34,2452$% 0.28
37,6376€% -0.37
2.921,73%0,22
4.978,00%0,00
19.847,00%-0,02
Seyahat ederken bazen ne yapacağımızı bilemeyiz. Göreceğimiz güzelliklerin yarattığı heyecandan ötürü zaman biraz daha ağır akıyor gibi gelebilir. Maceracı ruhumuz dolayısıyla bir an önce hedefe ulaşmak isteriz, camdan dışarıya bakarız, gideceğimiz yerlerdeki durakları düşünürüz…
Bu tür durumlarda yapılacak en eğlenceli şeyin, seyir zevki yüksek filmlere dalmak olduğunu hatırlatmakta fayda var. O yüzden bu yazımızda sana yolculukta izlenecek filmleri önereceğiz ve zamanın su gibi akmasını sağlayacağız.
“Benim için sinema bir yaşam dilimi değil, bir parça kek.” demiş Alfred Hitchcock. “Bir parça kek” yemiş gibi hissetmeye ve seyahatin boyunca mutlulukla dolmaya ne dersin?
The Revenant (Diriliş), Akademi Ödüllü Meksikalı yönetmen Alejandro Gonzalez Inarritu’nun 6. uzun metraj filmi. Michael Punke’nin The Revenant: A Novel of Revenge adlı kitabından uyarlanan film, vizyona girdiği döneme damgasını vuran eserlerden biri.
Inarritu; Amores Perros, 21 Gram ve Babel’den oluşan ölüm üçlemesinin ardından çektiği Biutiful ve Birdman ile yeni sulara açılmış ve günümüz sinemasına imzasını atmış bir yönetmen.
The Revenant, efsanevi avcı ve gezgin Hugh Glass’in hikayesini beyaz perdeye taşıyan bir yapım. Film, izleyiciyi 19. yüzyıl Amerika’sına götürüyor ve destansı bir hayatta kalma mücadelesini şiirsel bir biçimde anlatıyor.
Hugh Glass’ı canlandıran Leonardo DiCaprio’ya “En İyi Erkek Oyuncu” Oscar’ını kazandıran yapım, Inarritu’ya da “En İyi Yönetmen” Oscar’ını bir kere daha kazandırmayı başardı. Ayrıca film muhteşem görselliği ve detayları sayesinde ünlü görüntü yönetmeni Emmanuel Lubezki’ye de “En İyi Görüntü Yönetimi” Oscar’ını getirdi.
Bu epik şaheseri hala izlemediysen izlenmesi gereken filmler listene eklemelisin.
Guillermo del Toro, tıpkı Alejandro Gonzalez Inarritu gibi günümüz Meksika sinemasının kendine has yönetmenlerinden ve marka isimlerinden. Blade 2, Hellboy, Pan’s Labyrinth ve Pacific Rim gibi filmleriyle tüm dünyada tanınan yönetmen, The Shape of Water filmiyle de ününü başka bir seviyeye çıkardı.
The Shape of Water, 1960’lı yılların başında ABD’nin Baltimore kentinde geçen fantastik bir hikayeyi anlatıyor. Konuşma engeli olan ve sadece işaret diliyle iletişim kurabilen bir kadın ile farklı türdeki bir canlının yaşadıklarını konu edinen film; masalsı tonu, prodüksiyon tasarımı ve görselliği ile son yılların en dikkat çeken yapımlarından.
Guillermo del Toro’ya “En İyi Film” ve “En İyi Yönetmen” Oscar’ını kazandıran yapım, Fransız film müziği bestecisi Alexandre Desplat’a da “En İyi Film Müziği” Oscar’ını getirdi. “Mutlaka izlenmesi gereken filmler” listelerinde kendisine yer bulan The Shape of Water ile yolculuğun esnasında gizemli dünyalara dalabilirsin.
Çizgi romanlardan hoşlanıyorsan ve o renkli dünyanın çekiciliğine doyamıyorsan tam sana göre bir film önerisi var. Marvel çizgi roman evreninin geveze karakteri Deadpool, ilk defa 2016 yılında beyaz perdeye uyarlandı ve büyük başarı kazandı.
Gerçek ismi Wade Wilson olan ve eski bir özel kuvvetler görevlisi olan Deadpool, bir başka mutant olan “The Wolverine” gibi kendini yenileme yeteneğine sahip. Marvel evreninin en güçlü karakterlerinden biri olan Deadpool, aslında her şeyle ve herkesle dalga geçen bir “anti kahraman.”
Tim Miller’ın ilk uzun metraj filmi olan Deadpool, özellikle çizgi roman estetiğini seven yetişkinler açısından oldukça doyurucu ve eğlenceli bir yapım. Popüler kültür ikonlarına dair birçok göndermenin ve esprinin bulunduğu filmde Ryan Reynolds da “Deadpool” rolündeki oyunculuğuyla parlıyor.
