34,8755$% 0.02
36,7945€% 0.45
3.044,44%-0,04
4.961,00%-0,20
19.841,00%-0,20
Kitap okumayı seviyorsan hayatın boyunca mutlu olacaksın derler. Çünkü kitaplar ruhumuzun hem ilacı hem de aynası olma özelliğini taşırlar, bizi sürekli geliştirirler. Yeni yerler keşfederken ve özgürce hareket ederken okunan kitapların verdiği keyif ise tabii ki başka.
Özellikle büyük şehirlerde yaşayan insanlar için gündelik hayatın koşuşturmacası içerisinde kitaplara vakit ayırmak zor olabiliyor. İş yoğunluğu, trafik ve gürültü derken kitapların ilham veren, hayallere daldıran sayfalarına düşmek zor gelebiliyor.
O yüzden bu yazımızda bitmeyen yollarda, su gibi akıp giden ve mutlaka okunması gereken kitapları inceleyelim dedik. Bu liste ile yolculuk esnasında zamanın nasıl geçip gittiğini anlamayacaksın. Hazırsan kitaplara dalıyoruz, bolca endorfin salgılıyoruz.
Sarı Sıcak, 2015 yılında kaybettiğimiz büyük usta Yaşar Kemal’in öykülerini derlediği eserin ismi. Yaşar Kemal’in öykü dalında verdiği ilk eser olma özelliğini taşıyan Sarı Sıcak, 1952 yılında yayımlandı ve Yaşar Kemal başyapıtı İnce Memed’den önce bu eserle Türkiye’nin edebiyattaki yıldızlarından oldu.
Çehov tarzı bir yergi ve keskinlik ile farklı insan manzaralarına göz atan eserdeki öykülerin büyük kısmı Yaşar Kemal’in çok iyi bildiği Çukurova bölgesinde geçiyor. Yazar bu öykülerde Anadolu insanının açlık, hastalık ve çevre koşulları içinde verdiği mücadeleyi anlatıyor.
Sarı Sıcak; Yaşar Kemal’in öykülerinde, daha sonra da romanlarında kullandığı dilin, tekniğin ve atmosferin de bir bakıma öncüsü olma özelliğini taşıyor. Dilimizi nakış gibi işleyen Yaşar Kemal’i yolculuklarda okumak hayli çekici.
Polisiye roman denilince akla ilk gelen isimlerden olan Agatha Christie, tüm zamanların en başarılı ve en çok satan yazarlarından biri konumunda. Özellikle çoğu eserinde yer verdiği Hercule Poirot karakteri, edebiyat tarihi açısından bir ikon.
Ayrıca Christie’nin romancılığı kadar oyun yazarlığı da çok başarılı. Christie için yaşadığı dönem içerisinde başka hiçbir polisiye yazarın ulaşamadığı bir seviyeye ulaştı dersek yanlış olmaz. Christie yazarlık hayatı boyunca roman ve kısa hikâyelerden oluşan 79 kitap yazmış.
Yazarın en bilindik eserlerinden biri olan Doğu Ekspresinde Cinayet, incelikle kurulmuş bir olay örgüsüne sahip. Kitap Agatha Christie’nin 1933 yılında Türkiye’yi ziyaret etmesiyle ortaya çıkıyor. Christie İstanbul’da gördüklerinden çok etkileniyor ve İstanbul’dan Londra’ya kadar giden Doğu Ekspresini kullanarak Doğu Ekspresinde Cinayet kitabını yazıyor.
Gizem dozunun giderek yükseldiği Doğu Ekspresinde Cinayet, yolculuğunu daha keyifli hale getirecek eserlerden biri.
“Aşkı ilk defa yaşamak gibi, denizi ilk defa görmek gibi, Dostoyevski’yi keşfetmek de insanın hayatında önemli bir tarihtir.” demiş Jorge Luis Borges.
Her şeyin hap gibi önümüze sunulduğu djital bir çağda, sanata ve edebiyata her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Çünkü modern insanın sahip olduğu yalnızlığı anlamak ve dünyayı daha iyi kavramak için sığınmamız gereken liman edebiyat.
Edebiyat denildiğinde de akla gelen ilk isimlerden biri elbette Fyodor Dostoyevski. Klasik kitaplardan olan Suç ve Ceza, yayımlandığı 1866 tarihinden bu yana modern insana yaklaşımıyla güncelliğini hiç kaybetmedi. Hatta edebiyatın ve yazarlığın çıtasını da erişilmesi oldukça güç bir seviyeye yükseltti.
