34,2348$% -0.06
37,3034€% -0.26
2.934,49%0,59
4.961,00%0,68
19.781,00%0,69
ROMANIN ÖZETİ
1903 yılının sonbaharında ve yağmurlu bir gecede Aydın’ın Nazilli ilçesinin Kuyucak köyünü bir gece eşkıyalar basar Köyde yaşayan bir karı kocayı öldürürler. Bu cinayetten onların tek çocukları olan Yusuf kurtulmuştur Henüz küçük bir çocuk olan Yusuf, anne ve babasının başında nöbet tutmakta, batta rahat uyusunlar diye onların başını yastığa koyabilecek kadar da cesaretini korumaktadır Nazilli kaymakamı Selahattin Bey ilçenin doktoru, bir başçavuş olay yerme geldiklerinde bu korkunç manzara karşısında donup kalırlar fakat onları daha çok hayrete düşüren Yusuf’un cesareti, soğukkanlılığıdır Selahattin Bey. Yusuf’la konuşup incelemeyi tamamladıktan sonra çocuğu yanına almaya, ona babalık yapmaya karar verir Selahattin Bey’in karısı Şahinde Hanım, eve bir köylü çocuğunun getirilmesinden hiç hoşlanmaz Yusuf’un yanında bilinen kırıcı sözleri söylemekten hiç çekinmez Zaten mutlu bir evliliği olmayan Selahattin Bey, çareyi Şahinde Hanıma uymamakta geç saatlere kadar arkadaşlarıyla vakit geçirip içmekte bulur.
Günler böyle geçerken Yusuf da Selahattin Bey’e iyice alışmaya başlar. Küçük bir kız çocuğu olan -kardeşi- Muazzez’le ilgilenir, onu oynatır olmuştur. Bu durumdan Şahinde de mutlu olmaya başlamış, bu sayede o da komşu gezmelerinin tadını çıkarmaya başlamıştır.
Yusuf’u bu arada okula kaydettiren Selahattin Bey, onun iyi bir eğitim almasını, güzel bir işinin olmasını çok arzulamaktadır Ancak Yusuf’un okumaya yüzü hiç yoktur. Okulda, okuma ve yazmayı şöyle böyle öğrendikten sonra okuldan kaçmıştır. Bu duruma Selahattin Bey çok üzülse de onun ne kadar asi ve kararlı bir çocuk olduğunu bildiği için Yusuf’a başka söz söylememiştir.
Yusuf Edremit’e geldiğinden beri iyice içine kapanmış, Ali ve İhsan gibi birkaç arkadaş edinmiştir. Bu arada Muazzez de büyümekte, güzel bir genç kız olmaktadır. Kasabada Hilmi Bey adında bir fabrikatör, Şakir adında da onun oğlu vardır. Hilmi Bey çok zengindir, bu nedenle oğlu da bu zenginliğin verdiği rahatlığın tadını çıkarmakta, ipe sapa gelmez, kötü huyları kendine miras edinmektedir. Bir bayram sabahı Muazzez’i gören Şakir, her istediğini elde etmenin verdiği şımarıklıkla kafayı Muazzez’e takar. Muazzez’i normal yollarla alamayacağını anlayan Şakir, babasından yardım ister. Şakir ve Hilmi Bey’in tüm pis işlerinde kullandıkları Hacı Etem adındaki kişi devreye girer. Yusuf’un zeytinliklerinde çalışmak üzere dul bir kadını ve kızını onlara musallat eder Kadın ve kızı, Yusuf’un iyi yürekliliği karşısında vicdan azabı duyarlar Yusuf, onlara bir gece yiyecek getirmek için geldiğinde Hacı Etem tarafından bıçaklanır Bacağından yaralanan Yusuf, kazayı ucuz atlatır. Diğer taraftan Hilmi Bey de Selahattin Bey’i kumarda borçlandırır. “Üç yüz yirmi lira”lık borca karşılık kaymakama senet imzalattırmışlardır. Köşeye sıkışan Selahattin Bey istemese de Muazzez’i Şakir’e vermeye Karar vermiştir Bu duruma canı sıkılan Yusuf bir çare arar ve arkadaşı Ali’ye durumu açar Ali de zengin anneannesinden parayı alır ama Muazzez’le kendisi evlenmek ister En azından Şakır ile evlenmesinden daha iyidir diye Yusuf da biraz rahatlamıştır.
