34,5241$% 0.18
36,4934€% 0.37
2.961,33%0,90
5.071,00%0,35
20.193,00%0,36
15 Kasım 2024 Cuma
Atatürk Arboretumu, İstanbul’da gezilecek yerler arasında doğanın tadını çıkarmak isteyenlerin bildiği gizli bir cennet. Hafta sonu yemyeşil anlar geçirmek için gidilebilecek bu doğa parkı, Türkiye’nin ilk fidanlığının bulunduğu yer aynı zamanda. Belgrad Ormanı içerisinde 296 hektarlık bir alana 1949 yılında kurulmuş bu park, binlerce bitki türünü içinde barındırıyor.
“Atatürk Arboretumu’na nasıl gidilir, orada neler yapılır, gitmeden önce bilinmesi gereken şeyler neler ve giriş ücreti ne kadar?” gibi sorulara yanıt arıyorsan okumaya devam et. Sarıyer ilçesinin en güzel noktalarından biri olan Atatürk Arboretumu’nda mükemmel bir gün seni bekliyor.
İstanbul’un Sarıyer ilçesinde bulunana arboretum, Belgrad Ormanı içerisine konumlanmış. İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi bünyesinde bulunan bu güzel ormana, şehir içinden birçok ulaşım imkanı bulunuyor.
Kişisel araç ile ulaşım sağlayacaklar, Büyükdere Caddesi üzerinden Sarıyer’e ulaştıktan sonra Bahçeköy yönüne doğru ilerlemeli. Bahçeköy’e vardıktan sonra İstanbul Üniversitesi Spor Salonu karşısında bulunan Kemerburgaz yolu üzerinden sola saparak 500 metre kadar devam edildiğinde doğal parka varılmış oluyor.
Botanik bahçeler ve canlı türleri ile kaplı arboretuma toplu taşıma ile gitmeyi düşünenler için birçok alternatif yol var. Bunlardan en uygunu, metro üzerinden otobüsle aktarma yapmak. M2 kodlu Yenikapı – Hacıosman metrosunu kullanarak son durağa, yani Hacıosman’a gittikten sonra 42HM kodlu Hacıosman – Bahçeköy otobüs hattına binerek kısa bir sürede doğal parka varılabilir.
Atatürk Arboretumu toplu taşıma ulaşımı için alternatifler şu şekilde:
Atatürk Arboretumu’nu keşfetmek isteyen ama İstanbul dışında yaşayanların ise öncelikle Türkiye’mizin en büyük ve kalabalık şehrine gelmesi gerekiyor. Bunun için de en pratik yöntem, hava yolu seyahati.
2000’den fazla bitki türüne ev sahipliği yapan doğa parkına giriş ücretli. Düzenli olarak dikim çalışmaları yapılan, Orman Genel Müdürlüğü tarafından her zaman bakımlı tutulan bu orman, giriş ücretini tamamen hak ediyor. Doğal güzellikleri ve huzurlu atmosferi ile İstanbul içinde adeta bir vaha olan arboretum, aynı zamanda video ve fotoğraf çekimi için de kullanılabiliyor.
Atatürk Arboretumu giriş ücretleri 2024 yılı itibarıyla şu şekilde:
Atatürk Arboretumu giriş ücretleri güncel fiyatları ve tam liste için buraya tıklayabilirsin. Grup olarak ziyaret etmek istersen online rezervasyon yaptırabilirsin. Ayrıca Atatürk Arboretumu’nda yer alan ağaç ve çalılarla ilgili detaylı bilginin yer aldığı “Atatürk Arboretumu Ağaç ve Çalıları” kitabını da buradan temin edebilirsin.
Arboretum haftanın 6 günü sabah 09.00’dan akşamüstü 17.00’ye kadar açık. Pazartesi günleri ise kapalı.
Botanik alanında bilimsel araştırmaların gerçekleştiği bu doğal parka 4 mevsim boyunca gidilebilir; çünkü burası her mevsim güzel. Sonbaharda ise ayrı güzel. Neden mi? Çünkü burası aynı zamanda bir ağaç müzesi ve ağaçların sonbaharda ne kadar etkileyici göründüğünü hepimiz biliriz. (Atatürk Arboretumu’nda Müzekart geçerli değil.)
