34,2701$% -0.03
37,4014€% -0.29
2.918,80%-0,31
4.932,00%0,24
19.667,00%0,24
Tuluat kelimesinin sözlük anlamı “doğaçlama” demektir. Doğaçlama; yazılı bir metni olmayan, sahnede oyun esnasında yakıştırılan sözlerle tamamlanan oyun, tuluat.
Değişimin meydana geldiği alanlardan biri de Türk tiyatrosudur. Değişimden önce, kırsal kesimde köy seyirlik oyunları geleneği, şehirlerde ise Karagöz, Meddah, Orta oyununu kapsayan halk tiyatrosu geleneği ve saray tiyatrosu geleneği bulunmaktaydı.
Tuluat Tiyatrosu
Tuluat tiyatrosu, geleneksel Türk tiyatrosu ile Batı Tarzı Türk tiyatrosu arasındaki etkileşim sonucunda oluşmuştur. Tuluat, geleneklere dayalı olan Orta Oyununun sahnelerde sahnelenmesi ve bunun Batı tiyatrosundaki tiyatro örnekleri ile karışmasından meydana gelen bir tiyatro dalıdır.
Tiyatro perdeli bir sahnede oynanır yani bu yönüyle Batı tiyatrosunun sahne tekniği, giysi düzeni ve sahne dekorundan beslenir ve bunları orta oyununa uyarlar. Orta oyunun doğaçlama ve güldürüye dayanma yanını da kendine ekleyerek parodi tiyatro niteliği kazanır.
Tuluat tiyatrosu ilk kez 1875 yılında Kavuklu Hamdi tarafından Hayalhane-i Osmani adıyla kurulmuştur. Tuluat oyuncularının çoğu aynı zamanda Orta oyunu sanatçısı da olduğu için aradaki farkı belirtmek için Tuluata çıkmaya “perdeye çıkma” denilmiştir. Baş kişileri İhtiyar veya Efendi, Uşak veya Aptal şeklindedir. İhtiyar burada Hacivat veya Pişekar’ın yansımasıdır, onun görevi baş güldürücüye yani Kömik ‘e nükte yapabilmesi için olanak sağlamaktır. Komik bazen karşımıza uşak veya aptal olarak da çıkabilir.
Tuluat Tiyatrosunun Başlıca Temsilcileri
Tuluatta, oyuncular bir metne sıkı sıkıya bağlı değildir, doğaçlama bir yanı vardır. Bu sebeple de oynan her oyun ayrı özellikler taşır. Oyunu şekillendiren şey tuluat sanatçısının zekası, nüktedanlığı, inceliği, gerekli ve çarpıcı sözleri bulabilme yeteneğidir.
Oyunlar gezici topluluklar olarak sinema, gazino, bahçe, gazino gibi değişik yerlerde oynanmıştır. Tuluat tiyatrosu melodram, tragedya, dram gibi türleri kendi üslubuna uyarlar ve buna kantocuların söylediği kantoları da ekleyerek biricik bir tür haline gelir. Kantolar hem oyuna renk katarlar hem de oyun içerisinde manaya da sahiplerdir.
Oyun bir keman taksimiyle başlar ardından perde açılır, komedya oynanır, komedyanın ardından kanto söylenir. Kantonun bitmesi ile Tuluat oyunu sergilenir. Tuluattaki ana karakter herkesin anlayabileceği bir dil ile konuşur. Oyunlarda iyi ve kötü net olarak birbirinden ayrılır, oyun sonunda daima kötü olanlar iyilerin eliyle cezalandırılır.
Tuluat tiyatrosunun başlıca kişileri arasında yer alan Hamdi Efendi hem Meşrutiyet dönemi öncesi hem de sonrası ününü sürdürmüş bir orta oyuncudur. Hem Sultan Abdülaziz döneminde hem de II. Abdülhamid döneminde sarayda temsiller yapmıştır. Bir süre sonra sarayda Hamdi Efendi yerine Abdi alınmıştır. Saraydan ayrılan Hamdi, halk karşısında tuluat oynayarak tuluatın yaygınlaşmasını sağlamıştır. Tuluatın diğer bir önemli ismi olan Küçük İsmail, Edirnekapı’da Hamdi ile temsiller vermiştir. Ayrıca Abdi ile de oynamıştır. Abdi Efendi aynı zamanda Kel Hasan Efendi gibi birçok önemli kişiyi yetiştirmiştir.
Cumhuriyetin ilk dönemlerinde tuluat halk tarafından fazlasıyla tutulmuştur. Bunun sebepleri arasında tuluatçıların Anadolu’nun ücra köşelerine kadar gitmesi, fiyatının pahalı olmaması sebebiyle her kesim tarafından erişilebilir olması ve renkli kağıtlar, fenerlerle merak ve ilgi uyandırmasıdır. Aydın kesim tarafından eleştirilse de 1940’lara kadar sahnelenmiştir ve zamanla azalarak, kültür hayatımızdan silinmiştir.
Tuluatın Özellikleri
Örnek:
“Bir tuluat oyununda komik, iş arıyordur. Bir ev efendisi de hizmetçi aramaktadır. Efendinin tanıdıklarından biri hizmetçiyi efendinin evine yollar. Karşılıklı konuşma başlar. İhtiyar efendi genellikle ağdalı bir konuşmaya sahiptir.
Efendi: Ya… Demek iş arıyorsunuz? Sizi içimize almadan evvel bazı şeyler soralım.
Komik: Evet, beni içinize almadan önce sorun.
Efendi: Zevceniz var mı?
Komik: Bir tanecik vardı Efendim. Evde delindi (Kahkahalar).
Efendi: O nasıl iş?
Komik: Cezveniz var mı demediniz mi?
Efendi: Hayır oğlum. Yani familyanız var mı?
Komik: Ne gezer beyim. Ne gezer bizde fanila. Kalakala bir iç eteği kaldı.
Efendi: Öylesi değil. Eşiniz yok mu?
Komik: Yok beyim. Üç aydan beri eşsizim. Konuşma böyle sürüp gider. Kaçmalar, koşmalar, taklitler devam eder.” (Kemal Ahmet 1927: 6-7).[1]
Köy Seyirlik Oyunları
Hayatı toprağa bağlı köylünün eski kutluk törenleri ve canlıcılık (animisme) inançlarını sürdürdüğü, zamanla biçim ve öz olarak değişse de günümüze kadar örnekleri ulaşmıştır. Kökeni Orta Asya’daki anlatı ve gösteri geleneğine dayanır, Yakın Doğu ve Uzak Akdeniz medeniyetlerinin izleri görülür.
Kısaca özellikleri şu şekildedir:
Halk Oyunları
Şehirlerde sergilenen dramatik (meddah, karagöz) ve dramatik olmayan (hokkabaz, sihirbaz, ateşbaz, cambaz) oyunlarıdır. Şehirde yaşayan fakat aydın-entelektüel kesimin dışındaki bireylerin oyunudur. Oyuncular bir usta-çırak eğitiminden geçmiştir.
KAYNAKÇA
Hazırlayan:
Kader Kayhan, Yıldız Teknik Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü.
“Umut ve Güven” Sergisi Taksim Sanat’ta ziyarete açıldı!
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.