34,7137$% 0.06
36,5555€% -0.55
2.941,95%-0,66
4.886,00%-1,04
19.543,00%-1,03
16. yüzyıl Hristiyanlık tarihinde dönüm noktası kabul edilen ve Katolik-Protestan ayrımı ile sonuçlanan dönemde adını tarihe yazdıran önemli bir ilahiyatçı ve filozof olan Desiderius Erasmus, 1466’da Rotterdam’da bir rahip Roger Gerard ile Margaret isimli bir kadının ikinci oğlu olarak dünyaya gelir. Peter adında bir kardeşinin olduğu bilinmektedir. Hem babası hem de annesini 1484’lü yıllarda vebadan kaybeder. Hatırlamaktan pek hoşlanmadığı söylenen akrabalık ilişkilerine sahip Erasmus’un aile halkasının sakinlerini bulmak kolay olmamıştır.
Erasmus, adını azizlerden birinden almış; “Rotterdammensis” kelimesini de muhtemelen estetik kaygılarla ilkel bulduğundan kelimenin son hecesine vurgu yaparak önce “Roterdamus” ve sonra da “Roterodamus” olarak değiştirmiştir. “Desiderius” adını ilk olarak 1496’da kullandığı ve kendi seçtiği bir ek olup; Jerome’u çalıştığı zamanlarda sürekli mektuplaştıkları dostlarından birinin adına işaret ediyor olabileceği nakledilmektedir. Dolayısıyla “Desiderius Erasmus Roterodamus” adı, ilk kez 1506’da Josse Badius’un Paris’te yayımladığı Adagia’nın ikinci baskısında görülmüş, Erasmus da bu adı destekleyerek kullanmaya başlamıştır. Nitekim asırlar sonra dünya genelinde anılan ve uluslararası bir eğitim programına adını veren bu isim atalarından gelen değil, sonradan edinilen bir isimdir.
Quentin Matsys, Portrait of Erasmus of Rotterdam
Erasmus, Hollanda’da doğmasına rağmen hayatı boyu Hollanda dilini değil, sonradan öğrendiği Latinceyi konuşmuştur. Anne ve babasını kaybettikten sonra Erasmus önce Deventer Kilise Okulu’na sonra Herzogenbusch’a gönderilir. 1487 yılında ise ülkenin en iyi klasik eserler kitaplığının orada bulunması sebebiyle Steyn’deki Augustin Manastırı’na girer ve bir yıl sonra rahip unvanını almıştır. Bu manastırda geçirdiği süre içerisinde kendisini dine adamış olduğuna dair belirtilere pek rastlanmaz. O zamanlar onun ilgisinin daha çok güzel sanatlar, Latin edebiyatı ve resim üzerine olduğu bilinir. Erasmus, manastır yaşamında din adamı giysisi giymemek için kendince mantıklı ve geçerli nedenler sunarak din adamı giysisi giymeme izni almış ve doktor raporuyla oruç tutmama ayrıcalığı elde etmiştir. O, yaşamı boyunca saray, üniversite, kilise ya da halkın karşısında düşünce ve ahlak özgürlüğünü sessiz fakat sert bir duruşla savunmuştur. Erasmus, tinsel hürriyetini savunmadaki direnişine rağmen ileride göreceğimiz üzere ne bir asi, ne de Luther gibi bir devrimci olur.
Hans Holbein, Desidrius Erasmus, 16. yüzyılın ilk çeyreği
Dar görüşlülüğüne daha fazla tahammül edemediğini belirttiği manastır yaşamından yirmi altı yaşındayken ayrılır. Fakat bu ayrılış, yeminini bozmuş bir rahip şeklinde olmaz. Cambrai Piskoposuyla yapmış olduğu gizli görüşmeler sonucunda İtalya’ya yapacağı gezide Latince bilen sekreter sıfatı bahanesiyle manastırdan kurtulur, Ancak Piskopos geziyi erteleyince Erasmus da ondan din bilimi doktorası yapmak için burslu olarak kendisini Paris’e göndermesini ister ve kabul edilir.