Bir gün Muazzez Yusuf’u yakalar ve Ali’yle de evlenmek istemediğini söyler. Yusuf’un kimi istiyorsun sorusuna Kimi islediğimi anla diye yanıt vermiştir Yusuf da bu durum karşısında şaşırmış Selahattin Bey’e duyduğu saygıdan. Muazzez’den uzak durmaya hatta eve uğramamaya başlamıştır Bir gün Edremit’te bir düğün olmuş Şakır ve Ali de düğüne katılmış Şakır silahını çıkarıp Ali’yi vurarak öldürmüştür 8abasının parası sayesinde Şakir yalnızca bir hafta yatıp çıkmıştır Şahinde Hanım bu durumu fırsat bilip yeniden Hilmi Beylere yakınlık göstermeye sık sık evlerine gidip gelmeye başlamıştır Yine bir gün Muazzez’i de yanına alarak Hilmi Beylerin bağındaki evlerine gitmişlerdir Yusuf bağa gelir Muazzez’i alıp uzaklara kaçar Birkaç gün onlardan haber alınamamış Yusuf’un gönderdiği haberci Selahattin Bey’e durumu bildirmiştir Selahattin Bey de gidip çocukları eve getirmiş, güzel bir düğün yapmıştır Bu duruma Şahinde hiç razı olmasa da sesini çıkaramamıştır
Günler böyle geçerken Selahattin Bey Yusuf’u yanma almış kâtiplik öğrenmesi için diğer memurlardan Yusuf’a yardım etmelerini istemiştir. Selahattin Bey in bir anda kalp rahatsızlığı baş göstermiş ve ölmüştür. Bundan sonrası herkes için çok zor olacaktır Selahattin Bey’in yerine yeni bir kaymakam atanmıştır. Hilmi Beylerin daha ilk günden pençesine düşen kaymakam. Yusuf’u Kâtiplikten alarak tahsildarlığa atamıştır. Bu iş hem çok zordur hem de günlerce evinden uzakta kalmayı gerektirmektedir. Tahsildarlık maaşı da çok azdır İyiden iyiye geçim sıkıntısı çekmeye başlayan Şahinde, çareyi gece gezmelerinde bulmuş. Muazzez’i de yanında götürmeye başlamıştır Eve çok az uğrayan Yusuf’un olan bitenden haberi ancak bir gün eve erken geldiğinde olur. Muazzez i öğleye kadar uyur görür Alkolün etkisiyle karısı bir türlü kendine gelememektedir Fakat ne çare ki göreve gitmek zorundadır. Yine böyle bir akşam görevden dönen Yusuf, evinde cümbüş yapıldığını görür. Muazzez bir kenarda sarhoş durmakta candarma çavuşu Muazzez’i öpmeye çalışmakta. Şakir’le Etem avluda sigara içmekte, sazlar çalınıp insanlar eğlenmektedir. Kendini kaybeden Yusuf bir nara atar. O sırada Şakir tabancasını çıkarır ve ateş eder. Karanlıkta oldukları için bir şey göremeyen Yusuf, Muazzez’in “Beni buralardan götür.” sesine cevap verir. Muazzez’i alır ve atlarını sürer Muazzez, yoldayken vurulduğunu söyler. Bir ağacın altında can veren Muazzez’i sabah gömer ve Edremit’e doğru intikamla bakıp atını sürer.
