34,2691$% 0.05
37,4437€% 0.11
2.922,22%0,18
4.942,00%0,10
19.707,00%0,10
Sürûrî, Seyyid Osman (d. 1752, Adana – ö. 1814, İstanbul) Divan edebiyatı şairi.
Sürûrî,1752 tarihinde Adana’da ulema bir ailede doğmuştur. Asıl adı Osman, babasının adı ise Hafız Musa’dır. Baba tarafından Hz. Muhammed’in soyundan geldiği rivayet edildiği için “Seyyid” olarak anılmıştır. Adana’da öğrenim gördü ve yirmi bir yaşında şiir yazmaya başladı. 1779 yılında Yahya Tevfik Efendi tarafından cevheri fark edilmiş ve İstanbul’a götürülmüştür. Burada Tevfik Efendi’nin geniş çevresi sebebiyle hızlı ilerleme imkânı buldu.
Gençlik yıllarında “Hüzni” mahlasını, hiciv ve hezl türü şiirlerinden oluşan Hezeliyyat’ındaki manzumelerinde “Hevai” mahlasını kullanmış, İstanbul’a geldikten sonra ise “Süruri” mahlasını kullanmıştır. (Hezl türü: Ciddi fikirlerin mizahi bir anlatımla dile getirildiği edebi türdür.)
Süruri, İstanbul’da Şeyhülislam Esadefendizade Mehmed Şerif Efendi’nin mülazımı oldu. Bir süre sonra fakirlikten yakınan manzumeler yazarak devrin sadrazam ve şeyhülislamına gönderdi. 1781 yılında Anadolu Sadaret Kalemi’nde kadılığa geçmiş ve on altı yıl boyunca dört yerde kadılık görevinde bulunmuştur.
1782 senesinde Yeğen Mehmed Paşa’nın sadareti sırasında Babıali’den kendisine 12 kuruş ücretle ayrıca duaguluk görevi verildi. (Duaguluk: Eskiden bilhassa vakıf teşkilatında maaş ve ücret karşılığı dua etme işi).
1785-1786 tarihinde Nefise Kadın’la evlendi ve kısa sürede boşandı. İkinci evliliğini 1807-1808’de Ayişe Kadın’la yaptı. Trabzon Kadılığı yaptığı dönemde (1863-1864) Sürurizade Sıdkı Efendi adlı bir oğlu 1807-08’de ise Safiye adlı bir kızı olmuştur.
1788 yılından sonra Sünbülzade Vehbi’nin kethüdası olarak Eski Zağra’ya gitti, fakat onunla geçinemedi. 1800 yılında Mostar kadılığı yaparken İstanbul’a döndü. 1802’de III. Selim’e sunduğu bir kaside üzerine Anadolu kazaskerliği emrine tayin edildi.
Süruri, 1814 tarihinde İstanbul’da 62 yaşındayken vefat etmiştir. Naaşı Edirnekapı dışında Topkapı’daki Sünbülzade Vehbi’nin yanına defnedilmiştir.
Sürûrî’nin Edebi Kişiliği
Tarih Manzumesi
Şiir şeklinde düşürülmüş tarihleri tanımlamak için kullanılır. Bir tarih manzumesi bir mısradan ibaret olabileceği gibi uzun bir şiir şeklinde de olabilir ancak uzun bir şiir şeklinde olsa dahi tarih daima şiirin son mısrasında verilir. Tarih manzumelerinin çoğunluğu kıt’a nazım biçimiyle yazılmıştır, bu sebeple “Tarih Kıt’ası” da denilir. Bu türde şiirler yazan sanatçılara “müverrih” adı verilir.
Ebced Hesabı
Arap Alfabesinde her bir harfin sayısal bir değeri vardır. Harflerin sayısal değerleri gözetilerek savaş, deprem, mağlubiyet gibi önemli olaylar; önemli binaların yapıldığı tarihler; şehzade, padişah gibi önemli insanların doğum ve ölüm tarihleri şiirsel ve sadece yılı verecek şekilde yazılmasıdır. Rakamsal değerler aşağıda verilen tablodaki gibidir.
Örnek-1
O mualla esere iki mücevher tarih
Zade-i tab’-ı Süruri-i Sühan-saz aldı.Kulenin yapdı Selim Han yine mümtaz oldı
Galata kullesi abad-ı şer-efraz oldı.(1219)
Not-1: Burada iki mücevher çıktı diyerek iki mısrada da bir tarih vereceğini belirtmiştir.
Not-2 : Mücevher/ cevher gibi kelimeler kullanıldığında harfler içerisinde yalnızca noktalı harflerin sayısal değerlerinin hesaplanması gerektiği bildirilir.
Hazırlayan:
Kader Kayhan, Yıldız Teknik Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü.
Özdemir İnce
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.