1495’te Paris’te teoloji fakültesine girer. 1499’da geçimini varlıklı ailelerin çocuklarına ders vererek sağlarken Mountjoy Lordu William Blount’un teklifi üzerine İngiltere’ye gider. İngiltere’de geçirdiği süre zarfında John Colet, Thomas Linacre, Thomas More ve müstakbel kral VIII. Henry gibi birçok isimle tanışır. İngiltere’de kendisini hızla geliştiren Erasmus 1501 yılına gelindiğinde döneminin en iyi hümanisti olur.
1501 ile 1505 yılları arasındaki dönemi Hollanda da geçiren Erasmus, Leuven’de teoloji araştırmacısı olarak üç sene durduktan sonra 1506 da Roma’ya giderek burada Yunan ve Latin kültürlerini kaynağından araştırma imkanı bulur. Bu süre zarfında ilk olarak 818 özdeyişten meydana getirdiği derlemesini geliştirerek, özdeyiş sayısını 3260’a çıkarır.
Roma’da kaldığı süre zarfında kendisine çalışma serbestisi veren ve bazı durumlardan muafiyetler sağlayan Papa’ya olan bağlılığını korumakla beraber, Papa II. Julius’un Bologna kentini fethetmesi kendisinde savaş karşıtlığını da artırmış olur. Erasmus, VIII. Henry’nin 1509 yılında tahta çıkması ve İngiltere’deki tanıdıklarının isteği üzerine İngiltere’ye döner. Yaklaşık olarak 5 sene burada kalan Erasmus, geçimini sağlamak üzere Cambridge Üniversitesi’nde Yunanca ve teoloji dersleri verir. Burada kendisinde öğrenim görenlerin birçoğunun, VIII. Henry iktidarında yükselmeleri ile Erasmus’un söylemleri de hızla yayılır. Erasmus ders öğretim görevlisi olmaktan pek memnun olmasa da burada kaldığı süre zarfında serbest bırakılmış olması ve bilimsel birçok çalışma yapması ileride yayınlayacağı birçok yayının temelini oluşturur.
Frank Cadogan Cowper, Erasmus And Thomas More Visit The Children Of King Henry Vii At Greenwich, 1499
Stefan Zweig, Roterdamlı Erasmus (Zaferi ve Trajedisi) adlı kitabında, onun elli yaşına geldiğinde ise prensler kendilerinden taraf olsunlar diye yarıştığını, kilise görevlileri ve reform yanlılarının çeşitli dileklerle kapısına dayandığını, yayınevlerinin onun eserlerinden yararlanabilmek için çaba sarf ettiğini ve zenginlerin gururla hediyeler gönderdiğini yazar. Erasmus övgü ve armağanlara ses çıkarmaz ama bağımsızlığından da asla ödün vermez. Bir yere veya bir başkasına sürekli bir bağlılığı daima geri çevirir. Bağımsızlığına yönelik kararlılığı ömrünün sonuna dek gezgin hayatı sürmesine sebep olur. Hollanda, İngiltere, İtalya, Almanya, İsviçre gibi özgür düşünceye saygı gösterme hassasiyeti aradığı yerleri seçerek döneminin bilginleri arasında en çok gezmiş kişi ününe sahip olmuştur. Güç kavgaları arasında her türlü iktidar ve uğraştan nefret etmiş, iktidar gölgesinden uzak bir yaşamda iyi kitaplar okuyup eserler ortaya çıkarmak idealinde olmuştur. Erasmus ilk kez otuz yaşında İngiltere’deyken etkili olabileceği alanın farkına varır. Erasmus Oxford’da kendisine yeni bir klasik anlayışının kapılarını aralayan Yunanca öğretmenlerle tanışır ve kuşağının soylu kişileri olan Thomas More ve John Fisher ile yakın dost olur. Warham ve Cranmer baş psikoposlarının onu desteklemeleri ise Erasmus’un etkili bir kişilik olduğunun delili sayılır.
