34,5197$% 0.16
36,4538€% 0.26
2.958,20%0,80
5.069,00%0,31
20.184,00%0,31
Sibernetik ve robotik biliminin babası olarak kabul edilen, batı dünyasında El-Cezerî (al-Jazari, al Jasari, Cazari, Gazari) olarak bilinen Ebû’l İz İsmail İbni Rezzaz El Cezerî, Dicle ile Fırat arasında yer alan ve ada anlamına gelen Cezire’de (bugünkü adı ile Cizre) 1153 yılında dünyaya gelir.
Şeref ve onur babası anlamında Ebul-iz lakabını taşır. El-Cezerî ismini Cizreli olduğu için almıştır. El-Cezerî’nin etnik kökenine ilişkin de ihtilaflar mevcuttur. Bunların bir kısmı birbiri ile çelişki teşkil etmekle birlikte birbirini yalanlamayan farklı görüşler de mevcuttur. Yabancı kaynaklara, genellikle bilim tarihine ilişkin kaynaklara bakıldığında, etnik kökene fazla bir vurgu yapılmamaktadır.
El Cezerî, El-Cami Beyne’l-İlm Ve’l-Amel En-Nafi Fi Eş-Şınaa’ti’l – Hiyel (Makine Yapımında Yararlı Bilgiler ve Uygulamalar) adlı eserinde robot ve akışkanlar mekaniği konularında pratik mühendisliğin öncüsü olarak, sibernetik ve mekaniği ilk kez bir arada kullanıp doruk noktasına ulaştırmıştır. Hakkında birçok yazar yazsa da, hayatına ilişkin olarak kitabının girişinde söylediklerinin dışında hiçbir bilgiye sahip değiliz. Kitabından öğrendiğimize göre, 1181’de başlamak üzere 25 yıl, Diyarbekir Sultanı Artuk Salîh Nâsirüddîn Ebu’l-Feth Mahmûd’un, daha önce de babasının ve kardeşinin hizmetinde bulunmuştur.
Eserinin giriş bölümünde bu kitabı kaleme alış nedenini şöyle anlatır: “Bir gün Sultan’ın huzurundaydım ve yapmamı emrettiği şeyi getirmiştim… Ne düşündüğümü sezdi ve gizlediğimi açığa vurdu ve bana şöyle dedi: “Eşsiz araçlar yapmış, onları gücünle işler duruma getirmişsin. Seni yoran ve kusursuz biçimde inşa ettiğin bu şeyler kaybolup gitmesin. Benim için icat ettiğin bu araçları bir araya toplayan ve her birinden ve resimlerinden seçmeleri kapsayan bir kitap yazmanı istiyorum.” Onun bana sunduğu modeli uyguladım ve önerilerini kabul ettim, zaten boyun eğmekten başka yapacağım bir şey yoktu. Gerekli çalışmayı yapmak üzere gücümü topladım ve bu kitabı kaleme aldım.”
Kitabındaki tüm şekilleri kendisi çizmiş ve renklendirmiştir. Bu da El-Cezerî’nin yalnız mühendis değil, yetenekli bir sanatçı olduğunu da göstermektedir. Kitabında yer alan çizimlerinde insan ve hayvan figürlerinden geniş ölçüde yararlanmıştır. Müslümanlık inancında insan ve hayvan figürleri resim ve heykelde tasvir edilmesi yasaklandığı için, bu figürleri soyutlayarak ve gerçek boyutlarından bir miktar saparak kullanma yoluna gitmiştir. Kitabın orijinali, günümüzde mevcut değildir. Fakat 5 tanesi Türkiye’de bulunmak üzere bütün dünyada bilinen 15 kopyası vardır. Eser, zamanın ilim dili olan Arapça ile kaleme alınmıştır. El-Cezerî’nin bu eseri 6 kitaptan oluşur.
1.Kitap: Bu kitap, eşit saatlerin ve Güneş saatlerinin geçişlerinin belirtildiği saatlerin yapımı üzerinedir, on bölümden oluşur. Bunlar, davulcu su saati, kayık su saati, filli su saati, bardak su saati ve tavus kuşlu su saatidir. Bu saatlerin dönemin bilim tarihi açısından en önemli özellikleri, saati göstermenin yanında kullanılan sistemlerin suyun kinetik enerjisiyle çalışan robotik sistemlere sahip olmasıdır. Kitabın son dört bölümü ise zamanı göstermek için tasarlanmış mum saatleridir.
