40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
4.320,96%0,56
7.017,00%0,27
27.981,00%0,27
02:00
Sıtma Pınarı
Yaz, Göğburun’un tepesine demir gibi oturmuş, güneş toprakta kavrulmuş buğday kokusunu havaya salıyordu.
Köyümüzden epey uzakta, tarlaların arasında tek başına duran bu tepenin etekleri üzüm bağlarıyla kaplıydı. Biz üç arkadaş, yaz boyu bu bağlarda gündüz nöbet tutardık. Domuzlar girmesin, asmalara zarar vermesin diye gözümüz hep tetikteydi.
O gün öğleye yaklaşırken, testimizin dibindeki son damla da tükenmişti. Bağların ardında, mısır tarlalarının ötesinde “Sıtma Pınarı” diye bilinen bir kaynak vardı. Büyüklerimiz, o pınarın suyunu içenin sıtmaya yakalanmayacağını, ellerini yüzünü o suyla yıkayanın hastalıktan korunduğunu söylerdi.
— “Gidelim mi? Suyumuzu doldurur geliriz,” dedik.
Tepenin ardına geçtik, mısır tarlalarının arasına daldık. Sarı toprak, ayağımızın altında ince toz bulutları çıkarıyor; mısır yaprakları alnımıza, yanaklarımıza değiyor, arada cırcır böceklerinin sesi rüzgâra karışıyordu.
Köy sınırını çoktan geçmiş, öte köyün toprağına girmiştik.
Pınara vardığımızda eğilip buz gibi suya avuçlarımızı daldırdık. O serinlik, güneşin kavurduğu bedenimize işledi. İçtik, yüzümüzü yıkadık, biraz da testilerimizi doldurduk. Yolda şakalaşa konuşa geri dönüyorduk ki, aniden arkamızdan gür bir ses yükseldi:
— “Hey! Mısırlarımı mı çaldınız?”
Sesi duyunca irkildik. Öte köyden, iri yapılı bir adam bize doğru geliyordu. Ne diyeceğimizi bilemeden birden koşmaya başladık. Testiler sallandıkça soğuk su bacaklarımıza dökülüyor, yüreğimizin atışı adımlarımıza karışıyordu. Adam homurdanarak peşimizden geliyordu, bizse Göğburun’a varana dek durmuyorduk.
Mezarlığın yanındaki harman yerine vardığımızda babamı gördük. Nefes nefese yanına koşup,
— “Biz mısır çalmadık baba! Adam geliyor,” dedik.
Hemen harmandaki ekin yığınlarının arasına saklandık. Adam yetişti, alnındaki teri silerek,
— “Senin çocuklar mısırlarımı çaldı!” diye çıkıştı.
Babam, kaşlarını hafifçe çatarak sordu:
— “Gözünle mi gördün?”
Adam duraksadı.
— “Görmedim ama mısırların arasına girmişler. Bir daha görürsem kulaklarını koparırım,” diye söylendi.
Babam sert bir bakışla karşılık verdi:
— “Görmeden suçlama. Ama görürsen dediğini yaparsın.”
Adam söylene söylene uzaklaştı.
Babam bize döndü:
— “Bir daha o tarlalara gitmeyin. Susuz kalırsanız köyün çeşmesinden için. Adımız boş yere çıkmasın.”
O gün, Sıtma Pınarı’nın soğuk suyu boğazımızdan geçmişti ama içimizde hafif bir burukluk kalmıştı. Yine de, o tepenin rüzgârı, mısır yapraklarının uğultusu, pınarın keskin serinliği… hâlâ belleğimde.
O yazdan kalan en berrak hatıra.
Meltem Yalçın
#öykü
#kitap
#şiir
#kişiselgelişim
#terapi
#öyküterapisi
#hikaye
#köy
#yaz
#çocukluk
#mısır
Kendir Kokusu,Kirman ve Sabrın Evi