34,5467$% 0.18
36,0147€% -0.62
3.005,41%1,48
5.110,00%0,95
20.381,00%1,12
Eserleri İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, Farsça ve Hollandacaya çevrilen, değişik üslubu ve yaklaşımıyla kuşağındaki edebiyatçıların önde gelen isimlerinden biri olan Latife TEKİN…
Kayseri’nin Bünyan ilçesine bağlı Karacafenk Köyü’nde doğmuştur. Karacafenk’te geçirdiği çocukluğunun ilk devresinde olağanüstü ve grotesk bir yaşam tarzının etkisi altında kalmış, ilk romanlarında bu yaşam tarzının etkilerini belirgin biçimde ortaya koymuştur. 1966’da İstanbul’a göç eden Tekin ailesi şehrin gecekondu mahallelerinden birine yerleşmiştir. Latife Tekin, bu göçün ardından yoksulluk ve gecekondu yaşamının içinde kente ayak uydurabilmeye çabalamıştır. Yedi çocuklu ailenin liseyi bitirebilen tek bireyi olarak Tekin, ilk ve orta öğrenimine İstanbul’da devam etmiştir. 1974’te Beşiktaş Kız Lisesi’nden mezun olmuş, liseden sonra 1976-1977 yıllarında yaklaşık bir buçuk yıl İstanbul Telefon Başmüdürlüğü’nde memur olarak çalışmıştır. Doğum nedeniyle ayrıldığı işine bir daha geri dönmeyerek yazarlığı kendine uğraş edinmiştir.
1997’de Bodrum’a bağlı Gümüşlük beldesine yerleşen Tekin, değişik disiplinlerden kişi ve kuruluşların buluşmalarına ihtiyaç olduğunu düşünerek on üçü Ortadoğu ülkelerinden sekizi de Türkiye’den olmak üzere yirmi bir yaratıcı profesyonelle Gümüşlük Akademisi’nin kurulmasına öncülük etmiştir. 1997 yılından bu yana Gümüşlük’te yaşamakta olan yazarın romanlarının yanı sıra senaryo, deneme ve anı-öykü türünden eserleri vardır.
Latife Tekin 1980 dönemi ve sonrasında Türk Romanı için oldukça önemli bir yazardır. Latife Tekin köy kökenli solcu bir yazar olarak romanlarında ne toplumcu gerçekçi kalıplara sığıyor nede köy edebiyatı şablonlarına ait görünüyordu. İlk kitabı “Sevgili Arsız Ölüm” 1983’te yayınlandı. Anadolu’daki köy yaşamı ve insanlarını masalımsı bir atmosferde ve “Yüzyıllık Yalnızlık” (Gabriel Garcia Marquez) tadında anlattığı bu ilk romanıyla büyük ün kazandı. Büyülü gerçekçilikk akımına da yakıştırılan bu romanının ardından peş peşe diğer romanları geldi.Tekin, Sevgili Arsız Ölüm eseriyle birlikte o döneme kadar köyden kente göç olgusunun sosyolojik bir problem olarak tespit edilmesini önemseyen toplumcu gerçekçi roman anlayışının kalıplarını kırmasıyla dikkatleri üzerine çekmiştir.
Latife Tekin, diliyle, dilsizliği ve kimliksizliğiyle var olmaya çalışan yoksulları, ilk dönem romanlarında kesin bir çizgiyle diğer insanlardan ayırdığını şu sözlerle dile getirir: “Benim anlattığım insanlar yoksul; hayatın kıyısında, kenarında yaşayan insanlardı. Onların duyguları çok katışıksızdır, bunu içinde doğduğum ailede de izlediğim, keşfettiğim için rahatlıkla söyleyebiliyorum. Kin saf kindir onlar için, sevgi saf sevgi, öfke ise saf öfkedir, ara tonlar yoktur”
Latife Tekin yazma uğraşına yönelik görüşlerini şöyle dile getirir:
“Ben kendi adıma, başkalarına iç dökmek için yazmıyorum. Zaten sanatın bir iletişim aracı olduğuna inanmıyorum; tersine, ilişkiyi koparma biçimi(…) Meseleyi sadece insanlara hikâye anlatmak olarak görseydim; yazmak beni zaten ilgilendirmezdi. Güzel anlatılmış pek çok hikâye var, birbirimize onları aktarırdık. Nihayetinde ben kendimden yola çıkarak, bu dünyada ne aradığımızı anlama çabası içindeyim”
1984’de Atıf Yılmaz’ın yönetmenliğinde beyaz perdeye aktarılan ve senaryosunu Latife Tekin’in yazdığı Bir Yudum Sevgi adlı film, 1984’te Antalya Film Festivali’nde Altın Portakal, 1986’da Uluslararası İstanbul Sinema Günleri’nde En İyi Film ödülünü almıştır. Tekin 2004 yılında yayımlanan Unutma Bahçesi adlı romanıyla 2006 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü’nü kazanmıştır.
Latife Tekin Bodrum Gümüşlük’te bir “Edebiyat Evi” projesi başlatmıştır. Garanti Bankası tarafından desteklenen proje, mimar Hüsmen Ersöz’ün 1998 yılında hazırladığı mimari proje ile inşaata başlamıştır (1999). Ressam Hale Arpacıoğlu’nun, Koç Grubu şirketlerinden aldığı destekle, aynı mimari projenin bir parçası olarak Sanat Evi’nin yapımına başlanmıştır. Latife Tekin, Bodrum Gümüşlük’te, herkesin yazabileceği, tartışabileceği, sanatçıların büyük şehrin dağdağasından uzak eser üretebileceği bir mekanın tamamlanması için çalışmaktadır.
Eylül 2019’da Erdal Öz Edebiyat Ödülü’ne layık görüldü.
“Kabukları kaldırayım deme, derin yaralar açarsın…“
Mahmud Yesari – Makbule Ateş