KUYUCAKLI YUSUF ROMANINDAN BİR PARÇA
Gülüşerek masanın etrafında toplandılar Kendi şanlarıyla mütenasip olmayan bu oyunu yarı şaka telakki ediyorlardı Hilmi bey kâğıtları kardı. Yanında duran kaymakama sordu
“Ne vereyim beyfendi?”
Kaymakam şaşırdı
“Aman beyim ben oyun filan oynamam Hele bu kılıç mıdır nedir bilmem bile!”
Bilinecek tarafı yok beyefendi, şimdi öğrenirsiniz”
Birkaç kelime ile oyunu tarif etti
“Fakat ben oyun oynamam
Ceza Reise sokuldu
“Aman iki gözüm çığlık etmesene! Bir el çevirelim de dağılalım”
Salahattin Bey güldü
Canım benim oynamadığımı sen de bilirsin!”
Hilmi Bey.
Oyun deyip de büyütmeyin beyefendi, şunun şurasında maksat eğlenmek!.. Ne vereyim?
Salahattin Bey önünen bir gümüş çeyrek çıkardı:
“Şuna bir dokuzlu verini”
Hilmi Bey’in elleri süratle işlemeye başladı ve biraz sonra dolu Selahattin Bey’in önüne düştü. Hilmi Bey derhal cebinden iki çeyrek çıkarıp atarak:
“Buyrun kâğıtları da alın, şimdi siz vereceksiniz!”
Yarım saat sonra oyun kızışmış, sesler kesitmiş, çehrelerden tebessüm giderek, onun yerine bir heyecan ve hırs ifadesi gelmişti
“Bir papaz, iki liraya!”
“Bir üçlü, fitimize!”
gibi sözler işitiliyor ve çabuk çabuk birbiri arkasından yere atılan iskambiller acayip hışırtılar çıkarıyordu.
ROMAN İNCELEMESİ
Roman Kişileri:
Yusuf
Romanın başkahramanı olan Yusuf, esere adını da vermiştir.
Olaylar onun etrafında dönmektedir.
a. Fiziksel Özellikleri:
Anne ve babası öldüğünde henüz on yaşındadır. Sarı benizli, nahif, kuvvetli, dayanıklı birisidir. Kendisinden yaşça büyük çocukları bile devirebilecek güçtedir. Annesiyle babasının öldüğü gece girdiği kavgada parmağını kaybetmiştir. Dışarıdan çok sessiz, kendi halinde birisi gibi görünmektedir. Yazar, Yusuf un fiziksel özellikleri üzerinde fazla durmaz Bazı sayfalarda da (Sayfa 29) kıyafetiyle ilgili ayrıntılara yer verilmiştir. “Koyu yeşil şeytanbezinden elbisesi, basık ökçeli tulumbacı pabuçları ve arkaya doğru atılan fesi ile pırıl pırıl parlıyordu.”
b. Sosyal Özellikleri:
Annesi ve babası eşkıyalar tarafından öldürülünce yapayalnız kalmıştır. Fakir bir ailenin çocuğudur. Kaymakam Selahattin Bey tarafından evlat edinilmiştir. İyi bir eğitimi yoktur. Kaymakam Bey tarafından memurluğa getirilmiştir. Kaymakamın ölmesiyle yeni kaymakam, onu tahsildar olarak atamıştır, önceleri maaşı iyiyken tahsildarlıktan çok az para kazanmaktadır. Selahattin Bey’in evinde yaşarlar. Muazzez’i kaçırarak evlenmiştir Ali ve İhsan adında sadece iki dostu vardır.
c. Ruhsal Özellikleri:
…………..
