34,4843$% 0.05
36,2716€% -0.24
2.960,56%0,88
5.045,00%0,35
20.117,00%0,06
Küçükken ninem her zaman doğanın bizler için her şeyi yetiştirdiğini söylerdi. Hatta bir keresinde yere düşüp dizimi yara bere içinde bırakmıştım. Eve gelince de ninen hemen daha önce topladığı otlardan bazılarını ezip dizime koymuştu ve yaralarımdan öylece kurtulmuştum. Her ot toplamaya gittiğinde beni de yanına alır ve lafa şöyle başlardı;
“Otlar oğul, doğanın bize verdiği en büyük ilaçlardır. Acımızı dindirmeye ve bize şifa olmaya her zaman hazırlardır. İlaç bulmak çok güç bu yüzden bu otları bilmeliyiz ve sende öğren diye yanımda getirdim” derdi.
Aklıma ninemin nasihatleri geldi ve hemen yerimden kalkıp Köye yol aldım. Yakın olan hanelerde ve çevre tarlalarda mutlaka bulabilirdim düşüncesiyle yol alırken aklım evde Cemo daydı ama gitmek zorundaydım. Köye doğru giderken her şey yolundaydı bir terslik yaşamamak için çok dikkatli gidiyordum. Zira en ufak göze batmam muhafızların kulağına anında düşe bilirdi.
Etrafta dağda bayırda bulabildiğim tüm bitkileri toplayıp hızla eve doğru yöneldim. Farkında olmadan evden baya uzaklaştığımı fark edince biraz tedirginleştim.
“Ya cemo’ya bunu yapanlar takip etmişlerse ve ben evden çıktıktan sonra tekrar gelmişlerse? Dayan Cemo az kaldı geliyorum bırakma kendini. Sende gidersen kimim kalır bu yavan hayatta. Sen kalmalısın cemo daha seninle kalem yarıştıracağız. Gitme zamanı değil, henüz değil”
Aklımda ki düşüncelerle yürürken adımlarımı daha sık ve hızlı atmaya başladım. Biran önce eve varmalıydım.
Uzun bir süre yol katederek eve varmıştım sonunda. Kapının yanına vardığımda yakınlarda birininolduğunu gördüm ve yavaşça arkadan yaklaştım. Kenarda duran odunlardan birinialacakken farkettimde giyimi bizim yöreden olan biriydi ama henüz seçemiyordumkim olduğunu o nedenle temkinli yaklaşmalıydım. İçerde can dostum acılarlasavaşırken ben hala ona ilaç götürememiş bir kenarda kapıda duran yabancınıngitmesini beklemeye kalmıştım. Kapıda duran bu adam hala uzağımda kalıyordu veben kim olduğunu seçemiyordum. Yüzünü öyle bir sarmıştı.
Mustafa Kürşat Ateş – Labirent