“İngiltere’de Erasmus, Ortaçağ’dan iyileşmiştir. Gelgelim, İngiltere’ye olan sevgisi ne kadar büyük olursa olsun, onu İngilizleştirmeye yeterli değildir. Artık özgürlüğüne kavuşmuş olan Erasmus, bir dünya vatandaşı ve evrensel bir kişilik olarak geri döner. O andan başlayarak bilgi ve kültür, eğitim ve kitap nerede ağır basıyorsa, Erasmus’un sevgisi de oraya yöneliktir; artık ülkeler, akarsular, denizler, ırklar ve sınıflar; onun gözünde yeryüzünü bölen öğeler değildir. Bir tek ayrım tanır: Kültür ve düşünce aristokrasisi yeryüzünün yüceliğini, barbarlık ise aşağı yanlarını oluşturur. Kitabın ve sözün, eloquentia (güzel konuşma sanatı) ve eruditio’nun (eğitim) egemen olduğu yer, bundan böyle onun vatanıdır.” (Stefan Zweig, Roterdamlı Erasmus – Zaferi ve Trajedisi)
Erasmus 1514’te İngiltere’den ayrılarak memleketi Hollanda’ya döner. Aynı yıl Ekim ayında Basel’e gider. Yolculuk esnasında kendisi özellikle hiçbir zaman milliyetini öne sürmemiş olmasına rağmen Almanya’da bir kahraman gibi karşılanır ve müstakbel Kutsal Roma-Germen imparatoru V. Karl’ın da onursal danışmanı olur. Ziyaretinin ardından tekrar Hollanda’ya dönmekle beraber 1521 yılına kadar sıkça seyahatlere çıkar.
1516 yılında dört cilt mektuptan oluşan bir eserini yayınlayıp, basımını Papa X. Leo’ya ithaf eder. Bu eserinde ayrıca V. Karl’ı da yer yer ikaz eder. 1521 yılında Luther’in görüşlerinin kendisinden kaynaklandığı ve hatta Luther’in yayınlarının da gerçek yazarının kendisi olduğu yönündeki artan baskılar üzerine Hollanda’yı terk ederek Basel’e taşınır. Basel’de geçirdiği süre zarfında genel olarak Protestan kilisesi ile ilgili tartışmalarla ilgilenmek zorunda kalır ve 1529’da Basel halkının Protestan kilisesine bağlılığı yüzünden şehirden ayrılarak yakınlardaki bir Katolik üniversitesi olan Freiuburg-im Breisgau’ya taşınır. 1535 yılında ise Frauben matbaasında çalışmak üzere tekrar Basel’e döner.
Hans Holbein, Portrait of Erasmus, 1523
Tüm yaşamını bilinçli olarak herhangi bir ulusa bağlı olmadan geçiren Erasmus, hayatının son döneminde doğduğu topraklara varmak istese de, bu isteğine ulaşamadan ölüm onu İsviçre’nin Basel şehrinde yakalar. Sükûnete gömülmüş olarak, yorgun ve bitkin halde yataktan günde ancak dört beş saat çıkabildiği nakledilir. Ölmeden önce “O Jesu, misericordia; Domine libera me; Domine miserere mei!”(İsa, merhamet; Tanrım beni bağışla; Tanrım beni affet!’) sözlerini tekrar etttiği söylenir. Yaşamı boyunca neredeyse hiç kullanmayı tercih etmediği belirtilen Hollanda’ya ait ana diliyle: “Lieve God” (Bağışla Tanrım ya da Sevgili Tanrı) sözleriyle yalnız bir şekilde 12 Temmuz 1536’da dünya yaşamına veda eder.
Hendrik Albert van Trigt, 1879- Erasmus, 12 Temmuz 1536’da ölümünden birkaç gün önce arkadaşları Nicolaus Episcopius, Bonifacius Amerbach ve Hieronymus Froben’in ziyareti sırasında; Erasmus eski mektuplarını okuyor.
Erasmus, kentlere kitaplıklarına göre değer vermiştir. Neredeyse kitap dışında her şeye yabancı kaldığı nakledilir. Boş inançlardan oldukça uzak olan Erasmus, yaşadığı çağın büyük eleştirmeni, eğitimcisi, yol göstericisi olmuş ve eğitimle ilgili çabaları yalnızca kendi çağını değil sonraki kuşakları da olumlu yönde etkilemiştir.
Erasmus yaşadığı çağın en ünlü ve en çok okunan bilgini ününe kavuşmasına rağmen günümüzde ismi dışında yalnızca birkaç eseri bilinmektedir. Şüphesiz bunda yazılarının heretiklikle (Hıristiyanlıkta, dinden saptığı gerekçesiyle kilise otoritelerince reddedilmiş dinsel öğretilere verilen ad) kınanmasının ve çoğu kitabının yirminci yüzyıla kadar Vatikan’ın yasaklı kitaplar listesinde yer almasının etkisi büyüktür.
