34,5579$% 0.26
36,4775€% 0.31
%
%
%
İçindekiler
“Perde büyülü bir dünyadır. Öyle bir gücü vardır ki duyguları başka hiçbir sanat formunun yanına bile yaklaşamayacağı bir şekilde ortaya çıkarır.” Stanley Kubrick
Sinemanın hayatla doğrudan bir ilişkisi var. İster bir eğlence, ister entelektüel bir araç olarak görün fark etmez. Bazı filmler zihinlerimize, bazı filmler ise duygularımıza hitap ederek bizi dönüştürmeyi başarır.
Perdenin büyülü dünyasına kapıldığın anda duygular ve düşünceler değişmeye başlar. İzlediğimiz her film keşfetme isteğimizi perçinler ve bizi başka evrenlere, başka hayatlara, başka güzelliklere götürür. Yani sinema, hayatımızı iyileştirir.
Bu yazımızda Almanya’ya gideceğiz ve Berlin’de çekilen filmleri inceleyeceğiz. Seçtiğimiz Berlin filmleri ile nostaljik ve keyifli bir yolculuğa çıkmaya hazırsan başlayabiliriz. Film listemizde yok yok, ona göre. Bu filmleri izlerken seyahatini düşünmeye başlayabilirsin, bizden söylemesi.
Berlin; tarihi ve modern binaların iç içe geçtiği kompakt yapısı, çokkültürlü dokusu ve keşfedilmeyi bekleyen grafiti dolu sokaklarıyla Avrupa’nın bohem merkezlerinden biri. Bu yazımızda şehrin ruhunu yansıtan filmleri hatırlayacağız.
Haydi o halde, bu şehre dair çekilmiş bolca film seyret ki sanat ile olan bağın gelişsin ve seyahat aşkın körüklensin.
Özgün ismi “Der Himmel über Berlin (Berlin Üzerindeki Gökyüzü)” olan Wings of Desire filmi için sinema tarihinin en iyi filmlerden biri desek yanlış olmaz. “Yeni Alman Sineması” akımının dünyaca ünlü yönetmenlerinden biri olan Wim Wenders imzası taşıyan filmde, 2019 yılı içerisinde kaybettiğimiz efsane oyuncu Bruno Ganz başrolde.
Bir sinema şöleni niteliğinde olan film, ölümsüzlükten ve sonsuzluktan sıkılmış iki meleğin gözünden Berlin’i ve burada yaşayan insanların yaşamlarını anlatıyor. Yönetmen Wim Wenders’in simgesel yönü en kuvvetli eserlerinden biri olan Wings of Desire, yabancılaşma ve varoluş üzerine oldukça güçlü bir hikaye sunuyor.
Sinemaya yön veren usta yönetmenlerden Roberto Rossellini, “Yeni Gerçekçilik” akımının en önemli temsilcilerinden biriydi. Yazdığı ve çektiği filmlerle sinema tarihine ismini altın harflerle kazıyan efsane yönetmen, Germany Year Zero (Almanya, Sıfır Yılı) filminde bize 2. Dünya Savaşı sonrasında dünyanın, binaların ve insanların nasıl yıprandığını, nasıl çöktüğünü gösteriyor.
Kamerasını omzuna alan Rossellini, Germany Year Zero filminde yıkık dökük yapılar arasından geçiyor, sokaklarda dolanıyor ve karakterlerini oradan oraya sürüklüyor. Harap olmuş binalar ile beraber harap olmuş insanlığı son derece çarpıcı şekilde anlatan film, sinema klasiklerinden biri. Rossellini’nin bu filmini izlemekten geri kalma.
Florian Henckel von Donnersmarck, Almanya’nın son dönemlerdeki yıldız yönetmenlerinden. Orijinal ismi “Das Leben der Anderen” olan The Lives of Others (Başkalarının Hayatı) ise ilk uzun metraj filmi niteliğinde.
Vizyona girdiği dönemde birçok film festivalinden ödül kazanan yapım, Akademi Ödülleri’nde de “En İyi Yabancı Film” kategorisinde Oscar ödülünün sahibi olmuştu. Berlin Duvarı’nın yıkılmasından 5 yıl önce Doğu Almanya’da geçen film, Yüzbaşı Gerd Wiesler karakteri üzerinden psikolojik yönü hayli kuvvetli olan bir hikaye anlatıyor.
Tarihi ve politik dramalardan hoşlanan sinemaseverlere özellikle önereceğimiz bu filmi izlerken yer yer hüzünle dolabilir ve gözyaşlarına hakim olamayabilirsin, söylemedi deme. İyi seyirler!
