40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
4.320,96%0,56
7.017,00%0,27
27.981,00%0,27
02:00
25 Kasım 2025 Salı
Aşk Bitti mi? Yoksa Sadece Form mu Değiştirdi?
Aşk, bitti mi? Tıpkı diğer birçok yoğun duygunun, coşkunun ve bağlılığın yavaşça buharlaştığı gibi… Modern hayat, en büyük duygusal yatırımımız olan aşkın da miadını mı doldurdu?
Yıllar önce, sanırım hepimiz o anlarda şöyle düşündük: “Bir an önce bitsin şu his. Beni mahveden bu acı son bulsun.” Otobüste, minibüste gözyaşlarımızı tutamadığımız; hayatımıza devam edemez duruma geldiğimiz o zirve noktasına ulaştığımızda yakardık: “Tanrım, bitsin bu duygu! Hiçbir şey istemiyorum, bir daha aşık olmak istemiyorum.”
Sonra bir gün, hiç anlamamışızdır. İşe gidip gelirken, arkadaşlarla toplanırken, hayatın o akıcı, sıcak rutinine kendimizi kaptırırken, o yakıcı aşk sessizce geçip gitmiştir. Tıpkı bir mevsimin sona ermesi gibi.
Fark ettiğimiz an ise, genellikle tesadüfi olur: Eski bir müzik dinlerken, ya da yıllar önce yazdığımız bir notu bulduğumuzda. Oysa, o zamanlar, hiç bitmeyecek, ömür boyu size yapışmış kalacak bir duygu zannederdik onu.
Şimdi, kırklı yaşlardan sonra gelen bir farkındalıkla soruyorum: O yoğun, yakıcı, bazen delilik boyutundaki aşk hissi sönüyor mu? Acaba bu, herkes için mi böyle? Yoksa sadece yaşın ve deneyimin bize yüklediği bir duygusal olgunlaşma mı?
💔 Gençlik Aşkının Enflasyonu: Duyguların Hızla Tüketildiği Bir Dünya
Diğer duygularda da durum farklı değil. Canımız sıkılınca ne yapıyoruz? Hemen bir yerlere gidiyoruz, dışarı çıkıyoruz, bir film izliyoruz, arkadaşlarla buluşuyoruz. O duyguyu—o can sıkıntısını, o melankoliyi—yeterince derin yaşamamaya çalışıyoruz. Çünkü artık modern yaşamda çok fazla “kaçış” ve “oyalama” imkanı var.
Dizilerde gördüğümüz, bir parkta simit çay içen, her şeye en baştan başlayan, ayrılınca hayatlarına devam edemeyeceklerini sanan o sevgililer… Aşkları bitti mi? Onlar da bitti. Ya hemen yeni birilerine koşuyorlar ya da o acıyı bir oyalama, bir kafa dağıtma telaşıyla kapatmaya çalışıyorlar.
En enteresanı da şu: Bazı psikologlar ve kişisel gelişim uzmanları da bu hızlı tüketimi öneriyor. “Terk mi edildin? Git sen de birini bul, çık dışarı. Abartma! Zeki Müren zamanında yaşamıyorsun.” Bu, modern çağın hızına ayak uydurma zorunluluğu mu? Yoksa duygusal derinliği ve melankoliyi çağ dışı bir romantizm olarak görme eğilimi mi?
Anlıyoruz ki, dünya değişiyor. Evet, ayak uydurmaya çalışıyoruz ama bocalıyoruz. O yakıcı, bütün benliğinizi saran, sınırları zorlayan aşk, sanırım artık sadece eski bir roman olarak kaldı. Sayfaları sararmış, tozlu ama bir zamanlar ne kadar büyük bir tutkuyla yazıldığını fısıldayan bir roman…
✨ Delilik Bitti, Peki Yerine Ne Kondu? Olgunluğun Yeni Aşkı
Belki de bu karamsar tabloyu çizerken haksızlık ediyoruz. Yok olan, gerçekten “Aşk”ın ta kendisi miydi, yoksa sadece gençliğin getirdiği o “Delice Aşk” tanımı mıydı? Hani, uğruna uykusuz kalınan, hayatın merkezine konan, bitince dünyayı durduracak sanılan o kırmızı alarm hali.
Şimdi, bunca yaşanmışlıktan sonra, geriye dönüp baktığımızda fark ediyoruz ki, o delilik hali bitti ama yerini daha farklı bir şeye bıraktı. O kayıp duyguların boşluğunu, daha sessiz, daha kabullenici bir sevgi dolduruyor olabilir.
Bu yeni formun adı belki “Aşk” değil; belki “Yoldaşlık”, belki “Huzur”, ya da yalnızca “Derin Dostluk”. Uğruna ağlamadığımız, kalp çarpıntısıyla uyanmadığımız ama varlığıyla güven veren bir sığınak. O, artık hayatınızı altüst etmiyor; tam tersine, dağılan parçalarınızı toparlıyor.
O eski, tutkulu roman bitti, evet. Ama elimizde, her sayfasına dokunmaktan keyif aldığımız, daha kalın, daha gerçek bir “Hayat Kitabı” var. Ve bu kitabın sayfalarında, o eski deliliğin olgunlaşmış, sessizliğe bürünmüş yeni bir anlamı parlıyor.