DOLAR

34,5467$% 0.18

EURO

36,0147% -0.62

GRAM ALTIN

3.005,41%1,48

ÇEYREK ALTIN

5.110,00%0,95

TAM ALTIN

20.381,00%1,12

İmsak Vakti a 06:23
Şanlıurfa HAFİF YAĞMUR 15°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

İhsan Oktay ANAR

ad826x90
ad826x90

“Tarihlerden yeni tarihler, ülkelerden yeni ülkeler, kentlerden yeni kentler, kişilerden de yeni kişiler üreten bir ravi-yi ahbar”

İhsan Oktay Anar, 1960 yılında Yozgat’ta dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini İzmir’de tamamladı. Lisans, master ve doktora öğrenimini Ege Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde yaptı. Aynı üniversitede -2011 yılında emekli olana kadar- öğretim üyesi olarak görev yapmıştır. Edebiyatçılar Derneği ve PEN Yazarlar Derneği üyesidir. İlk öyküsü “Kâfirler İçin Apologya” Nisan 1985’te Morköpük dergisinde çıktı. İlk romanı Puslu Kıtalar Atlası, Hulki Aktunç’un önsözüyle yayınlandı. Hulki Aktunç, Anar’ı “tarihlerden yeni tarihler, ülkelerden yeni ülkeler, kentlerden yeni kentler, kişilerden de yeni kişiler üreten bir ravi-yi ahbar” olarak nitelendirdi. Anar’ın yapıtlarının tarihsel romanlar olmaktan öte, tarihsel olandan yeni bir roman çıkaran, diğer yandan da romanı yeniden tarihselleştiren yapıtlar olduğu belirtildi. İlk romanı “Puslu Kıtalar Atlası” ile büyük ses getirmiş, sonraki romanları ile de kendine has çizgisini sürdürmüştür. Efrâsiyâb’ın Hikâyeleri adlı yapıtı İngiltere’de 476 Oyuncuları tarafından sahnelendi. Efrasiyab’ın Hikâyeleri adlı eserinde insan ömrünün sınırlı ve bu yüzden de hayatı güzelleştirip öne çıkaran yegane duygunun sevgi olabileceğini işlemiştir.


Âmât adlı eserinde yeryüzündeki bütün kötülükleri içinde taşıyan ve yok olmaya mahkum bir gemi metaforu ile okura iyi ile kötünün bitmeyen çekişmesini gözler önüne sermiştir.
Suskunlar adlı romanında Mevlevi kültürün izleri görülmektedir.
Kitab-ül Hiyel, eski Zaman Mucitlerinin İnanılmaz Hayat Öyküleri adlı romanında, bir efsaneden yola çıktı. Efsanede, gücünü uzun saçlarından alan Samson’un yerine, gücünü aklından ve aklının gittikçe uzayan gücünden alan insanın trajedisi fantastik bir serüvenle işleniyordu. Kitabın ana teması olan bu konu, insanın doğaya hükmetme erkini eline geçirme ve dolayısıyla sonsuzluğa egemen olma tutkusuna dönüşen ussal çabasının, sonuçta insana mutluluk getirmemesi biçiminde özetlenebilir.

Puslu Kıtalar Atlası, Kitab-ül Hiyel, Efrâsiyâb’ın Hikâyeleri, Amat, Suskunlar romanlarının yazarı İhsan Oktay Anar, 2009 Erdal Öz Edebiyat Ödülü’nün sahibi oldu. Ödüllerin işlevini her zaman savunmuşumdur. Hiç kuşkum yok, iyi romancı İhsan Oktay Anar’ın kitapları yeniden gündeme gelecek, üzerinde yeniden durulacak.
İhsan Oktay Anar aslında bir felsefe akademisyenidir. Romanlarında bunu okuyucuya hissettirmektedir. Anar, felsefenin anlaşılmaz gibi görünen yanlarını romanın anlatım özellikleri ile buluşturup edebiyatımızda felsefi roman çığırının açılmasında önemli bir adım atmıştır. Anar romanlarında felsefe, tarih, polisiye iç içedir fakat daha da önemlisi onun metinleri “üst kurmaca” bir anlayışın ürünüdür.

Ve İhsan Oktay Anar anlatıyor; “Okulda asistanken, 1994’te, yazdığım üç kitabı gönderdim İletişim Yayınları’na: Puslu Kıtalar Atlası, Kitab-ül Hiyel ve daha sonra yayımlamaktan vazgeçtiğim Tamu (Akıbetini anlatacağım). 10 gün sonra arayıp ‘Basacağız’ dediklerinde sevinçten havalara uçtum. Sonra askere gittim. Okulda kimsenin benim yokluğumun farkında olmadığını döndüğümde anladım. Bana ‘Sen neredeydin’ dediler. O yıllarda hepsi o bursla, bu bursla yurtdışına gidiyordu. Benim de öyle gittiğimi sanmışlar. Oysa ben, gidilebilecek en uzak yerdeydim: 1995’te, Kuzey Irak’ta, Çelik Harekâtı’nda…”

ad826x90

“MAHREMİYETİ GİTTİ” DİYE BİR KİTABI ÇÖPE ATMIŞ
İhsan, mahremiyeti gitti diye yarısı bitmiş bir kitabı çöpe attı. Bu kitapta 1700’lü yılları ve Viyana Kuşatması’nı anlatıyordu. İçinden de 18’inci yüzyılda İstanbul’da çikolata imal eden bir usta geçiyordu. Peki bu mahremiyet meselesi ne? İhsan bir gece bilgisayarında bir mesaj gördü: “Uzun süredir internete girmiyorsun, girmezsen sana zarar veririm.” Ve ekranda 64-63-62 diye sayılar geri saymaya başladı. O gece İhsan, “Kitabı ele geçirmiş olabilir, artık mahremiyeti gitti” diyerek onu çöpe attı…

Kusur benim imzamdır. Bir ismim olduğu sürece kusurum da olacak ve olmalıdır.

Makbule ATEŞ

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Sıradaki haber:

Türk dünyasının usta yazarı Cengiz Aytmatov

HIZLI YORUM YAP