39,5851$% -0.32
45,6681€% -0.99
4.322,05%1,03
7.024,00%2,53
28.013,00%2,53
Az Olanın İçindeki Zenginlik
Minimalizm Üzerine Bir İç Konuşma
Bazen içimde tanımlayamadığım bir yorgunluk olur…
Her şey yerli yerinde gibi görünür ama içimde bir boşluk yankılanır.
Dolaplar doludur ama giyecek bir şey bulamam.
Buzdolabında çeşit çeşit yiyecek vardır ama canım sadece bir dilim ekmekle bir parça peynir ister.
Televizyon açıktır, telefon elimdedir, bilgisayar bir kenarda çalışır… ama ben sadece sessizlik isterim.
Kendi kendime sorarım:
“Neden bu kadar çok şeyin içindeyim ama bu kadar eksik hissediyorum?”
İzlenecek filmler okunacak kitaplar…
Hepsine yetişememekten korkarım.
Ve sonra hatırlarım…
Köyde geçirdiğimiz o yaz tatillerini.
Tek bir oyuncağımız olurdu.
Bir ip, bir taş, bir elma…
Ama nasıl da yeterdi.
Yetmek, meğer ne büyük zenginlikmiş.
Şimdi dolabımda bir sürü ayakkabım var.
Ama hâlâ en çok eski, yıpranmış rahatını giyiyorum.
Kafamda binlerce düşünce dönüyor.
Ama yaşlı bir teyzenin “Allah iyilik versin” duasındaki sadelik kadar huzur bulamıyorum.
Bir gün mutfağı toplarken fark ettim:
Beş çaydanlık, sekiz tabak, on altı kupa…
Kendime sordum:
“Ben kaç kişiyim?”
Cevap: bir.
Ama eşyalarım sanki küçük bir otel işletiyormuşum gibi…
Belki de fazlalık sandığımız şeyler sadece evimizi değil,
zihnimizi de kalabalıklaştırıyor.
Fazla eşya = Dağınık oda
Dağınık oda = Karışık kafa
Karışık kafa = Yorgun kalp
Minimalizm sadece sade bir dekor anlayışı değil.
Bu bir yaşam biçimi.
Bir iç temizlik, bir yavaşlama, bir derin nefes alma biçimi…
Bazı insanlar meditasyon yapar.
Bazıları ormana gider.
Kimileri ise sadece bir çekmeceyi boşaltarak başlar.
Bırakmak zordur, çünkü çoğu zaman hatıralarla vedalaşmak anlamına gelir.
Ama bazı hatıralar…
Artık seni yoran, yük olan anılardır.
Sessizce uğurlanmayı beklerler.
Tıpkı bir sandıkta yıllardır duran,
“Belki bir gün giyerim” dediğin ama hiç giymediğin o elbise gibi…
Ya da kalbinde taşıdığın ama seni aşağı çeken o kırgınlık gibi…
İkisi de yer kaplar.
İkisi de gitmek ister.
Bir gün bir kadın tanıdım.
Köyde yaşıyordu.
İki tenceresi vardı, bir sobası.
Üç çiçeği, iki kedisi, bir radyosu…
Her sabah odun kırar, sonra çay demlerdi.
Ama o kadar zengindi ki…
Çünkü hiçbir fazlalığı yoktu.
Sade yaşıyordu.
Derin yaşıyordu.
Gerçek yaşıyordu.
İşte minimalizm tam da budur.
Azla yaşamayı seçmek değil yalnızca…
“Ne olmadan da yaşayabilirim?” sorusunu dürüstçe sorabilmek.
Ve aldığın cevapla barış içinde yaşayabilmek.
Belki bu yazıyı okuduktan sonra bir çekmeceni boşaltırsın.
Belki bir fotoğrafı ya da yıllardır tutunduğun gereksiz bir eşyayı bırakırsın.
Belki sadece içindeki o sessiz sesi duyarsın:
“Az, yeterlidir. Hatta çoğu zaman… fazladır.”
Meltem Yalçın
Kendinden Vazgeçmenin Sessiz Hikâyesi Sevilmek Uğruna Kendini Unutanlara ve Hayatın Kurduğu Dengeye Dair
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.