2009 yılında vizyona giren Avatar, sinemanın geleceğini değiştiren yapımlardan biri olarak kabul ediliyor. The Terminator, Alien 2, Titanic gibi gişe rekortmeni ve sinema tarihinde iz bırakan filmlerin yönetmeni James Cameron tarafından çekilen film, üç boyutlu (3D) sinema tekniği ve devasa prodüksiyonuyla akıllara kazındı.
Film 22. yüzyılda Pandora adlı bir evrende geçiyor. Bu evren 3-4 metre uzunluğunda, mavi renkli, kabile olarak yaşayan “Na’vi” halkına ev sahipliği yapıyor. İnsanlar da Pandora’nın havasını soluyamadıkları için sinirsel bağlantı aracılığıyla kontrol ettikleri Avatarlar üretiyorlar. İnsanlar ile Na’vi halkı arasındaki mücadeleyi anlatan yapım; bilim kurgu, aksiyon, macera türünü sevenler açısından mutlaka izlenmesi gereken yapımlardan.
Sanat yönetimi, görüntü yönetimi ve görsel efektleri ile dikkat çeken bu yapım, özellikle uzun yolculuklarda seni farklı bir dünyanın içine davet edebilir ve muhteşem bir maceraya atılmanı sağlayabilir.
Kingsman: The Secret Service; Stardust, X-Men: First Class gibi filmlerle adını duyuran Matthew Vaughn’un çektiği bir casusluk, aksiyon ve komedi filmi. Çizgi roman dünyasında hayli ünlü olan Dave Gibbons ve Mark Millar’ın “The Secret Service” isimli çizgi romanından uyarlanan film, küçük yaşta babasını kaybeden “Eggsy” karakterinin ajan olma hikayesini absürt bir şekilde anlatıyor.
Oyuncu kadrosunda Colin Firth, Samuel L. Jackson, Michael Caine gibi yıldız isimlerin yer aldığı yapım, aksiyon filmlerinden hoşlananlar için çok iyi bir seçenek. Estetik olarak “James Bond” filmlerini andıran Kingsman: The Secret Service, mizah anlayışı olarak da “Austin Powers” filmlerine göz kırpıyor.
Yolculuğun esnasında hem aksiyonu hem de komedisi bol bir film izlemek istersen Kingsman: The Secret Service tam sana göre!
Yorgos Lanthimos, çağdaş Yunan sinemasının yükselen yönetmenlerinden. “Yunan Yeni Dalgası” olarak isimlendirilen akımın önde gelen bir üyesi olan Lanthimos, tuhaf filmleriyle dikkat çekmeyi başardı ve Hollywood’a kadar uzandı.
Senaryosu Deborah Davis ve Tony McNamara tarafından yazılan The Favourite, 18. yüzyıl İngiltere’sinde geçen bir dönem draması. Film, dönemin Büyük Britanya Kraliçesi Anne’in saray yaşantısına ve çektiği acılara odaklanıyor.
Başrollerinde Olivia Colman, Rachel Weisz, Emme Stone gibi yıldız oyuncuların yer aldığı film; mekan kullanımları, dönem estetiğini hayli şiirsel şekilde yansıtan kadrajları ve sanat yönetimiyle parlıyor. Kraliçe Anne’ı canlandıran Olivia Colman’ın da bu filmdeki performansıyla “En İyi Kadın Oyuncu” Oscar’ını aldığını belirtmekte fayda var.
Vizontele, Türk sinemasının bir dönemine damga vurmayı başarmış yapımlardan. Yılmaz Erdoğan’ın çocukluk anılarından yola çıkarak yazdığı film, toplumumuzun yaşadığı bir dönemini mizah yönü hayli kuvvetli şekilde yansıtıyor.
Güney Doğu Anadolu’daki bir köye televizyonun geliş hikayesini anlatan film, 70’li yıllarda geçiyor; unutulmaz karakterleri ve replikleriyle hala gülümseyerek hatırlanıyor. Gösterildiği dönemde gişe rekorları kıran filmin oyuncu kadrosunda da Demet Akbağ, Altan Erkekli, Cem Yılmaz, Cezmi Baskın, Tolga Çevik, Erdal Tosun ve Yılmaz Erdoğan gibi önemli isimler yer alıyor.
Hani bazı filmler vardır ya, defalarca izlemiş olsan bile tekrar tekrar izlemek istersin ve asla sıkılmazsın. İşte; Vizontele öyle sıcak, öyle keyifli bir yapım. O yüzden her yolculukta, her yerde izlenebilecek türden bir film.
Geçmişten Bugüne Oscar Kazanan Şehirler | Oscar Ödülleri
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.