34,5197$% 0.16
36,4538€% 0.26
2.958,20%0,80
5.069,00%0,31
20.184,00%0,31
“Çağımızda geçmiş yüzyılların bilmediği, kısa ömürlü bir yaratık yaşıyor. Sinemadan çıkmış insan. Gördüğü film ona bir şeyler yapmış. Salt çıkarını düşünen kişi değil.”
Yusuf Atılgan’ın Aylak Adam romanında geçen bu cümleler, filmlerin insanlar üzerinde ne kadar büyük bir etki bıraktığını anlatıyor. Sen de dünyayla arandaki bağı kesip kendini kaptırdığın filmlerde mutlaka farklı hisler yaşamışsındır. Aynı durum şehirlerle ilgili filmleri izlediğimizde de gerçekleşiyor. Bir şehri gezmeden önce onunla ilgili bir film izlemek, gidilen şehre farklı bir açıdan bakmayı sağlıyor.
Gezgin ruhunu saran, ona yol gösteren, farklı manzaralarla kalbine dokunan, hayallerini zenginleştiren şehir filmleri izlemek, seyahatini planlamadan önce sana ilham olabilir. Şehri ziyaret ettiğinde gördüklerin ile kafanda birleştirdiklerin seyahatini bir anda bambaşka bir seviyeye taşıyabilir.
Brüj, Belçika’nın en çok ziyaret edilen kenti. Bu ziyaretlerin elbette bir sebebi var. Avrupa’nın dokusu bozulmamış en ünlü Orta Çağ şehirlerinden biri olan Brüj, kanalları ve Arnavut kaldırımlı güzel sokaklarıyla her mevsim gezginlerin ilgisini çekmeyi başarıyor. Şehir aynı zamanda UNESCO’nun Dünya Miras Listesi’nde yer alıyor.
Her şehrin kendiyle özdeşleşen şeyler vardır. Brüj denince de insanların aklına ilk olarak şehirle özdeşleşmiş “In Brugge” filmi geliyor. Colin Farrell ve Brendan Gleeson’ın başrollerini paylaştığı, Martin McDonagh’ın ise senaristliğini ve yönetmenliğini üstlendiği filmde yolları Brüj’de kesişen üç tetikçinin hikayesi anlatılıyor.
Filmde geçen mekanların çoğunu gezmek ücretsiz. Eğer filmi izleyip Brüj’e bir yolculuk yapmak istersen Minnewater Köprüsü, Meryem Ana Kilisesi, Gruuthuse Museum, Groeninge Müzesi gibi ikonik noktaları, araç kullanmadan keyifli bir yürüyüş yaparak ziyaret edebilirsin.
Birleşik Krallık’ın başkenti Londra; günün her saati yaşayan, kozmopolit ve hareketli bir yer. Metroları, parkları, birbirine benzemeyen mahalleleriyle Londra, gözümüzde her zaman karizmatik bir yere sahip. Bunların haricinde aklımıza pahalı bir şehir olarak kazınmış. Ancak gezginlerde çare tükenmez.
Nothing Hill (Aşk Engel Tanımaz) ise Londra’da geçen en popüler filmlerden biri. Roger Michell tarafından çekilen filmin başrollerinde Hugh Grant ve Julia Roberts yer alıyor. Bu romantik filmi izlerken dünyanın en büyük antika pazarı olan Portobello Road Pazarı’ndan hayali olarak geçip 143 Portobello Yolu’nda seyahat kitapları satan kitapçıya uğrayabilirsin. Hayali gezintini gerçeğe dökmek istersen de tek yapman gereken Londra’ya uçmak!
Fransa’nın başkenti Paris, Avrupa’nın da romantizm başkentlerinden biri olarak kabul ediliyor. Görkemli caddeleri, enfes lezzetler tadabileceğin restoranları, müzeleri, tarihi duraklarıyla Paris, her dönemin popüler güzergâhları arasında yer alıyor. Pahalı oluşu seni bu muhteşem şehri gezmekten alıkoymasın diye hiçbir ücret ödemeden gezebileceğin yerleri “Avrupa’da Ücretsiz Olarak Yapılabilecek En İyi Aktiviteler” yazımızda anlatmıştık, aklında bulunsun.
Paris sokaklarının keyfini çıkarmadan önce izlemen gereken bir film varsa o da Paris Je T’aime yani Paris Seni Seviyorum. Aşıkları buluşturan aşk şehri Paris’te geçen filmde Elijah Wood, Natalie Portman gibi ünlü oyuncular yer alıyor. 20’den fazla yönetmeni bulunan ve Paris’in çeşitli yerlerinde geçen film, farklı mahalleler ve farklı sosyal gruplara ait insanların yaşamlarına ışık tutuyor. Şehri keşfetmeden önce bu filme mutlaka göz atmalısın.
Almanya’nın en kalabalık şehirlerinden biri olan Berlin, sanat denilince akla ilk gelen duraklardan. Dünyanın bambaşka noktalarından göç aldığı için de hayli kozmopolit bir yapıya sahip. Gecesi ayrı, gündüzü ayrı bir düzende olan şehrin enerjisi ise hiç bitmiyor. “Berlin Gezi Rehberi: Berlin Hakkında Her Şey” yazımızda Berlin’le ilgili gezi tüyoları verip gezmen gereken noktalardan bahsettik. Berlin’i merak ediyorsan yazımıza göz atman yeterli.
Berlin’de geçen pek çok film var elbette. Run Lola Run (Koş Lola Koş) ise diğer filmlere benzemeyen seyir zevki yüksek, 20 dakikada bir olayların başa sardığı, farklı anlatım diline sahip bir film. Yönetmenliğini ve senaristliğini Tom Tykwer’ın yaptığı filmde Berlin sokaklarında durmadan koşan Lola karakterini ise Franka Potente canlandırıyor.
Lola’yı kimi zaman Kreuzberg ve Friedrichshain arasında bulunan ünlü Oberbaumbrücke’nin kemerlerinde koşarken kimi zaman da Deutsches Historisches Müzesi’nin bulunduğu caddede koşarken görebilirsin.
Bu şehirlerin yanına bonus olarak ülkemizin en kozmopolit şehri olan İstanbul’u eklemek istedik. Herkesin İstanbul’u başkadır. Yaşadığın mahalleye ve semte göre değişir. Turist olarak geldiğinde de şehir sana farklı bir yüzünü gösterir. Boğaz’ı, tarihi yapıları, vapurları, saraylarıyla İstanbul her zaman görülmeye değer bir güzergah.
İstanbul’u anlatan, İstanbul’da geçen pek çok dizi ve film bulabiliriz. Ancak biraz daha İstanbul ruhu aramak için Fatih Akın’ın Crossing the Bridge: The Sound of Istanbul (İstanbul Hatırası: Köprüyü Geçmek) belgeselini izlemeni tavsiye ederiz. Belgeselin soundtrack’ini de buraya bıraktık.
Akın belgeseli anlatırken “İstanbul çok boyutlu müziklerin şehri. Bir şehrin müziği, o şehri tanımlar. Şehir de bir ülkeyi tanımlar.” diyor. İstanbul’daki müzisyenlerin kültürel yaşamını, şehrin farklı duraklarını bu belgeselde bulabilirsin. İstanbul’un semtlerini, bir de müzikleri ve müzisyen hikayeleriyle birlikte keşfetmek istersen bu belgeseli mutlaka izlemelisin.
Yolculukta İzlenecek Filmler | İzlenmesi Gereken Filmler