38,0109$% 0.03
41,6741€% -0.16
3.621,07%-2,40
6.063,00%-4,06
24.178,00%-3,94
Pencereden Hayata Doğru
Ekim ayının son haftasıydı. Dar vakitte uzunca bir yol aldım. Sabaha dek sürecek yolun sonuna varmıştım. Bir gariplik vardı mevsim sonbahar, yağan lapa lapa kar. Kışa hazırlıksız halimle garip görünüyordum. Yolculuğum köye varana dek sürmüştü epey de yorulmuştum. Soğuktan üşüyen ellerim, titrek bedenim soğuk günlerin başlangıcını yaşıyordu. Burada kış bir hayli çetin geçerdi. Öyle çetindi ki soba yakmadan durulmazdı. Sobadan gelen çıtırdılar, insanı hüzünlendirir, ağır ve sıcak bir uyku halini bastırırdı. Geceler uzundu, ara ara uyanıp sobayı kontrol eder , odun eklerdim. Aralıksız uykum kışın ara verirdi.
Sabah karla kapanmış uzunca yol, yol üzerinde çocukların karda bıraktığı ayak izleri pencereden hikayenin başlangıcı gibi görünüyordu. Çocuklar okul bahçesine çoktan varmıştı. Ders zili çalınca çocukların soğuktan kızarmış kulakları, kar sevincinin tebessümü ile gülen gözleri, ısıtmak için ovuşturdukları minik elleri ile koştur koştur içeri girmelerini izliyordum. Bu öylesine bir histi ki havanın soğuk olduğu bu vakitte sobada kaynamış demlenmiş çayın tadıyla elimde tuttuğum bardağın sıcaklığını içimde hissettim. Hissetmeyi düşünebilmek, anımsamak, çocukların o yaşındaki halimi hatırlamak birkaç saniye de olsa güzeldi. Merdivenlerden indim. Okul koridorlarında dolanırken şu dizeleri mırıldandım : ‘Niçin başka güneş başka toprak ararsın yurdundan kaçmakla kendinden kaçar mısın ? Bu uzak memleket, bu karlara gömülmüş köy benim yurdumdu. Bu çetin soğuk çocuklarımın sıcaklığını soğutmamıştı. Gülüşlerinin yankılarını duyuyordum koridorda. Aşılmaz gibi görünen her şeyi yürüyüp devam ederek geride bırakıyorum. Kar yağışını Mayıs ayına kadar izledik. Bazı günler bir önceki günden çok daha sertti. Yine de mevsim geçmişti.
Lojmanda pencere kenarında eriyen karın getirdiği güzel havanın rüzgarı eserken kalemimle birkaç satır yazmaya başladım. Öğretmenlik neydi sahi ? Kimi zaman şehrin gürültüsünde kimi zaman uzak dağ köylerinde pencereden sevdiklerini ne kadar özlediğini düşlerken, sınıfta çocuklarla çocuk olabilmek miydi? En saf sevginin sahibi yüreklerinde yer edinebilmek miydi? Her gün penceremde yol kenarında duran ağacın yaprakların açtıktan sonra dökülürken dansını, köy dolmuşuna yetişmeye çalışan çocuklarımın ailelerini, köyde etrafı dolanan hayvanları , bisikletini, ipini alıp oynamaya giden küçüklerin koşturmalarını seyrederdim. Manzaram umuttu, telaştı, soğuktu, sıcaktı, komikti, hüzünlüydü bazı zamanlar. Bazı zamanlar sadece bir tablo gibi dururdu. Sakin ve durgundu. Manzaram hayatın ta kendisiydi. Takvim sayfaları birer birer kopuyor, her dökülen takvim sayfasında daha derinleşiyordu çocuk sevgim. Yol alıyordum, öğreniyordum, olgunlaşıyordum. Hep ders veren de olsam öğreten hep ben olmadım. İlk günkü heyecanıma bir de tecrübe eklenmişti.
Tecrübelerim manzaramdı. Manzaram hayatın kendisiydi.
Hevin Yavuz Süle
Türk Edebiyatı’nın Unutulmaz Kadın Karakterleri