34,7394$% 0.06
36,5742€% 0.22
2.957,94%0,50
4.902,00%0,57
19.606,00%0,57
Merhabalar, röportaj teklifinizden ötürü asıl ben sizlere teşekkür etmek isterim. Sizler sayesinde okurlara ulaşabilmek ayrıca onur verici. Evet, Burhan Çay kimdir diye sordunuz? Kısaca kendimden bahsetmek gerekirse 1987 Kahramanmaraş doğumluyum. İlkokul, Lise ve Üniversite öğrenimimi yine Kahramanmaraş’ta tamamladım. Yazmaya olan tutkum lise yıllarına dayanır. Hemen her fırsatta kitap okuyan, kitaplarla iç içe olmayı seven biriyim. Her kitap bambaşka ufuklar demek insan için ve tabi benim için de. Ve ben bu ufuklarda gezinmekten müthiş keyif alan bir insanım. Ve işte kitapların bende açtığı ufuklar sayesinde bugün hem sizin hem de okurlarımızın karşısına bir edebiyat insanı olarak çıkabildim. Tabi şahsım adına buralarda olmaktan çok mutluyum.
Kitapların ve kitap okumanın bende çok ayrı bir yeri var. Okumak, insanı hem zihnen hem ruhen ve hem de vicdanen müthiş geliştiren bir aktivite. Ve yine kitap okumak hayat içinde insana seviye atlatan çok önemli bir faktör olmakla beraber insanın en zaruri fikri beslenme ihtiyacı bana göre. Ve ben bu fikri ve ruhi aktiviteden müthiş keyif alan bir insanım. Bu keyfin doğal bir sonucu olaraktan yazmaya lise ve üniversite yıllarında tabi şiir türünde başladım. Daha sonraki dönemlerimde inişlerim ve çıkışlarım olsa da yazmayı asla bırakmadım. Ve bu sürekliliğim sonucunda bugün şuan bulunduğum bu aşamaya kadar geldim. Tabi edebiyat dünyası içinde yer almam ve belli bir seviyeye gelebilmem elbette benim için gurur verici bir durum.
Tabi her edebi üreticinin beslendiği birçok olay, birçok duygu veya birçok süreç veyahut biri, birileri, bir grup veya bir kitle muhakkak vardır. Bende tabi mensubu olduğum toplumdan yani yüce Türk milletinden beslenen, daha doğrusu beslenmeye çalışan romantik bir izleyici ve sosyal bir toplayıcım. Toplumumuzun tanrıya, aşka, hayata, gönüle ve insana olan yaklaşımı ve birikimi ve bu yaklaşım ve birikimden ötürü kendi içinde var olan, doğan, büyüyen, gelişen her olay, kitlesel veyahut bireysel olsun beni edebi olarak besleyen çok önemli insani ve sosyal faktörler. Kısacası hayattan ve insandan besleniyor ve bu şekilde milletimize en uygun düşecek olan üslubu bulmaya çalışarak eserlerimi kaleme almaya çabalıyorum.
Şiir Meyhanesi, Deneme ve şiirin iç içe harmanladığı sekiz bölümden oluşan bir eser. Eserin her bölümünde farklı birçok duygu veyahut insana ait yine birçok farklı toplumsal durumları şiirsel bir dille anlatmaya çalıştım. Kitapta insandan Tanrı’ya, aşktan ayrılığa, tarihten topluma, hüzünden mutluluğa kadar birçok konuyu şiirsel bir üslup ile kimi zaman kitapta yer alan ve ara ara kendini gösteren meyhanecinin ağzından, kimi zaman da duyguların veya duyguları yaşayan gönüllerin ağzından; ya bir şiir olarak mısra mısra ya da deneme türünde düz yazı olarak anlatmaya çalıştım. Eminim, eseri okuyan her kişi eserdeki bir şiir de veyahut bir pasajda kendinden bir şeyler muhakkak bulacaktır. Tabii, takdir yine yüce okuyucularımızındır.
Sebebin Bendim – Giftos Leo Şiirleri adlı şiir kitabım ilk eserimdi. Ve 2022 yılında yayınlanmıştı. Daha çok Serbest türde kaleme aldığım elli beş şiirden oluşan bir kitap. Şiirlerimin konusu itibariyle aşk, ayrılık, hüzün, ölüm ve kahramanlık duygularını içeriyor. İlk göz ağrımdı. Ve tabi hala çok ama çok kıymetli benim için.
Bir yazarın en önemli ve ilk büyük destekçisi önce kendisidir. Kendini geliştirebilmesi, etrafında olup bitenlere karşı duyarlı olması ve olayları dikkatle izleyebilmesi, kendi moral durumunu yüksek tutması yazma sürecinin en büyük aşaması ve bir yazar için en büyük destek noktası diyebiliriz. Kısaca bir yazarın ilk destekçisi kendisidir. Sonra ailesi ve arkadaşları gelir. En azından bu süreç benim için bu şekilde işliyor.
Öncelikle şunu belirteyim, yazarlık henüz benim için bir meslek niteliği kazanmadı. Başka bir mesleği icra ederken eş zamanlı olarak da yazmaya çalışıyorum. Bu süreçte beni en çok zorlayan etken zaman. İcra ettiğim mesleğe çok fazla mesai harcıyorum. Bu sebepten ötürü mesaiden bana kalan az vakitte okumaya, araştırmaya ve yazmaya yöneliyorum. Bu durum yazma sürecimi yavaşlatıyor olsa da şimdilik herhangi bir şikâyetim yok. Yavaş ama sağlam adımlarla ilerliyorum diyebilirim.