Selahattin Bey
a. Fiziksel Özellikleri:
Romanın başlarında otuz beş yaşlarında olduğu. Kuyucak köyüne kara kalpağıyla geldiği belirtilmiştir, öldüğünde ise kırk altı yaşındadır Yazar. Selahattin Bey’in fiziksel özelliklerine fazla yer vermemiştir
b. Sosyal Özellikleri:
Nazilli ve Edremit’te kaymakam olarak çalışmıştır özellikle Edremit’te on yıl kaymakamlık yapmıştır Şahinde adı bir karısı, Muazzez adlı kızı, Yusuf adlı da evlatlığı vardır. Eğitimli ve ailesini geçindirecek kadar maaşı olan birisidir Sosyal ilişkiler güçlüdür Akşamları yakın arkadaşıyla dışarı eğlencelerine gider halkla da iç içe yaşamayı sever Müstakil bir evde yaşamaktadır Görücü usulü bir evlilik yapmıştır
c. Ruhsal Özellikleri:
Adaletli, sakin, anlayışlı bir kişiliği vardır Yusuf’u evlat edinecek kadar insan sevgisine sahiptir. Mutsuz bir evliliği olduğundan yürekli evden kaçar. Şahinde’yi değiştiremeyeceği için onun kavga etmekten kaçınır Kasaba halkının diline düşmemek ve onlara gebe kalmamak için de halkla arasına seviyeli bir uzaklık koyar. Ruhundaki pek çok dalgalanmayı içinde yaşar ve çareyi alkolde arar. Mutsuz evlilik sonrası iyice içine kapanır. Kendi halinde, deneyimli bir devlet memurudur. Mücadeleci bir ruha sahip değildir, Selahattin Bey’e göre, insanın bir şeyi değiştirmesi mümkün değildir, mutlu olmak için hayatı olduğu gibi kabul etmek gerekmektedir. Akıllı insanlar, olanları gülümseyerek beklemelidir.
Muazzez
Yusuf’tan sonra olayların akışını en çok etkileyen kişidir.
a. Fiziksel Özellikleri:
Romanın başında – Yusuf eve geldiğinde -dört yaşında bir çocuktur. Yusuf’la bir bayram sabahı eğlenmek için Bayramyeri’ne geldiklerinde sırtına mor atlastan bir elbise, ayağında iri tokalı rugan iskarpinler, iki örgü arkaya bırakılan saçlarının ucunda geniş, kırmızı kurdeleler vardı. Yaşı on üçe basan Muazzez birdenbire güzelleşmiştir. Sarı saçlı, beyaz tenli, pembe dudaklı bir güzel kızdır.
b. Sosyal Özellikleri:
……….
c. Ruhsal özellikleri:
Yusuf’a büyük bir aşkla bağlıdır Temiz kalpli, paraya önem vermeyen, annesinin isteklerine direnen, alçak gönüllü, azla yetin meyi bilen, babasını çok seven bir kızdır Genel olarak sakındır Yusuf’un ondan kaçtığını anladığında kıskandırmak için Şakirlere gidebilecek kadar da çocuktur. Annesinin yaptığı fenalıkları görür ama yaşadıkları onu bir acı sona sürükler Romanın sonunda da buralardan kaçmak, bu rezil hayattan kurtulmak ister.
Şahinde
a. Fiziksel Özellikleri:
Küçük yaşta Selahattin Bey le evlenir ve o yaşlarda güzel bir kızdır. Annesi tarafından giydirilir, taranır, hediyelik bir eşya gibi bir kenarda oturur. Evlendikten sonra kilo almıştır ama yine de güzel sayılabilecek bir dış görünümdedir.
b. Sosyal özellikleri:
…………
c. Ruhsal Özellikleri:
Parayı, lüks yaşamı, eğlenceyi seven bir kadındır. Selahattin Bey’le evlendikten sonra büyük bir kişilik değişimine şahit oluruz. O uysal kız birden sinirli ve dırdırcı kadına dönüşür. Yusuf’u evde istemez, hatta onun yanında ağıza alınmayacak sözler söylemekten çekinmez. Kızını zengin bir aileye gelin vermekten başka derdi yoktur. Selahattin Bey öldükten sonra da ne yazık ki onurlu davranışlar sergilemez. Kendisinin düştüğü bataklığa kızını da çeker. Hiçbir zaman sıcak, vefakâr, ailesine bağlı bir karakter olamamıştır. Zorluktan sevmez. Kocası öldüğünde bile yanında olmayacak kadar duyarsızdır.
