34,5544$% 0.13
36,1970€% -0.17
2.963,31%0,06
5.046,00%0,08
20.120,00%0,07
İstanbul’un Fatih ilçesinde yer alan, Osmanlı döneminden kalma tarihî bir ibadethanedir. Zeyrek mahallesi, Kirbacı Sokağı’nda yer alan caminin yapılış tarihi ve kimin tarafından yaptırıldığı konusunda kesin bir bilgi yoktur. Rivayete göre Keçecizade Hayreddin adında ortahâlli bir esnaf, Osmanlı döneminde padişahların yaptırdığı Selatin camilerini görüp imrenerek, kendisi de bir cami yaptırmayı diler ve bunun için para biriktirmeye başlar. Canı bir şey istediğinde, almayıp; sanki yedim (varsay ki yedim) diyerek parasını ayrı bir yere koyar. 20 yıl boyunca biriktirdiği paralarla küçük de olsa bir cami yaptırır ve caminin adı halk arasında Sanki Yedim Camii olarak anılmaya başlar.
Resmî kayıtlarda camiyi yaptıran kişiyle ilgili bir bilgi bulunmadığı için, camini bânisi konusundaki görüşler de çeşitlilik göstermektedir. Keçecizade Hayreddin ile birlikte, caminin yapımıyla ilişkilendirilen bir başka kişi de Adanalı Şakir Efendi’dir. Yapının 18. yüzyılda yaptırıldığı sanılmaktadır. Orijinal bina, I. Dünya Savaşı yıllarında, Unkapanı bölgesinde etkili olan büyük bir yangın sırasında büyük ölçüde zarar görmüştür. 1959 yılına değin metruk hâlde kalan bina, bir süre marangozhane olarak kullanılmış, ancak daha sonra mahalle halkının topladığı yardım paralarıyla büyük bir onarım geçirerek tekrar yapılmıştır. Caminin iç mekânı 100 metrekare büyüklüğünde olup, yaklaşık 200 kişi aynı anda ibadet edebilmektedir. Tek şerefeli, beyaz boyalı bir minaresi vardır. Bugün, cami çevresi ev ve apartmanlarla çevrilidir.
Bu güzel insan, hem hayalindeki camiyi yaptırmış, hem de insanlara güzel mi güzel bir örnek bırakmış.
Bir insanın ciddi niyet ettiğinde ve gereğini yaptığında nasıl başarılı olduğunu göstermiş.
Ayrıca tutumlu olmanın insana neler kazandıracağının da çarpıcı bir örneğini göstermiş.
Sözümüzü, Bediüzzaman Hazretlerinin ‘İktisat Risalesi’ isimli eserindeki nükteyle bitirelim. İktisat risalesinde bu güzel insanın iktisatlı tutumuna dair der ki:
“Lezâiz (lezzetler) çağırdıkça, ‘Sanki yedim’ demeli.
‘Sanki yedim’i düstur yapan, ‘Sanki yedim’ namındaki bir mescidi yiyebilirdi, yemedi.”
Bulgaristan: Rila Manastırı’nın sırları