34,5053$% 0.1
36,2762€% -0.23
2.961,53%0,91
5.048,00%0,43
20.128,00%0,13
Memduh Şevket, öykülerinde güçlü gözlemciliğinin yanı sıra toplumsal yaşayışımızdaki aksaklıklara değinmesiyle dikkati çeker. Karakterleri ele almaktaki ustalığı ve onları anlatışı oldukça yalın ve içtendir. Hikayede İstanbullu bir ailenin çocuğu olarak yetişmiş, meslek sahibi olmuş, savaş ve girdiği siyasi parti nedeniyle işlerinin bozulması sonucu, Anadolu’da bir köye yerleşerek, buradan İstanbul’a yağ, bal, yumurta ticareti yapmak istemesi, ancak köye vardığında burasının hiç de düşündüğü gibi bir yer olmadığı anlatılır. Öyküde ana mekan yeri İstanbul, Ankara ile Eskişehir arasında bir istasyon yakınlarındaki ismi verilmeyen bir köydür. İkincil mekanlar ise Ankara, Afyon, Konya’dır.
“Görüyorsunuz ya Beyefendi, burası adeta dağbaşıdır. Bu adam bizi aldattı, köye götüreceğini söyledi. Bizim bildiğimiz, köy dediğin ağaçlık, çayır çimenlik olur. Bir yanda koyunlar meler, bir yanda kuşlar öter, köyün kenarındaki ağaçlık altında ihtiyarlar delikanlılara gazalarını anlatır, yaralarını gösterir, kızlar testileri omuzlarında su almaya gelirler. Köyün hocası cihadın faziletinden bahseder, ahkamı hiretten nasihat eyler. Burada böyle şeyler ne gezer; efendim. Eğer efendimizin vakitleri olsa idi, köy dedikleri yeri zatı âlilerine gösterirdim. Şu sırtın arkasındadır. Numune için tek bir ağacı bile yoktur.”
Robert Capa, Ankara, 1946
Nahit Sırrı Örik (1895 – 1960) – Eve Düşen Yıldırım (Eve Düşen Yıldırım, 1934)