İstanbul’un doğa açısından kurtarılmış bölgelerinden biri olan arboretum, sonbaharda turuncudan kırmızıya, mordan pembeye bir renk cümbüşüne sahne oluyor. Özellikle öğlen saatlerinde, güneş ışınlarının ağaçlar ve yapraklarla yaptığı gölge oyunları kesinlikle görülmeye değer.
Atatürk Arboretumu yaz mevsiminde ise capcanlı. Binlerce kuş, böcek ve küçük memeli türünün yaşadığı bu ormanda kendini tam anlamıyla doğanın kucağına bırakabilirsin. Ormanın girişinde sana “hoş geldin” diyen çiçek kokuları, bir noktadan sonra gevezelik eden kurbağaların sesleri ve topluca orman şarkısı söyleyen kuşlarla böceklerin cıvıltı ve vızıltıları ile birleşecek. Bu arada ormanda yılanların da bulunduğu söyleniyor, ama kesinlikle zararsız oldukları belirtiliyor.
İlkbahar, arboretum için tam uyanış zamanı. Çiçekler açıyor, ağaçlar yeşeriyor, sincaplar etrafta geziniyor… İstanbul’da ilkbaharı karşılamak için daha iyi bir yer var mıdır, bilemiyoruz.
Kış sezonunda arboretum artık soğuk bir yer, ama kar yağdığı zamanlarda burası bir kartpostala dönüşüyor. Bembeyaz giyinmiş bir orman görüntüsü eşliğinde sıcacık kahveni yudumlamak istersen bir hafta sonunu buraya ayırmanı öneriyoruz.
Öncelikle arboretum kelimesine değinelim. Arboretum kelimesinin kökeni, Latince “ağaç” anlamına gelen “arbor” sözcüğü ile “belli bitkilerin yetiştirildiği alan” anlamındaki “-etum” son ekinin birleşmesinden oluşuyor. Bir alana arboretum diyebilmemiz için klimatik, fitocoğrafik yani bitki coğrafyası özelliklerine uyabilecek, kökeni bilinen, çok sayıda odunsu bitkinin belirli ilkeler çerçevesinde sergilenmesi gerekiyor.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde, 1916 yılında Neşet Hoca tarafından ilk adımları atılan fidanlığın geliştirilmesi ile oluşan Atatürk Arboretumu, dünyadaki diğer önemli botanik bahçeleri ile iş birliği içerisinde. Tohum ve fidan değişimi sonucunda ormanda 2000’den fazla bitki türü bulunuyor.
Orman Bakanlığı tarafından koruma altında bulunan İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’ne bağlı arboretum, ismini 1982 yılında alıyor. 1881 yılının Atatürk’ün doğum yılı olması nedeniyle 100. yılı anısına verilen bu isimle beraber yapılan düzenlemeler sonucunda bu doğa parkı artık bir işletme şefliği statüsüne kavuşuyor.
Arboretum, Türkiye’deki en geniş soğanlı bitkiler ve odunsu bitkiler koleksiyonuna sahip müze konumunda.
Müze, yedi kıta için yedi parsele ayrılmış. Her parselde, o kıtaya ait bitki türleri ve ekolojik unsurlar bulunuyor. Atatürk Arboretumu haritası edinerek doğa parkının tüm ayrıntılarına erişilebilir.
Arboretum, üniversitelerin araştırmaları için kullanılıyor. Bu tip özel durumlar nedeniyle zaman zaman arboretumun bazı bölümleri girişe kapalı olabilir.
Atatürk Arboretumu bünyesinde üç gölet, şeflik binası, kaynak suyu çeşmeleri, tuvalet, patika ve parkurlar bulunuyor.
İstanbul’da oksijen seviyesi en yüksek yerlerden biri arboretum. Atatürk Arboretumu’nun yüksek oksijen seviyesine alışık olmayan bünyeler, 3 ila 4 saatlik sürenin ardından oksijen çarpmasına bağlı olarak baş ağrısı hissedebilirler.
