DOLAR

40,2607$% 0.13

EURO

46,7252% 0.08

GRAM ALTIN

4.320,96%0,56

ÇEYREK ALTIN

7.017,00%0,27

TAM ALTIN

27.981,00%0,27

İmsak Vakti a 02:00
Şanlıurfa AÇIK 33°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

Kendir Kokusu,Kirman ve Sabrın Evi

Köyün tam ortasında, kerpiç duvarları yazın serin, kışın sıcak tutan, gölgesi yoldan geçenin üstüne düşen koca bir ev vardı. Evin sahibi Hüseyin Ede, sesi kısık bir türküyü andıran adamdı; ne bağırır, ne kızar, ne de birine “hayır” derdi. Yüzünde eksik olmayan yumuşak bir tebessüm, ağır ağır akan bir dere gibi dingin bir hâl… Eşiyle, kız kardeşiyle yaşar; evi, kapısı, sofrası herkese hep açıktı. O evin geniş salonu, ortasında hiç sönmeyen sobası, sobanın üstünde fokurdayan çayı, sacda pişmiş pekmezli ya da tuzlu çöreği ile köyün gönül durağı olmuştu. Yaz kış fark etmez, sabahın daha horoz ötmeden önceki sessizliğinde, köyün kadınları iplerini, kucaklarında kirmanlarını alıp kapıyı tıklatmadan girer; sedirlere yayılıverirdi.

Kendir Kokusu,Kirman ve Sabrın Evi

Köyün tam ortasında, kerpiç duvarları yazın serin, kışın sıcak tutan, gölgesi yoldan geçenin üstüne düşen koca bir ev vardı. Evin sahibi Hüseyin Ede, sesi kısık bir türküyü andıran adamdı; ne bağırır, ne kızar, ne de birine “hayır” derdi. Yüzünde eksik olmayan yumuşak bir tebessüm, ağır ağır akan bir dere gibi dingin bir hâl… Eşiyle, kız kardeşiyle yaşar; evi, kapısı, sofrası herkese hep açıktı.

O evin geniş salonu, ortasında hiç sönmeyen sobası, sobanın üstünde fokurdayan çayı, sacda pişmiş pekmezli ya da tuzlu çöreği ile köyün gönül durağı olmuştu. Yaz kış fark etmez, sabahın daha horoz ötmeden önceki sessizliğinde, köyün kadınları iplerini, kucaklarında kirmanlarını alıp kapıyı tıklatmadan girer; sedirlere yayılıverirdi.

Sedirler, yün ve kendir lifleriyle dolup taşar; odanın ortası gün boyu kirmanların tıkırtısıyla, kahkahalarla, fısıltılarla çınlardı. Bir köşede komşunun yeni gelini övülür, başka bir köşede başka komşunun hikâyesi anlatılırdı. Kimisi sessizce işine bakar, kimisi lafı ballandıra ballandıra uzatırdı. Hüseyin Ede ise koca evinde bir köşe bulamaz, ayağını uzatamazdı. Yerde ince ince kendir kırıntıları, havada lif tozu, sobanın üzerinde de kaynayan çay…

Bir gün köyün ağası haber saldı:

— “Hüseyin Ede, akşama sana geliyorum.”

Hüseyin Ede, sevinçle eve koştu:

— “Hanım, akşama misafirimiz var,” dedi.

Ama içeridekiler duymamış gibi kirman çevirmeye devam etti.

— “Ortayı toparlayalım, misafire yer açılsın,” dedi Hüseyin Ede.

Ne duyan oldu, ne bakan… Sedirler hâlâ dolu, kirmanlar hâlâ dönüyor.

İçinden derin bir of çekti, kapıya çıktı. Bahçeden bir avuç kuru inek gübresi aldı, odunluğun önünden geçip sobanın yanına bıraktı. Sonra içeri dönüp yarı şaka yarı sitemle:

— “Madem kalkmıyorsunuz, serelim şu gübreleri, üzerinde de yatın bari,” dedi.İnek yatağı gibi…

Kadınlar gülüştü, ama yerlerinden kımıldamadı.

Hüseyin Ede’nin sabrı iyiden iyiye taşmıştı. Son çare olarak ,”soba boruları dolmuş “diyerek sobanın borularını yerinden söktü, içindeki kumlu külü yere döküverdi. Ortalık bir anda toz duman oldu.

— “Madem bu sobanın dumanında oturmak istiyorsunuz, buyurun oturun,” dedi.

Ama onlar yine iplerini bırakmadı. Dumanın içinde gözleri yaşararak, öksüre öksüre kendir eğirmeye devam ettiler.

Hüseyin Ede o gün anladı ki, bu evin sedirleri kadınların kirmanından daha hızlı boşalmazdı.

O günden sonra köyde, Hüseyin Ede’nin evi hem çay kokusunun hem de sabrın evi olarak anıldı.

Meltem Yalçın

#ankara

#köy

#nostalji

#öykü

#anadolu

#çorum

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Sıradaki haber:

Merhametimi Sınayan Yaramaz Çocuk

HIZLI YORUM YAP

istanbul eşya depolama

casino siteleri