34,2785$% -0.01
37,4008€% -0.29
2.917,76%-0,35
4.930,00%0,22
19.659,00%0,22
Hafif bir tebessümle:) sözlerim beni tanıtmaya başlasın. Bir insanın kendisini tanıtması, kendi kapılarının anahtarını çevirmeyle başlar aslında. Kendi içimizde yolculuğa çıktığımızda aynı isimle bildiğimiz çoğu duygunun farklı çağrışımlarının olduğunu fark ederiz. O yüzden kişilik açıklaması veya tanıtım yaparken şunu ifade etmek isterim.‘‘Birini tanımak için onu yaşamak gerekir.’’ Ancak o zaman gerçek manada kim nedir, sorusuna cevap bulabiliriz. Fazla uzatmadan birkaç cümleye sığdırmaya çalışırsam; Viranşehir/Şanlıurfalıyım. Eskişehir’de tezli yüksek lisansımı tamamladım. Yaklaşık bir yıl boyunca yerel bir gazetede köşe yazarlığı yaptım. Normalde esas mesleğim akademisyenlik, fakat şimdilik Ticaret Bakanlığı’na bağlı bir devlet kurumunda gümrük memuru olarak çalışmaktayım. Farklı üniversite dergilerinde yayınlanmış makalelerim bulunmaktadır. Aynı zamanda Doktora’ya da hazırlanıyorum.
Kitap yazmak… Duygu ve düşünceler, bir andan sonra gerek kalpte, gerek beyinde tutulamayacak/sığdırılamayacak hale gelince kendilerini tam anlamıyla ifade edebilecekleri anlamlara sığınmak ister. İşte tam da o an, anlamlar kelimeleri, kelimeler de cümleleri beraberinde getirir.
Kitap yazma daha çok genel bir tabir olabileceğinden, onun yerine yazma veya okuma serüvenim desem daha isabetli olacak diye düşünüyorum. Ortaokul eğitimi gördüğüm zamanlardan itibaren ara ara kütüphanelere gidip kitap raflarını karıştırırdım. En çok ilgi duyduğum ya da okurken heyecanlandığım, zevk aldığım, mutlu olduğum çok değerli yazarlarımızı okumaya çalışırdım. Bunlardan bazıları, Sezai Karakoç, Atilla ilhan, Özdemir Asaf, Cemal Süreyya, Nazım Hikmet… Onun dışında üniversite zamanlarımda ise karışık bir şekilde divan edebiyatı, doğu edebiyatı ve batı edebiyatını merak ederdim. Fuzuli, Yunus Emre, Franz Kafka, Shakespeare, Balzac, Stendhal vs…
Okumalarımda bazen öyle güzel ve anlamlı cümlelere denk geliyordum ki, bu tür bir cümlenin hangi duygularla bir araya geldiğini, o anın nasıl yaşandığını ve bir kelimeye nasıl bu kadar yakışıp vücut bulduğuna hayran kalırdım. İşte beni yazmaya iten en büyük neden, hayranlık duygusu ve elbette yaşantılar.
Soruya net ve dürüst bir şekilde cevap vermek gerekirse, x10 yayınevi ailesinin bilgilendirme yaparken verdiği ‘‘güven’’ hissi aynı zamanda eserin doğru bir yere emanet edildiğinin de işaretiydi. Yayınevi ve yazar arasındaki iletişimin sürekliliği, karşılıklı danışma, görüş alış verişi ve bunların etkileşiminden doğan sinerji, yayınlama sürecinde etkili oldu. Tabi daha önce yayınevinde çalışan yazar bir arkadaşın da tavsiyelerini göz ardı etmem doğru olmaz. Ona da buradan ayrıca teşekkürü borç bilirim.
Çok kısa bir şekilde değineyim. Şiirler, normal bir düzyazıdan ya da bilgilendirici bir makaleden çok farklıdır. Bir düzyazı veya makalenin konusu, kaynağı, amacı veya sonucu olur. Şiirlerin ise en büyük kaynağı genellikle yaşantılardır. Şiirde bir cümlenin yazılması veya bir dörtlüğün oluşturulması için kelimelerin daha sanatsal daha etkileyici ya da farklı bir deyimle kelimelerin, en çok yakıştığı elbisesini giymesi gereklidir. Şiirde geçen her bir cümle kendi başına ağırdır. Sonuç olarak, şiirlerin çoğu zaman kaynağının yaşantılar olduğunun altını çizmek isterim.
Okurken yaşamalı. Nasıl ki bir yazının girişi gelişmesi ve sonucu olur, yazılan bu eser de bir bütün olarak değerlendirilmeli. Yoksa yolun ortasında inmeye çalışılırsa, eserin sonraki başlıkları kendisini sizden gizler.
Yeni yazar adaylarına tavsiyelerin benden kat ve kat bu konularda olgunlaşmış, bilgin ve deneyimli diğer birçok değerli yazar arkadaşlardan alınmasının ve yol gösterilmesinin daha doğru olacağı kanısındayım. Herkese saygılar.
Hadice Demir Röportaj
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.