ABD’nin en uzun soluklu dizisi Simpsonlar’ın (The Simpsons) bazı gerçek olayları önceden tahmin etmesi, diziyi hayranlarının gözünde özel kılıyor. Daha önce corona virüs, facetime, akıllı saat, Yunanistan’ın borç temerrüdü, kripto para, Donald Trump’ın başkanlığı, hatta ABD’deki Kongre Binası işgalini bile bilen dizinin bir başka olayı da tahmin ettiği iddia edildi. Dizinin, kargo gemisinin Baltimore Limanı’nın dışındaki köprünün çökmesine yol açmasını bir bölümünde işlediği öne sürüldü. İşte Simpsonlar’ın doğru çıkan ve çıkacağı konuşulan diğer tahminleri…
Dr. Necmi Yarış’ın kaleme aldığı “Çocuklar ve Ebeveyinler için ayrı anlatımla vücudumuzu tanıyalım” eseri X On Yayın grubu etiketiyle ön satışa sunuldu.
İşte derin bilgilerle dolu o kitap ve ayrıntıları.
Kitabınıza Hoşgeldiniz!
Sevgili Küçük Kaşifler ve Büyük Bilim Meraklıları,
Hoş geldiniz! Vücudumuz, inanılmaz bir macera dünyası gibi. İçinde her şeyin düzenli ve mü-
kemmel bir şekilde çalıştığı, sırlarla dolu bir “süper makine” var. Bu kitap, hem çocuklar hem de
ebeveynler için bu gizemli ve harika dünyayı keşfetmenin kapılarını açacak.
Çocuklar için:
Hey çocuklar! Hazır mısınız? Vücudunuzun içindeki süper kahramanlarla tanışmaya başlıyoruz.
Her bir organ, özel bir görevi yerine getiren bir kahraman gibi çalışır. Örneğin:
Kitabın her bölümünde, bu kahramanların ne kadar harika olduklarını ve nasıl çalıştıklarını eğ-
lenceli ve komik bir dille öğreneceksiniz. Ve her bölümün sonunda, “Süper Üstü İşlemler” adlı
özet kısmında, öğrendiğiniz önemli bilgileri tekrar gözden geçirebileceksiniz.Sorularla cevapları
bilginiz artacaktır. Bu bölüm, öğrendiklerinizi hafızanızda taze tutacak ve her zaman hatırlamanıza
yardımcı olacak.
Ebeveynler için:
Sevgili ebeveynler, bu kitabın amacı, çocuklarınıza vücudunun harikalarını eğlenceli bir şekilde
öğretirken, sizlere de detaylı ve bilimsel bir açıklama sunmaktır. Kitabın her bölümünde çocuklara
yönelik komik ve basit anlatımların ardından, aynı konuyu daha derinlemesine inceleyeceğiz.
bir açıklama sunacağız.
bilgi sunacağız.
Kitabın her bölümü, çocuklarınızın bu bilgileri eğlenceli bir şekilde öğrenmesini sağlarken, sizlere
de bu bilgileri nasıl daha iyi açıklayabileceğiniz konusunda rehberlik edecek. “Süper Üstü İşlemler
ile Sorularla Cevaplar” bölümü, her bölümde öğrendiğiniz önemli bilgileri özetleyecek ve sizlerin
bu bilgileri günlük yaşamda nasıl kullanabileceğinizi gösterecek.
Birlikte bu yolculuğa çıkarken, vücudumuzun büyüleyici işleyişini ve sırlarını keşfedeceğiz. Hem
çocuklar hem de ebeveynler için bilgilendirici, eğlenceli ve unutulmaz bir keşif deneyimi için hazır
olun! İyi keşifler ve öğrenmeler dileriz.
Yazar İhsan Fatih Polat ( Ozan Ebedi ) yeni eseri olan “Beş Polis Kardeş” X On Yayın Grubu etiketiyle kitapçılarda yerini aldı.
İşte Ozan Ebedinin yeni eseri…
– İnsân tehlikeli olmayı nasıl ister?
Bir insânda olmalı ille de ‘erdem’
Erdemli olmalı ki kalabilsin muhkem
Her insân, şahsî bireysel tercîhlerini de aşan objektif ahlâkî
standartlara sâhip olmak zorundadır. Ahlâkî kimliğini, duygu
ve düşünce kâbiliyetini, bilişsel ve duyuşsal muhâkeme yeteneğini mutlaka kazanmış olması gerekir ki ondan herkesi tatmîn
edebilecek seviyede müspet davranışlar sâdır olabilsin.