Kübra
a. Fiziksel Özellikleri:
Zayıf, uzun boylu sapsarı -insanı korkutacak kadar san- yüzü vardır Siyah, keskin kaşları, siyah iri ve pörtlek gözleri vardır. Soluk ve ensiz dudaklara sahiptir Yüzü adeta hastalıklı bir insanın yüzü gibidir
b. Sosyal Özellikleri:
Babası başka bir kadınla kaçınca annesiyle Hilmi Beylere sığınmıştır. Orada çok kötü olaylar yaşamış ve konaktan ayrılmışlardır. Bir kulübede annesiyle yaşarlar Sonrasında Selahattin Beylere taşınır ve bir gün başlarını alır giderler.
c. Ruhsal Özellikleri:
Çocuk yaşta Hilmi ve Şakır Bey’in tecavüzüne uğradığı için ruhen çok kotu durumdadır. İnsanlardan korkmakta ve kaçmaktadır. Yusuf’u içten içe sevmekte, ona kötülük gelecek diye korkmaktadır.
Kübra’nın Annesi
a. Fiziksel Özellikleri:
Orta yaşlarda, fakır görünümlü bir kadındır Yazar dış görünüşüne ilişkin başka bir detay vermemiştir.
b. Sosyal Özellikleri:
Zaptiye çavuşuyla evlidir. Kübra’nın annesidir. Aydın’ın Çine ilçesine kayıtlıdır. Elinden bir iş gelmez. Hilmi Bey’in konağında hizmetçilik yapar. Oradan ayrılınca da Yusuf’un zeytinliklerinde çalışmaya kötü niyetle gönderilir. Kötü bir evde yokluk içinde yaşar.
Avukat Hulusi Bey
a. Sosyal Özellikleri:
Selahattin Bey’in en yakın arkadaşıdır. Kasabada avukatlık yapar.
b. Ruhsal Özellikleri:
Babacan, şefkatli, iyiliksever birisidir. Selahattin Bey in en yakın arkadaşıdır. Dürüsttür. Yusuf’un başına gelecekleri tahmin eder ve onu tatlı dille uyarmaya çalışır.
Hilmi Bey
a. Sosyal Özellikleri:
Edremit’in zengin ailelerinden birinin çocuğudur. Midilli İdadisinde okumuştur. Şakir’in babasıdır Çok varlıklıdır Fabrikası, zeytinlikleri vardır Bağ evi ve Edremit’in merkezinde bir konağı vardır.
b. Ruhsal Özellikleri:
Parasına çok güvenen, parayla her şeyi halledebilen, kotu niyetli, oğluna zafiyeti olan bir insandır Her türlü hile hurda ondan sorulur. Kasabadaki memurları da parayla elde eder. Yusuf’u süvari tahsildarı olarak evinden uzaklaştıracak kadar da kinine bağlıdır. İnsanlarla kirli çıkar ilişkilerine girer.
Hacı Etem
a. Fiziksel Özellikleri:
Yirmi dört yaşlarında, güzel ve kurnaz bir gençtir. Anası ve babası o dört yaşındayken hacca yanlarında götürdükleri için ismi böyledir. Yemenili fesiyle dolaşır.
b. Sosyal Özellikleri:
Hali vakti pek yerinde değildir ama her zaman şık ve temiz giyinir. Şakir’in kirli işlerim yaptığı için ondan otlanır. İhsan ve Şakir’e kadın ayarlar.