Tom Tykwer çok yönlü bir sanatçı. Yönetmenliğin yanı sıra senarist ve besteci taraflarıyla da tanınan Tykwer, son dönemlerde daha çok “Wachowski Kardeşler” ile olan ortak işleriyle biliniyor; ancak kendisine asıl ünü getiren film Run Lola Run (Koş Lola).
Sinema açısından özel bir yere sahip olan Run Lola Run, sevgilisini kurtarmak için 20 dakika içinde 100.000 Mark bulmak zorunda olan Lola’nın başından geçenleri konu ediniyor. Sinematik kompozisyonu ve kurgusu dolayısıyla kült bir film olma özelliği taşıyan Run Lola Run, hiç tanımadığımız insanlarla dahi aramızda sıkı bir bağ olduğunu anlatıyor ve domino etkisi tezini işliyor.
Berlin’in kuşbakışı görünümüyle açılan film, sahip olduğu tema ile maceraseverler için birebir. Ayrıca bilgisayar oyunlarına göz kırpan kurgusuyla son derece özgün bir yapıya sahip olan Run Lola Run’ı izlemediysen şiddetle tavsiye ederiz. Bu filmi izlerken Berlin sokaklarına doyabilirsin.
Wolfgang Becker’in yönettiği Good Bye Lenin! (Elveda Berlin) filmi bir oğul ve annenin ilişkisi üzerinden Doğu ve Batı Almanya’yı bölen duvarın yıkılışını anlatıyor. Filmin başrollerinde ise Daniel Brühl, Katrin Saß ve Chulpan Khamatova gibi isimler yer alıyor.
1989 yılının Doğu Almanyası’nda sağlığı bozulan annesini üzmemek için ona bambaşka bir dünya yaratan genç Alex’in incelikli sevgisini oldukça keyifli şekilde işleyen film bizi nostaljik bir yolculuğa çıkarıyor.
Oyunculuklarıyla parlayan film, dinamik kamera kullanımı ve yönetmenlik başarısıyla izlenmeyi hak ediyor. Özellikle dönem filmlerinden hoşlanan sinemaseverlerin mutlaka izlemesi gereken bir film Good Bye Lenin!
Ulrich Edel imzası taşıyan ve sinema tarihinin unutulmazlarından birisi olan Christiane F. filmi, gerçek olaylardan esinlenilerek çekilmiş ve beyazperdeye aktarılmış güçlü bir yapım. Tam ismi Vera Christiane Felscherinow olan ana karakter, Berlin banliyölerinden birinde erkek kardeşi ve annesiyle yaşayan genç bir kız.
Christiane karakteri üzerinden 1970’li yılların Berlin’inde yaşamanın zorluklarını konu edinen filmin etkisi ise günümüzde hala devam ediyor. Filmin bu denli etkileyici olmasındaki en önemli sebep, kuşkusuz ki karakterlerin gerçek hayattaki kişiler olması ve hikayeye isimleri dahi değiştirilmeden aktarılması.
Ayrıca filmin müziklerinin David Bowie gibi ikonik bir müzisyene ait olması da filmin önemini artırıyor. David Bowie hayranı olup da bu filmi izlememiş sinema tutkunları varsa kısa sürede izlemelerini öneririz.
Kesintisiz çekim yöntemi olan plan-sekans anlatım biçimi, sinema açısından hayli özel bir teknik. Sinema tarihinde bu teknikle çekilmiş kült eserler mevcut. Sebastian Schipper imzalı Victoria filmi de uygulaması oldukça zor olan plan-sekans yöntemiyle çekilmiş bir eser.
Vizyona girdiği dönemde birçok film festivalinden ödül alan yapım, benzerine kolay rastlanmayacak türden bir sinema deneyimi. Yönetmen Sebastian Schipper’in, “Bu bir banka soygunu filmi değil. Bu bir banka soygunu!” diye tanımladığı film, izleyicisini genç bir turist olan Victoria ile beraber Berlin sokaklarında bir maceranın ortasına bırakıyor ve adım adım gerilimi yükseltiyor.
Sinan Çetin tarafından yönetilen ve oyuncu kadrosunda Hülya Avşar, Cem Özer, Eşref Kolçak gibi isimlerin yer aldığı Berlin in Berlin filmi, Türk sinemasın açısından bir dönemin unutulmazları arasında yer alıyor. Özellikle vizyona girdiği dönemde büyük gişe başarısı yakalayan film, Almanya’da yaşayan Türklerin yaşamına odaklanıyor ve kültürel farklılıkları anlatıyor.
Kaynak: Pegasus Blog
Romantik Avrupa Şehirlerine Yolculuk