Bu saat El-Cezerî’nin en ünlü aracıdır. Sırtında kare biçiminde bir kürsü, kürsünün köşelerindeki sütunlar üzerinde bir hisar, hisarın üzerinde küçük bir kubbe, kubbenin üstünde de bir kuş bulunan bir fil şeklindedir. Filin başına bakan taraftaki hisarın balkonunda sağında ve solunda iki şahin olan bir kişi, hisar sütunları arasında uzanan ve üzeri iki yılan sarılmış bir mil bulunmaktadır. Kürsünün orta kısmında bir yarım küre ve üzerinde elinde kalem tutan bir kâtibin oturduğu platform, platform üzerinde 7 ½ dereceye bölünmüş bir yay, filin boynuna oturmuş, sağ elinde balta sol elinde sopa tutan bir bakıcı ve filin boynunun iki yanında vazo bulunmaktadır. Kâtibin kalemi 7 ½ dereceye gelince kuş öter.
Balkonda oturan kişi sağ tarafındaki şahinin gagasının üstünden elini kaldırır ve sol elini sol tarafında bulunan şahinin gagası üstüne koyar. Sağdaki şahinin gagasından sütunlar arasındaki mile sarılı sağ yılanın ağzına düşer. Yılan aldığı topu filin sağ omuzunda bulunan vazoya bırakır. Filin seyisi balta ile filin başına hamlede bulunur, sopalı sol elini kaldırır ve filin başına vurur. Top filin göğsünden karnında asılı bulunan çan üstüne düşerek ses çıkartır. Bu durum yarım saatin geçtiğini bildirir. Kâtibin kalemi derece işaretinin dışına gelir. Bu durum sol taraf için de aynı şekilde devam eder ve bir delik tamamen beyaz olur bu durum da bir saatin geçtiği ifadesidir.
2. Kitap: Bu kitap, daha çok saray eğlenceleri için tasarlanmış ve içeceklerin sunumu üzerinedir, on bölümden oluşur. Kime içecek sunulacağına karar veren kadehler, havuzda yüzen kayak sistemleri, özel ibrikler ve insanları eğlendiren robotlar üzerinedir.
Otomat (canlı bir varlığın yapacağı kimi işleri yapabilen mekanik ya da elektrikli araç ya da aygıt) çalışmaları El-Cezerî ile doruk noktasına ulaşmıştır. Bu bölümde yer alan ve bir eğlencede kimin içki içeceğine karar veren bu otomat, beş katlı bir hisar biçiminde yapılmıştır. En alt bölmede bir elinde şişe tutan, önünde bir kadeh bulunan bir cariye oturmaktadır. Onun üzerindeki bölmede dört müzisyen cariye, bunun üzerindeki ayvanda bir dansçı, en üst bölmede iki kanatlı bir kapı vardır. Hisarın üzerinde bir kubbe ve kubbenin üstünde de bir at ve sürücüsü bulunmaktadır. Bu otomat toplantıya getirilip ortaya konur. Bir süre sonra cariyeler müzik araçlarını çalmaya, dansçı dans etmeye, süvari dönmeye, cariye önündeki kadehe şişeden şarap doldurmaya başlar. Süvari durur, bir saki, kadehi süvarinin mızrağı ile işaret ettiği kişiye sunar. Kişi şarabı içince, tekrar kadehi cariyenin önüne koyar. Bu seremoni 20 dakikalık aralıklarla 20 kez tekrarlandıktan sonra, üst hisardaki kapının kanatları açılır ve kapıdan çıkan figürün sağ eli başka şarap yok, sol eli ise iki kadeh daha var işaretini yapar.
