34,4899$% 0.07
36,2468€% -0.31
2.963,22%0,97
5.050,00%0,45
20.137,00%0,16
Bütün romanlarını ve bütün hikayelerini sosyal temalara dayandıran Yakup Kadri, Milli Savaş Hikayeleri adlı kitabında özellikle Kurtuluş Savaşı sırasında düşman askerlerinin köylerde, kasabalarda yaptığı zulüm, işkence, tecavüzün yöre halkı üzerindeki etkisini anlatır. Aynı zamanda cepheyi gezmesi, olaylara yakından şahit olmuş bir gerçekçilikle hikâyelerini oluşturmasında etkili olmuş, gerçekçi yalın bir anlatımla hikâyelerini dile getirmiştir. Hikayede yazar-anlatıcının arkadaşlarıyla beraber Manisa’ya bağlı Alaşehir kasabasına giden yol üzerindeyken, üstünden geçtikleri terk edilmiş bir köyde, düşmanın vahşetinin tanığı olan dilsiz bir kızın nezdinde birçok kişinin halini görmesi anlatılır.
“İçimizden bazıları arabadan inip bu ıssız viraneyi dolaşma cesaretini gösterdi. Akşam karanlığı çöküyor; havada ta ruha nüfuz eden bir rutubet var. Bu saat bir sıtma nöbeti saatidir; çenelerim birbirine çarpıyor; oturduğum yerde bir idam mahkûmu gibi büzülüyorum; hiçbir şey, hiçbir şey görmek istemem. Niçin? Ücra dağ başlarında, ormanlarda ve in koğuklarında o derece müthiş olmayan sessizlik, burada, bu yanmış köyde bu kadar korkunç, vahşî ve ihtilâçlı? Burası âdeta, ıssızlığın kaynağı gibidir; bütün Anadolu’yu; mahzun, dalgalı Gediz çayından hummalı Kızılırmak’a hummalı Kızılırmak’tan ölmüş koyungözü renkli Van gölüne kadar, bütün o sarp dağları, o çetin taşları, o çıplak tepeleri, o sarı yaylaları, o karanlık vadileri âdemin gölgesi gibi kaplayan ıssızlık hep buradan çıkıyor!”
Henri Cartier-Bresson, Silifke, 1964
Memduh Şevket Esendal (1883 – 1952) – Köye Dönüş (Hikayeler I, 1946)