38,1588$% 0.3
43,6101€% 1.61
3.957,73%2,27
6.483,00%1,90
25.853,00%1,89
Mehmet Sadık Alican’ın “Mıraz” romanı, Urfa’nın tarihini, kültürünü ve insan hikâyelerini bir araya getiren, okuyucuyu hem duygusal hem de düşünsel bir yolculuğa davet eden önemli bir eser. Alican, iyi bir Urfalı olmanın verdiği derin kültürel birikimle, Urfa’nın kadim mirasını romanda ustaca işliyor. Göbeklitepe, Karahantepe ve Balıklıgöl gibi mekânların izlerini takip ederken, insanlığın ortak mirasına dair derin bir farkındalık sunuyor. Bu mekânları sadece bir arka plan olarak kullanmakla yetinmiyor, onları hikâyenin merkezine yerleştirerek, okuyucuyu tarihin katmanları arasında bir keşfe çıkarıyor. Bu keşif, insanların köklerine dair meraklarını ve aidiyet duygularını harekete geçiriyor.
Urfa’nın mimari zenginlikleri, kültürel hoşgörüsü ve etnik çeşitliliği, roman boyunca Alican’ın kaleminde hayat buluyor. Alican, Urfa müziği ile ağıtlar, maniler, türküler, gazellerle hüzünler ve sevinçlerle örülü insan hikâyeleri üzerinden, kentin mozaik kimliğini gözler önüne seriyor. Bu anlamda “Mıraz”, sadece bir roman değil, aynı zamanda sözlü bir tarih çalışması niteliği taşıyor. Alican, Urfa’nın kültürel mirasını koruma ve gelecek nesillere aktarma konusunda önemli bir misyon üstleniyor. Roman, insanların kendi köklerine dair meraklarını beslerken, aidiyet duygusunu da güçlendiriyor.
Romanın kurgusu, Urfa’dan başlayıp İstanbul ve Halep’e uzanan, bağlantılar üzerine kurulmuş. Bu bağlantılar, geçmişle bugün arasında sağlam bir köprü oluştururken, okuyucuyu sürükleyici bir anlatımla hikâyenin içine çekiyor. Alican, tarihsel bağlantıları koparmadan, insan ilişkilerini ve duygu dünyalarını derinlemesine işliyor. Bu nedenle “Mıraz”, hem edebî bir lezzet hem de tarihsel bir zenginlik sunuyor. Roman, insanların kendi geçmişlerine dair meraklarını tatmin ederken, aidiyet duygusunu da pekiştiriyor.
Alican’ın “Mıraz” romanı, halk kültürü unsurlarını edebî bir esere dönüştürmedeki başarısıyla da dikkat çekiyor. Yazar, yöresel kültürü sadece dekoratif bir unsur olarak kullanmakla yetinmiyor; bu unsurları kurgunun merkezine yerleştirerek hikâyeyle bütünleştiriyor. Bu yaklaşım, eserin hem kültürel derinliğini artırıyor hem de okuyucuya otantik bir deneyim sunuyor. Alican, Urfa’nın kültürel dokusunu öylesine ustaca işliyor ki, okuyucu kendini bu kadim şehrin sokaklarında dolaşırken buluyor.
Sonuç olarak, “Mıraz”, Mehmet Sadık Alican’ın edebiyat dünyasına kazandırdığı, hem yerel hem de evrensel değerleri harmanlayan önemli bir eser. Roman, Urfa’nın tarihini, kültürünü ve insan hikâyelerini anlatırken, okuyucuyu geçmişe doğru derin bir yolculuğa çıkarıyor. Bu yolculukta, insanlığın ortak mirasına dair izler bulmak mümkün. Alican’ın bu eseri, edebiyatseverler ve kültür tarihine ilgi duyanlar için mutlaka okunması gereken bir çalışma niteliği taşıyor. “Mıraz”, sadece bir roman değil, aynı zamanda insanların köklerine dair meraklarını ve aidiyet duygularını besleyen bir kültürel hazinedir. Mehmet Sadık Alican, iyi bir Urfalı olmanın verdiği sorumlulukla, Urfa’nın kültürel mirasını bu eserde ölümsüzleştiriyor.
Sanat Tarihçisi
Yar. Doç. Dr. Cihat KÜRKÇÜOĞLU
Hz. Muhammed’in Peygamberliği