İnsanda gezegen, Ay, Güneş ve yeryüzündeki canlıların hareketini taklit etme tutkusuna dayanan otomatın tarihi çok eskilere uzanır. İnsan çok eski dönemlerden başlayarak doğanın canlı olduğuna inanıyor, sihir, büyü veya doğaüstü güçler yardımıyla onu harekete geçirebileceğini sanıyordu. Mağaralardaki boyanmış taşlar, tuhaf figürler ve idoller bu isteğin en eski işaretleridir. Nitekim, Yunan uygarlığından önce eski Mısır mezarlarında bulunan, kolları hareket eden bebekler bu alandaki ön çalışmalar olarak kabul edilebilir. Daha karmaşık olanlarına ise eski Mısır’da rastlanmaktadır. Yunanlılar daha karmaşık otomatlar yapmışlardır. Daedalus’un (Atinalı mimar) uçan bir kuş ve bir labirenti koruyan, onun gerisinde aşağı yukarı gidip gelen bir heykel yaptığı ve yine Tarentumlu Archytas’ın (M.Ö 4. yy) 17 tahtadan bir kuş yaptığı, mekanik prensiplere uygun olarak inşa edilen bu kuşun uçtuğu söylenmektedir. Yunanlılarda ve onu izleyen dönemlerde otomat üzerindeki çalışmalar iki koldan geliştirilir: İnsanları Hayrete Düşüren Araçlar ve Eğlendiren Araçlar.
3. Kitap: Bu kitap, ibriklerin, kan alma teknelerinin ve abdest alma makinelerinin yapımı üzerinedir, on bölümden oluşur.
El-Cezerî’nin tasarımı abdest almak için kullanılan bu ibrikte, tavus kuşunun boynu baş hizasından yükselmektedir ve kuyruğu kapalıdır. Kuyruğun üst kısmında yer alan yuvarlak çıkıntı çekildiğinde tavusun gagasından abdest almak için yeterli miktarda su akar.
Resimdeki El-Cezerî’nin fıskiyesi suyun sağlandığı bir depo ile bir havuz içinde yer alan bir fıskiyeden oluşur. Fıskiye suyu on beş dakika süre ile bir yay gibi ve sonra bir inci çiçeği gibi fışkırtır.
5. Kitap: Bu kitap, derin olmayan göllerden ve ırmaklardan suyu yukarı çıkaran araçların yapımı üzerinedir, beş bölümden oluşur. Bu sistemler temelinde, tarımsal sulama amacıyla tasarlanmış makinelerdir. Bu makineler, hareketlerini akarsuyun kinetik enerjisi veya hayvan gücünden sağlamaktadır.
El-Cezeri tarafından çizilen bu sulama makinesi, bir hazne içerisindeki suyun kepçe tipi bir elevatörle alınarak muhtemelen bir tarımsal sulama kanalına iletilmesi için tasarlanmıştır. Sistemde, mekanik ünitelere hareket canlı hayvan gücü kullanılarak sağlanmaktadır. Canlı hayvan tarafından bir düşey şafta verilen dönme hareketi, dişli sistemler aracılığıyla yatay şafta iletilmektedir. Bu iletimde herhangi bir transmisyon oranı kullanılmamakta, sadece hareketin yönü 90º değiştirilmektedir. Çizimde, bu kısımda kullanılan dişlilerin konik olup olmadığı konusunda bir ayrıntı verilmemiştir. Sistemin bu kısmı, günümüzde tekerlekli araçlarda kullanılan diferansiyel düzenekleriyle benzerlik taşımaktadır. Günümüzde, motorlu araçlarda kullanılan diferansiyel düzenleri, araçlarda vites kutusundan alınan hareketin tekerlek aks millerine iletilmesini sağlamaktadır. Bu kapsamda, dönüş hareketi yapan bir şafttan alınan hareketin yönü 90º döndürülmektedir.
6. Kitap: Önceki tasarımlardan faklı tasarımları içeren beş bölümden oluşmaktadır. Hükümdar sarayı için dökme pirinçten yapılmış bir kapı, farklı kilit sistemleri ile kayıklı saat üzerinedir.