Milletimin ve ülkemin huzur ve güvenliği beni en çok mutlu eden etken. Çünkü milletimin huzuru benim huzurum, onların güvenliği benim güvenliğim demektir. Ve ailem ve sevdiklerim ile beraber olmak müthiş derece mutlu ediyor beni. Yalnız ikiyüzlülüğe tahammülüm yok. Beni en çok insanların ikiyüzlülüğü ve samimiyetsizliği üzüyor.
Yazma sürecimde belli bir saat aralığı yok. Kitaplarım arasında bulunduğum her vakit benim için yazma fırsatı. Yazarken uyguladığım bir ritüel de bulunmuyor. Yazma ortamımın sessiz ve sakin olması yeterli benim için.
Kesinlikle şiir ne dünya da ne de ülkemizde hak ettiği yerde değil. Şiir eski bir çağa ait unutulmuş sıkıcı bir metin muamelesi görüyor. Oysa özellikle Türkiye için bahis açacak olursak duygusal bir toplum yapısına sahip olduğumuz halde şiir hep ihmal edilmiş. Şöyle ki, benim için yeri çok başka olan Türk edebiyatının en önemli şairlerinden Arif Nihat Asya üstat bile kendi dönemi içinde çok üzün süreler şiirlerini yayınlatamamış ancak birkaç eserini kendi imkânları ile yayınlayabilmiş. Kendi beyanıdır. Üstelik çok acı bir durum ki okumayan bir toplumuz. Kitap görünce kaçıyoruz. Böyle olunca sadece şiir değil edebiyatın tüm alanları yara alıyor ve gerekli değeri görmüyor. Sonuç olarak ne dünya da ne de Türkiye de şiir ve edebiyat hak ettiği yeri bulamazken, özellikle de yeni kalemlere neredeyse hiç fırsat tanınmıyor. Konuyu daha fazla uzatmayayım çünkü fazlası daha çok can sıkar. Bu kadarı yeterli sanırım.
Aşk ve ayrılık temalı şiirlerde pek zorlandığımı söyleyemem. Lakin tarih ve kahramanlık temalı şiirlerde oldukça zorlanıyorum. Tabi bu söylediklerim şiirler için geçerli. Düz yazılarda, deneme ve hikâyelerde konu sıkıntısı yaşamıyorum. Bir konu belirleyip üzerine biraz araştırma yaptıktan sonra yazmaya başlamak benim için yeterli oluyor. Konu belirleme sürecimde özellikle sosyal konularda toplumsal reaksiyonları temel almaya çalışıyorum. Bu minval de birey ve toplum yazdıklarımın konusunu belirleme de ana etkenler oluyor.
Tarifsiz bir duygu. Hem müthiş bir mutluluk hem de emeğinin karşılığını almanın haklı gururunu yaşıyor insan. Edebiyat, insan için hava kadar ekmek kadar önemli bir ihtiyaç. Çünkü insanın gelişme sürecinin temelleri sayfalarda saklı. O sayfalarda kendini ve yarınlarını arayan insan faydalı, akıllı ve merhametli insandır. Okuyan insan, gelişmeye açık, topluma her anlamda ve alanda katkı sağlayan, sağlamaya hazır olan kişidir. Zaten kitaplar insanı, insan yapmak için yazılmıyor mu?
Elbette eserlerimin okunması, beğenilmesi, takdir görmesi bana oldukça olumlu yansıyor. Moral ve motivasyonumu diri tutmamı ve bir sonraki eserde daha iyisi için çalışmam yönünde beni daha güçlü bir gayret ve meraka sürüklüyor.
Yazmak, düşünmektir. Düşünmek, içsel bir yolculuktur. Bu içsel yolculukta öğrendiklerini kâğıtlara döker insan. Ve evet, yazarken anlatmak istediğim duyguyu hissediyor ve anlattığım olayın başrolüne bizzat kendimi koyuyorum.
İnsan güçlü bir varlık. Bu gücünü aklından ve iradesinden alır. Ama bu akıl ve iradeyi doğru besleyemez ise zamanla zayıflar ya kendini yok eder ya da yaşadığı dünyayı. İnsanın aklını ve iradesini besleyip geliştirebilmesi ancak kitaplarla mümkün olabilir. Okuyarak insan zihnini ve kalbini besler ve güçlendirir. O yüzden bizim millet olarak güçlü olmaya doğal olanakta okumaya ihtiyacımız var. Görklü yaratanın bile ilk emri oku olmuşken bugün bizim insan olarak okumaktan uzaklaşmamız en başta tanrının emrine karşı gelmemiz demektir. Düşünmek için, araştırmak ve sorgulamak için ve bu yolla doğruya yaklaşmak ve onu bulmak için insana bahşedilmiş en iyi rehber kitaplardır. Son olarak insan okumalı, bulduğu her fırsatta kitap okumalı diyorum. Ve bana kendimi, görüşlerimi ve eserlerimi anlatabilme fırsatı verdiğiniz için sizlere çok teşekkür ediyorum. Sağlıcakla kalın.
İnstagram: @burhancayofficial
Eda Tunçbilek ile Röportaj “Eda Tunçbilek Kimdir?”