Erasmus’un bilinen başlıca eserleri: Antibarbarorum liber (1492), Adagios del poder y de la guerra y Teoria del adagio (1500), Enchiridion Militis Christiani (1503), Moriae Encomium (1511), Institutio Principis Christiani (1516), Erasmi Colloquia Selecta (1518), De Libero Arbitrio Diatribe Sive Collatio (1524).
Erasmus tarafından yazılan Hristiyan Askerin El Kitabı’nın (Enchiridion Militis Christiani) 1555 tarihli baskısının başlığı.
Erasmus, akıl sahibi bir varlık olarak insanın diğer canlı türleri içinde ayrı bir yerinin olduğunu ifade etmekle kalmayıp, insana tanrısallık atfeder. Öyle ki canlılar içinde yalnızca insan, aklını kullanarak iyiyi ve kötüyü isteme yetisine sahiptir. Ona göre Tanrı, insanın iyiyi mi, yoksa kötüyü mü tercih edeceğini hisseder ve onu ödül ya da cezaya tabi tutabilir. Dolayısıyla kâinatta Tanrı’nın ruhu tarafından algılanabilen tek canlı türü insan ile sınırlıdır. Başka bir deyişle Tanrı insana kendi ilahi aklının pırıltısından bahşederek, onu yeryüzünün Tanrısı olacak biçimde yaratmış ve yeryüzüne göndermiştir. Bu bağlamda o insanın beden ve ruhtan oluşan bir varlık olduğunu ifade ederek, beden tarafının madde dünyasına yönelik olduğunu, ruh boyutunun da tanrısal olduğunu savunmaktadır. Ona göre insan kendine bahşedilmiş akıl sayesinde, ruhi yönünü güçlendirerek, bedenin arzu ve isteklerini kontrol edebilir/denetleyebilir. Bunun sağlanabilmesi için de küçük yaştan itibaren çocukların dini bir eğitime tabi tutulması gerekmektedir.
Erasmus’un hazırladığı Yunanca Yeni Ahit, Johann Froben tarafından 1519 yılında basılmıştır.
Hollanda’da doğan Erasmus yaşamını İngiltere, Fransa, Belçika, İsviçre ve Roma gibi ülkeler arasında gezgin olarak sürdürmüştür. O, yaşadığı çağın bilginleri arasında en çok gezmiş kişi unvanına sahiptir. Kendisi bir rahip olmasına rağmen gezgin bir yaşam sürmüş ve Batı ülkelerinin aydınlarıyla iletişim halinde olmuştur. Erasmus bu bağlamda yaşadığı dönemin anlaşılmasında da önemli bilgiler sunar.
Erasmus, dilbilim, felsefe ve edebiyat gibi disiplinlerde dikkat çekmekle birlikte Batı hümanizminin kurucusu ve en büyük temsilcisi olarak kabul edilir. Hristiyanlık reformuna olan katkıları ise ilahiyat alanında büyük yankı uyandırmıştır. Katolik Kilisesi’ni ilk dönem kilise babalarının yorumlarına dönerek yeniden yapılandırmak istemesi bir reform olarak kabul edilmekle birlikte, adı Luther kadar öne çıkmamıştır. Bunun nedenlerinden biri de onun öğrencisi kabul edilen Luther’in devrimci kişiliğinin Erasmus’da olmayışıdır.
Albrecht Dürer, Erasmus of Rotterdam, 1526
Kilise’deki maddi ve manevi yapının bozulmasından yakınan Erasmus’un eleştirilerinin odak noktası papalık, azizler ve din adamlarıdır. Erasmus papalığın lüks ve servet düşkünlüğünü tenkit ederek onlara İsa’nın yaşamını örnek olarak gösterir. Onun papalığa karşı en şiddetli eleştirilerinden biri de Kilise’nin Hristiyanlık düşüncesindeki dünya barışını sağlamaya yönelik idealini dünya üzerindeki kudretini artırma uğruna silip atmasıdır. Ünlü hümanist, İsa adının din adamları tarafından adeta savaş parolasında dönüştürülmesinden şikayet eder.