Şakir
a. Fiziksel Özellikleri:
Yusuf’la kavga ettikleri gün fiziksel özellikleri belirtilmiştir. Bayram günü, yaşı on sekizden fazla değildir. Lacivert elbiseli yeleğinde yarım okkalık gümüş bir köstek takılı, fesinin çevresinde sarılmış oyalı bir yemeni ile tanıtılır Sarhoş bir tiptir
b. Ruhsal Özellikleri:
Kötü niyetli, aylak şımarık ahlaksız birisidir Aslında kimse onu sevmez ama babasının parasından dolayı kendisine arkadaş bulabilmektedir Muazzez’e olan saplantısı aşktan değil, bir şeyi elde etme tutkusundan kaynaklanır
Avukat Hami Bey
Hamı Bey’in özellikleri kitapta şöyle belirtilmiştir.
Avukat Hami Bey oldukça zengin ve Hilmi Bey’le uzaktan akrabaydı. Meslektaşları arasında biraz tuhaf bir şöhreti olan bu adam, kasabanın en çok iş yapan dava vekiliydi. Keskin ve gür sesi, kandırıcı bir mantığı vardı. Aldığı davaların hemen hepsini kazanıyor, bunun için pek temiz denemeyecek yollara saptığı oluyordu. Onun fikrince, nasıl harpte kazanmak için her vasıta meşru ise adalette kazanmak için de mümkün olan her çareye başvurmakta sakınca yoktu. İfade değiştirmek, suçu başkasının üstüne atmak, yalancı şahit bulmak, beş on kuruş karşılığından bir zavallıya “Bu işi ben yaptım.” dedirtip o ışı yapan gerçek kişiyi kurtarmak gibi.
Kaymakam İzzet Bey
a. Fiziksel Özellikleri:
Oldukça genç bir kaymakamdır Sarışın bir başı, sıska vücudu vardır. Kırlı sarı saçları, biraz daha koyu bıyıkları ve kaşları vardır. Otuz beş yaşlarındadır Donuk mavi gözlere sahiptir Dilinden Rumelili olduğu anlaşılır.
b. Sosyal özellikleri:
…………
c. Ruhsal Özellikleri.
İyi niyetli bir insan değildir Hilmi Beylere aracılık eder ve Yusuf’u merkezden uzaklaştırır. Eğlenceyi, hovardalığı, alkolü çok sever. Esnafla arasına mesafe koyamaz Eli açık, eğlenceye fazla düşkündür. Şahinde Hanım ve Muazzez le çirkin yakınlıklar yaşar Görünüşte ona göre devlet her şeyin üstündedir Ancak çalışma anlayışına bakıldığında önceliklerini görebilmekteyiz.
MEKÂN
Romandaki olayların başlangıcı Aydın’ın Nazilli ilçesinin Kuyucak köyüne dayanmaktadır. Kısa bir süre Nazilli’de geçen olaylar. Selahattin Bey’in Edremit’e tayin edilmesiyle mekân değiştirir. Burada on yıl kaymakamlık eden Selahattin Bey’in ölümüyle Yusuflar, yaşamlarını yine Edremit’te sürdürürler. En korkunç olaylar Edremit’te gerçekleşir. (Selahattin Bey’in kumarda kaybetmesi, ölmesi, Ali’nin ölmesi, Yusuf’un insanlara kurşun yağdırması.) Yusuf un mutlu günü -Muazzez’i alıp kaçması- kasabanın dışında gerçekleşir.
Romanda yer yer doğa tasvirleri de yapılmıştır. Olaylar genellikle kapalı mekânlarda geçer ama az da olsa doğaya kaçış da vardır. Mekân olarak Yusuf’un Kuyucak’taki evi, Edremit’te Selahattin Bey’in evi, Kübralar’ın evi, Hilmi Bey’in bağ evi, Yusuf’un Muazzez’i kaçırdığı köy dikkat çekmektedir.
ZAMAN:
Romanda olaylar 1903 senesi sonbaharında ve yağmurlu bir gecede başlar (Sayfa 7) Olayların bitişi ise seferberliğin ilanından (1914) sonradır. Bu arayı hesapladığımızda on bir yıllık bir dilimde olaylar gerçekleşmiştir. Ayrıca romanda Meşrutiyet’in ilanı, Balkan Savaşı ve seferberlikten söz edilir.
