39,5851$% -0.32
45,6681€% -0.99
4.322,05%1,03
7.024,00%2,53
28.013,00%2,53
Hindi Krallığı
1980’lerde Ankara’da Bir Gecekondu Mahallesi’nde bir hindi hikayesi
Ankara’nın toprak yollarla örülü gecekondu mahallelerinden biriydi. Yıl 1980’lerin başı. Soba dumanı gökyüzünde ince ince yükseliyor, sokaklardaki çocuk sesleri evlerin duvarlarına çarpıp yayılıyordu. Beton henüz işgal etmemişti sokakları. Gürültünün yerini komşu sesleri, yabancılığın yerini tanıdık selamlar almıştı.
Köyden kopup gelen aileler, bir gecede kurdukları evlerde yaşamaya çalışıyor, toprağı yuvaya dönüştürüyordu. Bahçeler, kaçak yapıların arasında top koşturan çocuklarla dolup taşarken; kadınlar sokak köşelerinde toplaşır, genç kızlar çeşmelerden evlerine su taşırdı.
Babam da o dönem pek çok baba gibi gurbete, Arabistan’a inşaat işine gitmişti. Geride annem ve üç çocuk kalmıştık ablam ,ağabeyimin ve ben… En küçüğü bendim.
Bir gün, mahalleden Tülü’nün Mehmet Amca ve eşi elinde üç iri hindiyle çıkageldi.
“Biz taşınıyoruz,” dedi. “Yeni evde bunlara yer yok. Size bırakalım, ziyan olmasın.”
Annem sevinerek kabul etti.
O gün farkında olmadan yeni bir çağ başladı mahallede:
Hindi Krallığı.
Annem tahtalardan, tellerden derme çatma bir kümes yaptı. Hindiler hemen alıştı. Bahçe duvarlarında yürüdüler, çatılara tırmandılar, sokak aralarında devriye gezdiler. Adeta “Burası artık bizim!” der gibiydiler.
Bir yere varamazdın onların izni olmadan. Mahallenin çocukları okula gidemez olmuştu. Ellerinde çanta, gözleri yerde, hizaya geçip sessizce geçmeye çalışırlardı yanlarından. Ama o hindiler var ya… Bir guruldama başlatıyorlardı, arkası tehdit gibi geliyordu.
Başta çok güldük. Sonra yumurtladılar. Civcivler çıktı.Çoğaldıkça çoğaldılar. Derken evin önü, çatısı, bahçesi, sokak araları hindiyle doldu. Her adımda bir hindiye rastlıyorduk. Sürüler hâlinde dolaşıyorlardı; küçük bir hindi mafyası gibi…
Ve tabii her gün hindi yumurtası…
Ama tavuk yumurtası gibi değil: Daha yoğun, daha kokulu.
Kahvaltıda, akşam yemeğinde, ekmek üstünde…
Bir sabah ağabeyim isyan etti:
“Yeter artık! Hindi yumurtası görmek istemiyorum!”
Annem de her gün birini kestirip yahni yapmaya başladı.
Hindi yahni, hindi haşlama, hindi kavurma…
Sadece bizim değil, tüm mahallenin hayatına bizim hindilerin kokusu sinmişti.
Ama bir gün, birkaç hindi komşunun bahçesine dadandı. Soğanları söküp maydanozlara dalmışlar. Komşu kadın kapıya bağırarak çıktı:
“Bahçemi talan etti bu gözü kör olasıcalar! Komşu, şu hayvanlara sahip çıksana!”
Annem kapıya mahcup ama biraz da sinirli bir ifadeyle çıktı:
“Ne yapayım? Eve mi kapatayım hayvanları?”
O yıllarda her gün bir gecekondu daha yükseliyordu.
Boş arsalar tükenmişti.
Hindilerin adım atacak yeri kalmamıştı artık.
Bir gün annem, kümesin önünde durup uzun uzun baktı onlara.
Sesi yavaş ama kararlıydı:
“Hakkınızı helal edin. Gücüm kalmadı. Bugün hepinizi dağıtacağım.”
Hindiler kabardı birden.
Kanatlarını açıp guruldamaya başladılar.
Sanki karşı çıkacak gibiydiler…
Ama sonra sustular.
Kanatlarını indirdiler.
Ve kabullendiler.
Sanki onlar da biliyordu:
Bu kalabalıkta artık kendilerine yer olmadığını.
O gün annem, komşulara birer hindi dağıttı.
Mahallede hindi girmeyen ev kalmadı belki de.
Ve biz çocuklar…
O gün sessizce bir devri uğurladık:
Hindi Devri’ni.
O günden beri ne evimize bir hindi girdi,
Ne yumurtası…
Böylece kapandı hindi devri.
Meltem Yalçın
#hikaye
#anı
#öykü
#hindi
#Ankara
#Mamak
#gecekondu
#seksenler
#nostalji
#aile
#çocukluk
#eskiden
Hıdırellez Sabahı – Çorum, 1925
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.