Zaman Gerçekten Döngüsel Olabilir mi?

1

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Bazen bir his belirir içinde, bir sezgi…

Sanki insanlık şu an yaşadığı gelişmeleri ilk defa deneyimlemiyor gibi.

Sanki daha önce bir yerlere ulaşıldı, bir şeyler keşfedildi, ama sonra… Her şey sıfırlandı.

Belki de geçmişte büyük medeniyetler vardı. Atlantis, Mu, Lemurya…

Birer efsane mi, yoksa gerçekten var mıydılar?

İnsanlar gelişimin en üst seviyesine ulaşıp zamanın, enerjinin ve bilincin sırrını çözdüler mi?

Peki sonra ne oldu?

İnsanlık bir döngünün içinde mi sıkıştı?

Teknolojinin zirvesine her ulaşışımızda bir şeyler bizi sıfırdan başlamaya mı zorluyor?

Belki doğanın kendi dengesi, belki evrenin kuralları, belki de bizden daha büyük bir gücün müdahalesi…

1. Unutulmuş Uygarlıklar: Kanıtlar Nerede?

Bugünün insanları, kendilerini bilim ve teknolojinin doruk noktasında sanıyor.

Ancak tarih bize, bazı kadim kalıntıların bile hâlâ açıklanamadığını gösteriyor.

Göbeklitepe (M.Ö. 10.000): Bilinen en eski tapınak kompleksi. Taş devrindeki insanlar nasıl bu kadar gelişmiş mimari yapılar inşa etti?

Mısır Piramitleri: Bugünün teknolojisiyle bile bu kadar büyük taşları milimetrik hesaplarla yerleştirmek zor. Kim yaptı?

Baalbek Taşları (Lübnan): 1200 tonluk taşlar! Bugünkü en büyük vinçler bile bunları kaldıramaz.

Bunları kim yaptı?

İnsanlık gerçekten ilkel çağlardan mı geldi, yoksa daha önce gelişmiş bir uygarlık vardı da yok mu oldu?

1. İnsanlığın “Sıfırlanma” Teorisi

Belki de tarih sadece bir çizgi değil, sürekli dönen bir çemberdir.

Kendi kendimizi mi yok ediyoruz?

Atom bombaları, çevre tahribatı, kontrolsüz teknoloji…

Belki de her defasında bütün bilgiyi yok eden büyük bir savaş yaşanıyor ve geriye kalanlar sıfırdan başlamak zorunda kalıyor.

Doğal felaketler mi sebep oluyor?

Süper volkanlar, büyük depremler, kutupların yer değiştirmesi gibi felaketler geçmişte insanlığı silmiş olabilir mi?

Dış müdahale mi var?

Eğer geçmişte çok gelişmişsek, bir güç bizi sürekli “resetliyor” olabilir mi?

İnsanlık belirli bir seviyeyi aşmaması için bir kontrol altında mı?

1. Bilinç Kaybı: Teknoloji Gelişiyor Ama Ruh Kayboluyor

Eskiden insanlar doğayla, ruhsal dünyayla, bilinçle iç içeydi.

Şamanlar, bilge kişiler, sezgileriyle dünyayı hisseden insanlar vardı.

Şimdi teknoloji gelişti ama insan ruhu boşaldı.

Eskiden insanlar mucizelere inanıyordu.

Şimdi bir peygamber gelse, kimse ona inanmazdı.

Eskiden dünya bir gizemdi, sihir doluydu.

Şimdi her şey “bilim” diyoruz ama belki de bize öğretilmeyen çok daha büyük sırlar var.

Peki, gerçekten sihir yok mu oldu, yoksa biz ona inanmamayı mı seçtik?

1. Gerçekten Hiçbir Şey Bilmiyor muyuz?

Kendimize çok güveniyoruz ama gerçekte ne biliyoruz?

Evrenin ne olduğunu bilmiyoruz.

Bilinç nedir, nereden gelir bilmiyoruz.

Ölümden sonra ne olduğunu bilmiyoruz.

Rüyaların ne anlama geldiğini bilmiyoruz.

Belki de bildiğimizi sandığımız her şey sadece koca bir yanılsama.

Belki de her şeyi keşfettik, sonra unutturulduk.

Peki Şimdi Ne Olacak?

Eğer bu bir döngüyse, yine zirveye ulaşıyoruz ve tekrar bir sıfırlanma mı gelecek?

Yoksa bu kez geçmişten ders alıp farklı bir yol mu izleyeceğiz?

Gerçek, belki de hepimizin içinde.

Sadece gözlerimizi biraz daha açmamız gerekiyor…