Romanda olaylar genellikle sonbahar ve kış aylarında geçmektedir. Edebiyatta sonbahar ve kış; hüznün, ayrılığın sembolüdür. Yusuf’un anne ve babası sonbaharda öldürülür, Yusuf bir kış gecesi Kobraların evinde yaralanır, Selahattin Bey bir kış gecesi kumarda kaybeder, Muazzez bir kış gecesi ölmektedir. Kötü olaylara zaman olarak kış ve sonbahar seçilmiştir.
DİL VE ANLATIM ÖZELLİKLERİ
Sabahattin Alı. Cumhuriyet Dönemi yazarlarımızdan olup toplumcu gerçekçi bir sanat anlayışım benimsemiştir. Yapıtlarının konusunu Anadolu insanı, memleket. Türk köylüsünün sorunları, sosyal farklılıklar oluşturur. Sanat anlayışı gereği, eserlerinde açık, anlaşılır bir dil kullanmaktadır. Kuyucaklı Yusuf romanı da Ege’de bir köyde ve bir kasabada yaşananları konu aldığı için eserde, halk dilinin özellikleri dikkat çekmektedir.
Eserin diyaloglarında genellikle kısa cümleler kullanmıştır.
– Bununla mı döneceğiz?
– Evet.
– Peki, bırak da başörtümü falan alayım. Hemen gelirim.
– Gelirsin… Biliyorum.
………
Romanda halk söyleyişlerine de geniş yer verilmiştir.
“Nur içinde yatsın, kendim bu Yusuf’a pek kaptırmıştı.”
“Vallahi bilmem anneciğim.”
“Ne diye oğlanı bıraktın da buraya geldin, yenge?”
“Dövdüler beni ağam.”
………
Romanda argo sözcüklere de yer verilmiştir.
“Evladım bu herif seni arattı, inşallah melunun fena bir niyeti yoktur.”
……….
Eserde ünlem ve soru cümleleri de sıkça kullanılmıştır.
“Yok canım, o kadar geç değil.”
“A! Anne Yusuf gelmiş baksana.”
………
Deyimlerden sıkça yararlanılmıştır.
……….
Romanda betimleme cümleleri de çok kullanılmıştır.
“Bu, ağaç, minare ve kiremit kümesinin etrafını ayva ve diğer meyve ağaçlarından ve ova tarafında bağlardan ibaret açık yeşil bir çember sarıyor, onun etrafını da siyah yapraklı zeytinlerin da ima kıpırdayan halısı göz alabildiğine uzanıyordu.
Şehrin içerisi orta halli bir esnaf manzarası gösterirdi. Dar sokakların iki tarafındaki ahşap, fakat oldukça biçimli ve aşağı yukarı birbirine benzeyen evlerin hepsinde muhakkak bu bahçe vardı.”
Olaylar üçüncü kişinin ağzından anlatılmıştır.
“Muazzez korkak bir çığlık kopardı. Alı, derhal kolon vurmayı keserek salıncağı durdurmaya çalıştı.”
“Şakir, kapıya yakın bir masaya gitti, tahta iskemleyi külhanbeyce bir tavırla çekip altına aldı. Hacı Etem de karşısına geçti.’
