DOLAR

40,2607$% 0.13

EURO

46,7252% 0.08

GRAM ALTIN

4.320,96%0,56

ÇEYREK ALTIN

7.017,00%0,27

TAM ALTIN

27.981,00%0,27

İmsak Vakti a 02:00
Şanlıurfa AÇIK 33°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

KAYSI AĞACI

KAYISI AĞACI

Geniş bir bahçe ve kocaman,

sağlam ,köklü bir ev…

Dededen torunlara kalmış.Şimdi içinde o ailenin  dalları budakları yaşıyor hala, modernleşen topluma inat eskiyi diri tutmaya çalışıyorlar.

İçinde büyükanne, büyükbaba, torunlar, gelinler, teyzeler…

Ağaçları da tıpkı o ev kadar eski.

 Kocaman gövdeleriyle  çınar,ceviz,meşe ağaçları.

Ve yılardır evin reçelini ,hoşafını karşılayan emektar kaysı ağacı…

Kaysı ağaçları meşe,çınar ağaçları gibi değildir .Çok uzun yaşamaz.Gövdesi kurumaya başladığı için kesilecek.

O gün bahçede bir hareketlilik vardı. Ev halkı—çocuklar, anneler, babalar, dedeler, büyükanneler, komşular—bir araya gelmişti. Koca bir kayısı ağacı, yılların hatıralarını gövdesinde taşıyordu ama artık kesilmek zorundaydı. Yine de bu anıları yaşatmak isteyen aile, ağacın küçük bir filizini alıp yeni bir başlangıç olarak dikmeye karar verdi.

Çocuklar minik elleriyle toprağı eşeledi, kimi su taşıdı, kimi fidanın yanına taşlar dizdi. Küçük kayısı ağacı, çocukların neşesiyle büyümeye başladı. Sanki o da bir çocuktu; onların gülüşleriyle yapraklarını sallıyor, onlarla birlikte oyun oynuyordu.

Onun altında hayaller kuruldu, hikâyeler anlatıldı, kahkahalar yankılandı, çocuklar etrafında koşuşturdu. Ağaç, çocuklarla birlikte büyüdü; dalları uzadı, kökleri toprağa sıkıca sarıldı. Bir çocuk ona sarılıp, “Seni hiç bırakmayacağız, hep burada olacağız!” dedi. Ama hayat, insanların sözlerini tutmalarına her zaman izin vermezdi.

Bahçe o zamanlar hayat doluydu. Büyükler gölgede serinlerken, kadınlar sofralar kuruyor, çocukların neşeli çığlıkları havada yankılanıyordu. Küçük bir dünya gibiydi o bahçe, her köşesinde bir anı saklayan bir cennet… O ev ve o kayısı ağacı, ailenin düğünlerini, asker uğurlamalarını, karnesini alıp eve koşan çocuklarını gördü.

Çocuklara alınan ilk bisikleti, gölgesinde kızların ilk aşkına şiir yazmalarını gördü. Orada durdu ve her şeyi gördü.

Ve nihayet beklenen an geldi: Kayısı ağacı ilk meyvelerini verdi. Çocuklar sabırsızlıkla dallara tırmandı, yere düşen meyveleri topladı. Hep birlikte ilk kayısıları ısırdıklarında, ağızlarını dolduran tatlı lezzet gözlerine mutluluk olarak yansıdı.

Yıllar geçti. Çocuklar büyüdü, okula başladı, yeni dostluklar edindi. Bir bayram günü, bütün ev halkı kayısı ağacının altında toplanıp siyah-beyaz bir fotoğraf çektirdi. Herkesin bir arada olduğu, gülümsediği bir fotoğraf… Ama zaman akmaya devam etti. Önce içlerinden biri taşındı, ardından bir diğeri… Bırakıp gidenlerin kapıları birer birer kapandı. Geride yalnızca büyükanne ve büyükbabanın evi kaldı.

Sonra büyükbaba dünyaya gözlerini yumdu. Kayısı ağacı, onun boş sandalyesini izledi. Sonrasında büyükanne de gitti. Perdeler kapandı. Bahçede bir zamanlar yankılanan kahkahalar, sessizliğe gömüldü.

Yıllar geçti. Yeni insanlar geldi. Genç bir kadın ve küçük çocuğu… Kadın pencerelere yeni perdeler astı, evin içine yeni eşyalar yerleştirdi. Çocuk bahçeye indi, kayısı ağacına yaklaştı. Kadın dalından bir kayısı koparıp çocuğuna uzattı. Ağaç, uzun zamandır ilk kez sevgiyle dokunulduğunu hissetti. Yeni kahkahalar bahçeyi doldurdu. Ama sonra onlar da taşındı, perdeler yine kapandı. Uzun süre bomboş kaldı ev. Yazlar geldi, kışlar geldi…

Mahalledeki bazı çocuklar evin camlarını kırdı.

Bir adam ağacın koca bir dalını kesip evine götürdü.

Bir başka adam bir bıçakla ağaca ismini kazıdı.

Tek kollu yetim kalmış bir çocuk gibi olanları izledi ağaç.

Bir gün iş makineleri geldi. Mahalle kentsel dönüşüme giriyordu. Evin pencereleri söküldü, kapıları kırıldı. Ağaç baktı; çocukların koşuşturduğu, kahkahaların yankılandığı yer şimdi yıkımın eşiğindeydi. Duvarlar paramparça oldu. Ev, çıplak kaldı. Ağaç, kendi sonunun da yaklaştığını hissetti.

Son bir rüzgâr esti. Bir fotoğraf düştü dallarına. O siyah-beyaz fotoğraf… Çocukların, anne babaların, büyükanne ve büyükbabaların gülümsediği o eski günlerin hatırası… Ağaç, o fotoğrafa bakarken son kez mutlu oldu.

Ve sonra, çalışanların arasında tanıdık bir yüz gördü: Evin küçük torunu… Yıllar önce dallarında sallanan, gölgesinde uyuyan o çocuk şimdi bir adam olmuştu. İşçilere bir şeyler söyledi. Gözleri bir an ağaca takıldı.

Ama sonra başını eğdi, cebinden çıkardığı telefonuyla konuşarak oradan uzaklaştı, ağacı geride bırakarak…

Ve kayısı ağacı, rüzgârda hafifçe sallanarak ona veda etti.

Sonra elektrikli testere sesi duyuldu.

Meltem Yalçın

#hikaye

#öykü

#edebiyat

#şiir

#kaysıağacı

#ağaç

#nostalji

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Sıradaki haber:

Sıtma Pınarı

HIZLI YORUM YAP

istanbul eşya depolama

casino siteleri