağı ve çevresi, hem Budistler hem de Hindular için çok önemli bir dini merkez. Kailash Dağı ve çevresini kutsal yapan çok önemli özellikler var. İlki, Asya’nın en önemli nehirlerinden dördünün kaynağının Kailash’ın yakınlarında bulunması: İndus, Brahmaputra, Sutlej ve Karnali nehirleri aynı bölgeden doğuyor. İkincisi, Hinduizm inancına göre, Kailash’ın, Tanrı Shiva ve eşinin evi sayılması nedeniyle kutsal bir bölge olması.
6714 metre yüksekliğindeki Kailash Dağı her zaman karla kaplı. Bu yüzden Tibet dilinde, ona kar mücevheri deniyor. Budist inancına göre ise Kailash, dünyanın eksenini oluşturan dağ. Ruhlarını arındırmak için Budizm, Hindu, Jain ve Bon dini inananları Kailash Dağı’nı tavaf ederek ibadetlerini yerine getiriyorlar. Tibet’teki Kailash Dağı’na gelen Budistler hemen yere kapanarak, sürünerek ilerliyor. Bir yandan dua edip, öbür yandan sürünerek, dağın içerisindeki manastıra kadar ilerliyorlar.
Çin’in Siçuan bölgesinde, Leshan Şehri yakınlarında, Min ve Dadu ırmaklarının birleştiği noktada Büyük Buda adeta nöbet tutuyor. Leshan Buda heykeli, E’mei Dağı’nın doğu eteğindeki Qiluan tepesinde bulunuyor.
Mile Heykeli ve Jiading Buda Heykeli olarak da adlandırılan Leshan Buda Heykeli, Tang Hanedanlığı’nın İmparatoru Kaiyuan döneminin ilk yılında 713’te oyulmaya başlandı ve 90 yıl sonra tamamlandı. Dağın eteğinde ve nehir kıyısında inşa edilen bu Buda heykeli, dünyanın en büyük taş heykelidir. Çin’de “Dağ, bir Budadır; Buda, bir dağdır.” şeklinde bir söz vardır. Oturuş pozisyonundaki Buda heykelinin yüzü batıya bakmaktadır. Ağırbaşlı bir yüz ifadesindeki bu heykel, 71 metre yüksekliğindedir. E’mei Dağı ve Leshan Buda Heykeli, 1966 yılında Dünya Mirası Listesi’ne alındı.
Bagan, Myanmar’ın (Burma) en ünlü turistik bölgesidir. 42 km2′lik bir alanda, ortaçağ Kral Kenti’nin hükümdarları dönemine ait binlerce tapınak ve tarihi kalıntı bulunmakta.
13. yy‘da 4000 tapınak bulunuyormuş, şu anda çoğu zamana yenilmiş. Depremler, Moğol istilaları ve iç çekişmeler sonunda Burma ordularınca talan edilmiş. Şu anda 2000 civarında pagoda bulunuyor. Pagoda, M.Ö 5. yy’da ortaya çıkan, Hindu ve Budist inanca ait, Asya’da çok yaygın olan mabetlerdir. Bazen dairesel ve sivri, bazen üst üste büyükten küçüğe, çok katlı olarak yapılmış mimari eserlerdir. Önemli bir Budist merkez olan Bagan’ın ihtişamı, Moğol saldırı ve yağmaları ile son bulmuş.
Bagan’ın en ünlü pagodası ise Shwezigon. 1057’de yapılmış bu altın tapınak çok etkileyici.
Meksika’nın Yucatan Yarımadası’nda bulunan Chichen Itza Piramidi, Maya Medeniyeti’nin ekonomik ve politik merkezi olarak hizmet vermiş en ünlü Maya tapınak sitesidir. Chichen Itza Piramidi’nin kendisi, Maya tapınaklarının en sonuncusu ve hiç şüphesiz en büyüğüdür.
Chichen Itza’daki kalıntıların kısmen Tolteklere ve kısmen de Mayalara ait olduğu düşünülmektedir. Burada her iki kültüre ait motifler görülmektedir. Buradaki en dikkat çekici bina, El Castillo (Kale) denilen yerdeki piramitsel tapınaktır. 9 katlı ve dört tarafından 91 basamak yükselen bir piramit olup, daha eski bir piramidin üzerine inşa edilmiştir. Bu piramitte yılın günleri ve ayları, basamakların ve terasların sayısıyla temsil edilmektedir. Dört yöne yönelik olarak yapılmış olan merdivenlerin ilkbahar ve sonbahar gündönümleriyle ilgili bir rol oynadığı da düşünülmektedir. Güneşin açısıyla oluşan gölgeler, merdivenin alt ve üst kısımlarında başı ve kuyruğu olan Yılan Kral’ın yeniden canlanışını ve yükselişini simgelemektedir.
Bölgedeki diğer kalıntılar, bir gözlemevi ve birkaç mezarın bulunduğu bir piramittir. 52 heykelin bulunduğu diğer piramidin Maya-Toltek takvimindeki 52 zamanı temsil ettiği sanılmaktadır. 6. yüzyılda Mayaların yerleştiği Chichen Itza’nın 11. yüzyılda Toltekler tarafından istila edildiği sanılmaktadır. Şehir, 14. yüzyılda ise bilinmeyen bir nedenden dolayı tamamen terk edilmiştir.
İspanya’da bulunan bu taşın sırrı hala çözülemiyor. Katalan dilinde masa anlamına gelen taula, Minorca adasında bulunan T şeklinde taş yapılara verilen isimdir. Taulaların 3.7 metre yüksekliğe kadar ulaşanları var. M.Ö 1000 ve M.Ö 300 arasında yapıldığı düşünülüyor. Tam olarak neden inşa edildikleri bilinmese de dini veya astronomi amaçlı yapıldığı düşünülüyor.