Cezerî’nin diğer bir önemi de Artuklu Sarayı’nın kapısını yapmış olmasıdır. Bu kapı, dört metre yüksekliğinde ve 1.5 metre eninde dökme pirinçten yapılmış iki kanatlı bir kapıdır. Kapının orta kısmı altıgen ve sekizgen yıldız motiflerinden oluşan kafes biçimindedir. Bu kafes, birbirlerine sarılmış yapraklarla süslenmiş küfî yazısıyla çevrelenmiştir: Mülk, Tek ve Kadir-i Mutlak Olan Tanrı’nındır. Bu yazı, parlatılmış biri sarı diğeri kırmızı iki yaprakla süslenmiş pirinç bir bordürle çevrilmiştir. Kapının bütün çevresi süslenmiş bir pirinç şeritle çevrilmiştir. Kapama kısmı zarif bir sütun biçimindedir. Cezerî, kapının her parçasının ayrıntılı olarak tasvirini vermediğini, geri kalanları sanatkarın el becerisine bıraktığını söyler; bu pirinç kapının masif bir kapı üzerine monte edildiğinden söz etmiş olmasa da, döküm sırasında kapının arkasında hazırladığı çivilerden, onun masif bir kapı üzerine çakılmış olduğu sonucunu çıkarmak kolaydır.
Cezerî’nin kitabı incelendiğinde, Eski Yunan’dan beri bilinen prensipleri kullanmak ve geliştirmek suretiyle çeşitli araçlar yaptığını görürüz. Bu prensipler, hava, boşluk ve denge prensipleridir. Yunan dünyasında hava, boşluk ve denge prensipleri üzerine Ctesibius (M.Ö 3. yy), Philon (M.Ö 2. yy), Heron (M.Ö 1. yy) tarafından çalışmalar yapılmış ve bu çalışmalar sonucunda da çeşitli araçlar geliştirilmiştir. Bunların arasında Archimedes’i de saymak gerekir. Bu çalışmalar çevirilerle İslam Dünyası’na aktarılmış ve bu çalışmaları, Benû Mûsa (9. yy), Fârâbî (874 – 950), Hâzînî (yaklaşık 1100’ler) ve Cezerî’nin (13. yy) çalışmaları izlemiştir. Benû Mûsâ Kardeşlerden Ahmed’in yazmış olduğu Kitâbü’l-Hiyel (Makine Yapımı) adlı eser bu konudaki özgün eserlerden birisidir.
Gerek Yunan çağında gerekse İslam dünyasında kuramsal ve uygulama alandaki bu çalışmalar Cezerî ile birlikte doruk noktasına ulaşmıştır. Cezerî, hava ve boşluğa ilişkin kuramsal bilgi vermez, ancak araç yapımındaki ustalığı konuyu ne kadar ayrıntılı bildiğini göstermektedir. El-Cezeri’nin icat ettiği makinalar ve çizimler endüstriyel kontrol biliminde insanlığın bugün de yararlandığı sistemlerdendir. El-Cezeri’nin yaptığı makine parçalarının bir kısmına kendisinden 200-350 yıl sonra yaşamış Giovanni Dondi dell’Orologio ve Leonardo da Vinci’nin eserlerinde rastlanmaktadır.
Benû Mûsâ’nın Kitâbü’l-Ḥiyel’den bir ayrıntı
El-Cezerî, 1233 yılında Cizre’de ölür, mezarı Cizre’deki Nuh Peygamber Camisi’nin avlusunda bulunmaktadır. El-Cezerî, çalışmalarının ileride kendisinden sonra gelenler tarafından önemsenmeme ihtimaline karşı kitabının önsözünde şöyle demiştir: “Bu işe öyle meşakkatlerle koyuldum ki yolum uzadı, emeklerimin rüzgârın savurduğu şeyler gibi heba olmasından, çalışmalarımın gündüzün geceyi silmesi gibi silinmesinden korkarım.”
Kaynak
El-Cezeri’nin Makine Yapımında Yararlı Bilgiler ve Uygulamalar Adlı Eseri, El-Cezerî ile ilgili yapılan çalışmaların değerlendirilmesi, Bilim ve Sanatı Birleştiren İki Usta, Ortaçağ Anadolu’sunun Büyük Mühendisi El-Cezeri, Mekatronik Biliminin Öncüsü El Cezeri
Stephen Hawking’in Hayatı ve Kitapları