Roman Hakkındaki Yorumlar
Kuyucaklı Yusuf romanı, Anadolu insanını, yokluğu, yoksulluğu, sınıf farklılığını, adaletsizliği, çaresizliği tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermektedir. Bana göre her edebi eser, topluma ayna tutmalı, şekillendiği toprakların izlerini taşımalıdır. Kuyucaklı Yusuf, onu her okuyana Türk insanı, yaşamı, köylüsü, aşkları, adaleti hakkında gerçekçi bilgiler sunmaktadır. Olayda anlatılan hiçbir şey, okuyanda gerçek değilmiş izlenimi vermemektedir. Oraların insanı olmasak da Edremit’i, Kuyucak’ı yakından tanımış oluyoruz, özellikle Hilmi Bey, Şakir, Kübra, Yusuf gibi insanlar ve onların yaşamlarına benzer yaşamlar ne yazık ki hala vardır. Adaletsizlik, gelir dağılımındaki dengesizlik, yokluk ve yoksulluk
Sabahattin Ali, sanata toplumcu bir duyarlıkla yaklaşmış, yaşadığı topraklara yabancı gibi bakmayıp onların diliyle, onların yaşamlarını bize anlatmıştır. Romanı okuduğumda Yusuf un yerine kendimi koyarak hayatı gözden geçirdiğimde ondan dürüstlüğü boyun eğmezliği adaleti güvem sadakati öğrendim, özellikle Şakir’in kurşunuyla Ali’nin hayata veda etmesi, Şakir’in bir hafta bile kalmadan hapisten babasının gücü sayesinde çıkması adalet sistemim sorgulamama neden oldu.
Türk edebiyatında halkına sırtım dönmeyen, onlara üst perdeden bakmayan yazarların var olduğunu bilmek de bence çok güzel
Roman Karakterlerinden biriyle empati
………………
YAZAR HAKKINDA BİLGİ
Sabahattin Ali
(1907 1948)
Gümülcine de doğan sanatçı eğitimim Almanya’da tamamladı Almanca öğretmenliği yaptı Sanatçının Yedi Meşale Varlık Resimli Ay dergilerinde şiir. Öykü ve çevirileri yayımlandı Yazmaya Balıkesir’de yayımlanan Çağlayan dergisinde çıkan şiirleriyle başlamıştır Bu şiirlerinde hece ölçüsü kullanmıştır Halk şiiri geleneğinden izler taşıyan Dağlar ve Rüzgâr adlı kitabı ile edebiyat çevrelerinde dikkat çekmiştir.
Sanat hayatına hikâyeleriyle devam eden Sabahattin Ali, Kağnı, Kanal, Kırlangıçlar adlı eserleri kaleme almıştır Bunlarda aydınlar ve kentlilerin Anadolu insanına karşı takındıkları küçümseyici tavrı ele almıştır Hikâye ve romanlarının konusu şehirlerden çok köylerdir Eserlerinde gözleme geniş yer verir Toplumcu gerçekçi bir yazar olan Sabahattin Ali, halkın sorunlarına. Anadolu insanına gerçekçi bir bakış açısı kazandırır Eserlerinde açık, anlaşılır bir dil kullanır Sanatın tek amacının, insanları daha iyiye daha doğruya daha güzele yükseltmek olduğunun altını çizen sanatçı, halka /akın bir sanat anlayışını benimsemiştir
Siyasi fikirlerinden dolayı bir dönem Sinop Cezaevi’nde yatan sanatçının hapishane duvarlarına yazdığı şu dizeler çok ünlüdür (Hapishane Şarkısı isimli şiirin beşinci bölümüdür.)
Başın öne eğilmesin
Aldırma gönül aldırma
Ağladığın duyulmasın
Aldırma gönül, aldırma
Dışarda deli dalgalar
Gelip duvarları yalar
Seni bu sesler oyalar
Aldırma gönül, aldırma
Görmesen bile denizi
Yukarıya çevir gözü
Deniz dibidir gökyüzü
Aldırma gönül, aldırma
Dertlerin kalkınca şaha
Bir sitem yolla Allah’a
Görecek günler var daha
Aldırma gönül, aldırma
Kurşun ata ata biter
Yollar gide gide biter
Ceza yata yata biter
Aldırma gönül, aldırma
Eserleri
Roman: Kuyucaklı Yusuf, Kürk Mantolu Madonna, İçimizdeki Şeytan
Öykü: Değirmen, Kağnı, Sırça Köşk Şiir: Dağlar ve Rüzgâr
Oyun: Esirler
BU ŞİİRLERİ OKURKEN KENDİNİZİ BULACAKSINIZ
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.