Bolivya And Dağları üzerinde, Bolivya ile Peru arasında, deniz seviyesinden yaklaşık 4 bin metre yükseklikte bulunan tarihi Tiahuanaco şehri, görenleri hayrete düşüren pek çok kalıntı ile doludur. Tiahuanaco’da bulunan en şaşırtıcı kalıntılardan biri, ekinoksları, mevsimleri, ayın her saatteki durumunu ve hareketlerini gösteren bir takvimdir. Büyük ustalık isteyen taş işçiliği kullanılarak duvarlar yapılmıştır.
Tiahuanaco’da en dikkat çekici yapıtlardan biri de Güneş Kapısı’dır. Yekpare taştan meydana getirilen bu eser, 3 metre yüksekliğinde ve 5 metre genişliğindedir. Ağırlığının yaklaşık 10 ton olduğu tahmin edilmektedir. Güneş Kapısı’nın ortasındaki tanrı motifi, 11 değişik biçimde tekrarlanmakta, yani Güneş’in bir yıl içindeki hareketlerini, on iki ayı göstermektedir. Bununla birlikte sadece Güneş değil, son derece karmaşık bir sistemin içinde Venüs gezegeni de yer alır. Yan yana duran üç takvim taşında, üç ayrı takvim hesabı vardır. Birinci takvim Kutsal Yıl hesabıdır. Bunda bir yıl 260 gün olarak hesaplanmıştır. İkinci taşta Güneş Yılı takvimi işlenmiştir ve yıl 365.2422 gün olarak hesaplanmıştır. Üçüncü taştaki takvim ise Venüs yılını gösterir. Burada bir yıl 225 gün olarak gösterilmiştir. Tiahuanaco’nun kurulmuş olduğu bölgenin coğrafi koşulları düşünüldüğünde, herşey çok daha şaşırtıcı bir hal almaktadır. Şehir, normal yerleşim alanlarından kilometrelerce uzakta ve yaklaşık 4 bin metre yükseklikte kurulmuştur. Şehrin bulunduğu yüksek platoda, atmosfer basıncının deniz seviyesinden neredeyse yarı yarıya düşmesi, oksijen oranının da çok azalması nedeniyle, insan gücü gerektiren işleri yapmak çok daha zor hale gelmektedir. Şehir Unesco Dünya Kültür Mirasları arasındadır.
Tiwanaku şehri, kuşaklar boyu süren bir muammadır ve fantastik köken kuramları üretilmiştir. Onlardan biri de kentinin tanrılar tarafından inşa edildikten sonra Aymara Kızılderilileri’ne bırakıldığıdır. Bir diğeri, yıkıntılar arasında bulunan heykelleri gören ilk Avrupalı yazarlar, eski çağlarda yaşamış dev bir ırktan söz etmişlerdir. 19. yüzyıl sonlarında bilimadamı Arturo Posnansky, Tiwanaku’nm ilk olarak 10.000 yıl önce Büyük Okyanus kıyısında inşa edildiğini, sonra da jeolojik olarak yükselmiş olacağını düşünmüştür. Yirminci yüzyıl başlarında bazı yazarlar Tiwanaku’nun insanlığın doğum yeri, özgün Cennet Bahçesi ya da efsanevi uygarlık Atlantis olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Fransa’nın kuzeybatı Bretagne bölgesinde yer alan bu taşlar bugün hala gizemini koruyor. Taşların M.Ö 6000 – 1800 yılları arasında buraya yerleştirildiği tahmin ediliyor. Taşlar güneş sistemi örnek alınarak yerleştirilmiş, ancak o çağlarda insanlık hala güneş sisteminden haberdar değildi. Taşların buraya nasıl yerleştirildiği gizemini koruyor.
Almanya’nın Kuzey Ren Vestfalya eyaletinde Teutoburger Ormanı’nda Horn-Bad-Meinbetg kasabasına yakın bir bölgede bulunan yan yana dizilmiş 13 kayanın sırrı hala çözülemedi. Kumtaşından oluşmuş bu kayaların yaklaşık, 120 milyon yıl önce oluştuğu tahmin ediliyor. Burasının bir zamanlar Germanların kültür şehri olduğu düşünülüyor.
12. yy’ın başlarında Kral II. Suryavarman icin tapınak ve başkent olarak inşa edilmiştir. Angkor-Wat, buradaki en büyük ve en iyi korunmuş tapınak. Kuruluşundan beri önce Hindu, sonra Budist olarak hizmet vermek üzere daima önemli bir dini merkez olarak kalmıştır.
Tapınak, Kamboçya’nın sembolü olmakla birlikte (herhangi bir ülke bayrağı üzerinde bulunan tek yapıdır) ülkenin en önde gelen turistik cazibe merkezidir. Mimari açıdan karakteristik özellikleri: Kemerler, lotus çiçeği goncası şekilli kuleler, geçiş yollarını geniş tutmak icin inşa edilmiş yarı asma katlar, eksenel galeriler, bağlantılı çıkıntılar, haç seklindeki teraslardır. Yapısı, Hindu mitolojisindeki tanrıların evi olan Meru Dağı’nı çağrıştırmak üzere planlanmıştır. Yapı ihtişamı ve uyumu haricinde aynı zamanda, geniş duvar heykelleri ve duvarlarını süsleyen birçok Hindu koruyucu meleği ile de hayranlık uyandırır. Guiness Rekorlar Kitabı’na göre, Angkor-Wat dünyadaki en büyük dini yapıdır. Angkor, 1992’de Dünya Mirası Listesi’ne alınmıştır.
Kaynak
GEO, İnsan ve Evren
Ernesto Guevara’dan “Che”ye giden yol
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.