Dostoyevski’nin 19. yüzyıldaki Rus halkını gözlemleyerek yarattığı Raskolnikov karakteri, edebiyat tarihinin en eşsiz ve unutulmaz karakterlerinin başında geliyor. Raskolnikov’un hikayesi, iç çatışmaları ve ikilemleri insanlığa dair çok derin ahlaki ve felsefi soruları da beraberinde getiriyor.
Eğer bugüne kadar hiç Dostoyevski okumadıysan neler kaçırdığını okuyunca göreceksin. Bizden söylemesi!
Edebiyat tarihinin en özel ve en ayrıksı isimlerinden biri olan Franz Kafka, sanayileşmenin hızlandığı dönemde yazdığı roman ve hikayelerde imgeleri eşsiz bir biçimde sayfalarına döktü. Dönüşüm için Kafka’nın en bilinen ve en çok satan kitabı dersek yanlış olmaz. Kafka bu eserinde zor şartlar altında yaşayan Gregor Samsa üzerinden yabancılaşmanın, dışlanmanın analizini yapıyor.
Dünya edebiyatındaki klasiklerden biri olarak kabul edilen Dönüşüm, anlatım sanatının zirvelerinden. Aileye, topluma dair detaylı incelemelerin olduğu eser bireye dair bir tragedya özelliği taşıyor. İlk defa 1915 yılında bir dergide “Die Verwandlung” ismiyle yayımlanan eser, betimlemeleriyle akıp gidiyor ve tüm yolcuklara tat katıyor.
Jack Kerouac, bir dönemin ikonik yazarlarından ve karakterlerinden. ‘Beat’ olarak adlandırılan kuşağın en önemli temsilcilerinden olan Kerouac, yaşadığı zaman içerisinde tüm dünyada ses getirmeyi başarmış bir isim.
Orjinal ismiyle On the Road (Yolda), Jack Kerouac’ın 1947 yılından itibaren çıktığı yolculuklarda aldığı notların roman haline getirilmesinden oluşuyor. 1957 yılında yayımlanan roman, büyük ölçüde otobiyografik izler ve özellikler taşıyor. ABD’yi baştan sona dolaşan Jack Kerouac’ın arkadaşlarıyla yaşadığı maceraları konu edinen eser, oldukça özgün bir yapıya sahip.
Jack Kerouac bir söyleşide yolculukları boyunca aldığı notların birbirine eklentili bir kağıt rulosu halinde olduğunu söylemiş ve bu kağıt rulosunda paragraf, imla ve kural olmadığını ifade etmiş. Yazarın başyapıtı niteliğinde olan Yolda eserini her yere götürebilir ve her ortamda sıkılmadan okuyabilirsin.
Kolombiyalı yazar Gabriel Garcia Marquez yaşadığımız çağın en sarsıcı edebiyatçılarından biriydi. 2014 yılında aramızdan ayrılan ve Latin Amerika’da Gabo olarak bilinen usta yazar, 1982 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nün de sahibi oldu.
‘Büyülü gerçekçilik’ olarak anılan akımın önde gelen isimlerinden biri olan Marquez, Kolera Günlerinde Aşk isimli eserinde 51 yıl 9 ay 4 gün süren bir tutkunun hikayesini anlatıyor. Roman, aşk yüzünden delirenlerin olduğu bir coğrafyada geçiyor ve Gabriel Garcia Marquez’in kalemi, bu öyküyü destansı bir anlatıya dönüştürüyor.
İzlemek istersen bu destansı hikayenin bir de filmi bulunuyor. 2007 yapımı filmde ünlü oyuncu Javier Bardem de yer alıyor ve film kitapla aynı ismi taşıyor.
“Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir.”
Kürk Mantolu Madonna, edebiyat tarihimizin unutulmaz isimlerinden Sabahattin Ali’nin akıllara ilk gelen romanı. 1943 yılında basılan eser, aslında ilk defa 1940-1941 tarihleri arasında Hakikat gazetesinde ‘Büyük Hikaye’ başlığı altında 48 bölüm olarak yayımlanmış.
Romanda; kendine ve yaşadığı topluma yabancılaşan bir bireyin hikayesi anlatılıyor. Sevgi, aşk ve yalnızlık teması işleniyor. İçerdiği temaları ile birlikte toplumsal konulara değinen Kürk Mantolu Madonna, mutlaka okunması gereken kitaplardan biri.
Dünyadaki En İyi Kitap Kafeler
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.