39,5851$% -0.32
45,6681€% -0.99
4.322,05%1,03
7.024,00%2,53
28.013,00%2,53
Yün Günü – Çocukluğumdan Kalan O Bahar Sabahı
Bazı günler vardır, ömür boyu hatırlarsın.
Ne tam bir bayramdır, ne düğün…
Ama kalbinde bir iz bırakır.
İşte bu anı da bunlardan biridir benim için.
Ablam evlenecekti.
O zamanlar yatak yorgan mağazadan alınmazdı.
Yün alınır, yıkanır, güneşte kurutulur, sonra yorgana dikilirdi.
Bizim de evin bir köşesinde, ağzı sıkıca bağlanmış beş torba yün duruyordu.
Annem her geçişte üstünü düzeltir,
“Düğün yaklaşıyor,çeşmeye gidip yünleri yıkayalım” derdi.
Ve bir sabah, güneş doğmadan uyandırıldık.
Henüz altı yaşındaydım.
Annem bana bir şalvar, uzun kollu bir tişört giydirdi.
Tokacımızı, leğenimizi ve çörek dolu sepetimizi traktörün arkasına yükledik.
Kardeşimle römorka bindik.
Ayazla karışan o tanıdık yün kokusu burnumuza doldu.
Çeşme Lalahan’a giden yolun kenarındaydı.
Taş döşemeli, beş oluklu, kavak ağaçlarının gölgelediği o yer…
Kimisi halı yıkardı orada, kimisi yün döverdi.
Biz vardığımızda birkaç kadın çoktan başlamıştı.
Kilimimizi bir söğüt ağacının gölgesine serdik.
Kardeşimle çöreğimizi yemeye başladık.
Annem ve diğer kadınlar iş yaparken ben de kardeşime göz kulak olacaktım.
O sırada sessizliği iki minibüsün sesi böldü.
Araçlar çeşmenin hemen yanına yanaştı.
Kapılar açıldı:
Renk renk şalvarlar, sırmalı yazmalar, gözleri sürmeli kadınlar indi.
Yanlarında mangal, karpuz, keman ve klarnet de vardı.
Bir yanda yün yıkayan kadınlar,
Bir yanda odun dizen adamlar,
Bir kenarda et doğranıyor, çocuklar suyla oynuyordu.
Her şey karmakarışıktı ama bir o kadar da hayat doluydu.
Kardeşim yavaşça onların arasına karıştı.
Küçücük ayaklarıyla yürüyüp gitti ve gözden kayboldu.
İçimden bir panik yükseldi.
Küçüklüğümden beri hep duymuştum:
“Sakın yabancıların yanına gitmeyin, kaçırırlar!”
Tam kalkacaktım ki bir ses geldi:
“Kardeşin burada, korkma!”dedi altın dişleriyle bir kadın.
Kardeşim, pos bıyıklı, esmer bir adamın yanındaydı.
Dizine oturtmuştu.
Bir parça eti yufkaya sarıp uzattı.
Kardeşim aldı, çevirdi ağzında, ama yutamadı.
Lokmayı çıkardı.
Ve o adam, hiç düşünmeden,
o minicik ağzından çıkan lokmayı kendi ağzına koydu.
Hiç iğrenmeden.
Hiç bozulmadan.
Sadece gülümsedi.
“Kurban olurum sana be yavrum,” dedi.
O an zaman durdu.
Mangalın dumanı, klarnetin sesi,
kadın kahkahaları…
Hepsi birbirine karıştı.
Ama ben korkuyordum.
Yıllarca bize fısıldanan o sözler hâlâ kulağımda yankılanıyordu.
Kardeşimi elinden tuttum, kendi kilimimize getirdim.
Ama o biraz sonra yine oraya gitti.
Geri döndüğünde elinde büyük bir salkım sarı üzüm vardı.
Yüzü gülüyordu.
Korkmamıştı.
Sadece insanlığı hissetmişti.
Tokacın ritmi yeniden başladı.
Ama içimde daha derin bir ritim atıyordu artık.
O gün sadece yünleri değil, içimdeki korkuları da yıkamıştım.
Çünkü biz kaçırılmadık.
Aksine, paylaşıldık.
Bir lokma, bir bakış, bir sıcaklık içinde…
Ve o gün,
Biz sadece yünleri değil,
Önyargılarımızı da
suyun içine bastırıp duruladık.
Meltem Yalçın
#Ankara
#Mamak
#Nostalji
#Aile
#çocukluk
#yünyorgan
YEŞİLÇAM
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.