Erasmus, kilisenin fikri ve barışçıl yöntemlerle ıslah edilebileceğini düşünerek köklü bir reformdan yana olur. O, antik kutsal metinleri orijinal durumu ile keşfetmeye çalışarak, Hristiyanlığın saf haline dönüşü için kökleşmiş batıl inançlara ve kiliseye karşı cephe alır. Erasmus, 1516 yılında, İncil’in Latince çevirisi yanında Yunanca metnini de yayımlayarak her tarafta büyük bir etki uyandırır. O, İncil metinlerini tashih etmekle birlikte Hristiyan teolojisine de bazı yenilikler getirir. Ortalığın karışmasına ve Erasmus’un hedef alınmasına sebep olan asıl mesele ise Yunanca metinden daha çok, skolastik otoriteye meydan okuyan Açıklayıcı Notlar kısmı olmuştur. 1611’de İngiliz Kilisesi tarafından basılan ve Protestanlar tarafından da itibar gören ilk onaylı İngiliz kutsal kitabı olan dünyaca ünlü King James İncil’i dahil birçok tercüme, Erasmus’un sonraki basımlarında tartışmalı kısımları da eklediği Yunanca İncil’i esas alınarak tercüme edilmiştir. Erasmus’un İncil tercümesi ile eski Yunan eserlerinin tercümeleri reform hareketinin başlamasına önemli bir zemin hazırlamıştır. Ancak Erasmus, tarafsız kalmak isterken tüm gruplarla arası açılır. Katolik Kilisesi tüm kitaplarını yasaklı listeye alırken, Protestanlar da Erasmus’un adını lanetlemiştir.
Erasmus’tan Nicholas Everaerts’e Mektup, 24 Aralık 1525
Günümüzde birçok kaynakta, popüler bir birlik olarak görülen, Avrupa Birliği’nin fikir babası olarak Erasmus adının öne çıktığı görülmektedir. Yaşadığı dönemde Avrupa Hristiyan birliğinin sağlanmasını temel bir şiar edinen birinden bu şekilde söz edilmesi şaşırtıcı bir durum değildir. Hatta Avrupa Birliği’ndeki birçok eğitim, kültür, sanat vb. faaliyetin/projenin Erasmus’un adı ile anılması ona olan hürmete işaret etmektedir. Bu bağlamda Avrupa Birliği tarafından onun adının uluslararası bir öğrenci değişim programına verildiği bilinmektedir.
Diğer taraftan Erasmus, Hristiyan toplumlara yakıştıramadığı savaşı, başka milletlere (Örneğin Türklere karşı) meşru olarak görmesi ve Yahudiler, Türkler ve kadınlar olmak üzere, kendinden farklı olanlara yönelik düşüncelerinin zaman zaman ötekileştirici olması konusunda eleştirilir.
Ancak Savaşa Karşı kitabında şunları yazar. “Bir Türk’ü katletmenin bir Hristiyan’a yaraşır bir iş olduğuna inanıyor musunuz? Türkler asla bu kadar kötü insanlar olmadıklarından değil, kurtuluşları için İsa’nın canını feda ettiği insanlar olduklarından. Türkleri öldürerek şeytana onu en memnun edecek kurbanı sunuyor ve yaptığımız bu bir tek şeyle düşmanımızı, şeytanı iki kere memnun ediyoruz: Birincisi bir insan öldürüldüğü için, ikincisi de onu öldüren bir Hristiyan olduğu için. Türklere zarar vermek, ıstırap çektirmek için çabalayan ve iyi Hristiyanlar olarak görünmek isteyen çok sayıda insan var; bir şey yapamadıkları yerde de onları lanetliyor, yasaklıyor ve onlara kötülük addediyorlar. Biri bu tek noktadan bunların iyi Hristiyanlar olmaktan son derece uzak olduğunu anlayabilir. Türklere yardım edin ve kötü oldukları yerde yapabiliyorsanız onları iyi insanlara dönüştürmeye çalışın; yapamıyorsanız da Tanrı’dan onları iyiliğe yönlendirmesini dileyin. Böyle bir davranış, bana göre bir Hristiyan’ın yapacağı davranıştır.” (Savaşa Karşı)
Kaynak
Erasmus’un Hristiyanlık Anlayışı Ve İslama Bakışı , Desiderius Erasmus, Hava Harp Okulu Komutanlığı, Desiderius Erasmus’da Ötekileştirme Sorunsalı
Kibar ve Naif Dizeler
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.