Eseri tüm kitap platformlarından temin edebilirsiniz.
Hammurabi, MÖ 1792-1750 yılları arasında hüküm süren, Amori kökenli Birinci Babil Hanedanlığı’nın altıncı kralıdır. Mezopotamya tarihinin en önemli figürlerinden biri olarak kabul edilir. Çünkü hem başarılı bir savaşçı hem de adaletli bir yönetici olarak tanınmıştır. Hükümdarlığı boyunca Babil’i küçük bir şehir devletinden büyük bir imparatorluğa dönüştürmüş ve Mezopotamya’nın neredeyse tamamını egemenliği altına almıştır. Hammurabi’nin en ünlü eseri ise Hammurabi Kanunları’dır. Bu kanunlar, Mezopotamya’da yazılı olarak kaydedilen ilk yasa kodlarından biridir ve daha sonraki kanunlara, özellikle de Tevrat’taki Musa Kanunları’na ilham kaynağı olmuştur.
Bu makalede, Hammurabi’nin hayatı, saltanatı, fetihleri, kanunları ve mirası hakkında detaylı bilgiler sunacağız. Makalemizin alt başlıkları şöyledir:
Hammurabi’nin hayatına dair kesin bilgiler çok azdır. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, orta kronolojiye göre MÖ 1810 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Babası Sin-Muballit, Amori kökenli Birinci Babil Hanedanlığı’nın beşinci kralıydı ve sağlığı bozulduğu için tahttan feragat etmiştir. Hammurabi, babasından sonra MÖ 1792 yılında Babil’in kralı olmuştur.
Hammurabi’nin eşi veya eşleri hakkında da çok az şey bilinmektedir. Sadece bir oğlunun adı bilinmektedir: Samsu-iluna. Samsu-iluna, babasının ölümünden sonra tahta çıkmıştır. Hammurabi’nin diğer çocukları veya torunları hakkında ise hiçbir kaynak bulunmamaktadır.
Hammurabi’nin ölüm tarihi de kesin olarak bilinmemektedir. Ancak orta kronolojiye göre MÖ 1750 civarında olduğu düşünülmektedir. Hammurabi, yaklaşık 60 yaşında ölmüştür. Ölüm sebebi bilinmemektedir. Hammurabi’nin mezarı da bulunamamıştır. Ancak bazı kaynaklar, Babil’in kutsal alanı Esagila’da gömüldüğünü belirtmektedir.
Hammurabi, Babil’in kralı olduğunda, Mezopotamya’da birçok güçlü ve bağımsız şehir devleti vardı. Bu şehir devletleri arasında sürekli savaşlar, ittifaklar ve rekabetler yaşanıyordu. Hammurabi, ilk yıllarında Babil’i savunmak ve güçlendirmek için çeşitli siyasi ve askeri hamleler yaptı. Örneğin, Babil’in kuzeyindeki Mari şehriyle dostane ilişkiler kurdu. Mari kralı Zimri-Lim ile yazışmalar yaptı ve kızını onunla evlendirdi. Böylece Babil ile Mari arasında bir ittifak oluşturdu. Ayrıca, Babil’in güneyindeki Larsa şehriyle de barışçıl ilişkiler geliştirdi. Larsa kralı Rim-Sin ile anlaşarak, iki şehir arasındaki ticareti arttırdı.
Hammurabi’nin saltanatının ilk 30 yılı boyunca, Mezopotamya’daki en güçlü devlet Elam’dı. Elam, bugünkü İran’ın güneybatısında yer alan bir krallıktı. Elam kralı Siwe-Palar-Huppak, Mezopotamya’nın büyük bir bölümünü istila etmişti. Özellikle, Isin ve Uruk gibi önemli şehirleri ele geçirmişti. Hammurabi, Elam’ın baskısına karşı direnmek için diğer Mezopotamyalı krallarla ittifak kurdu. Bu ittifaka dahil olanlar arasında Larsa kralı Rim-Sin, Eshnunna kralı Ibal-pi-El II ve Mari kralı Zimri-Lim vardı.
Hammurabi ve müttefikleri, MÖ 1764 yılında Elam’a karşı bir savaş başlattılar. Bu savaşa Der Savaşı adı verilir. Der, bugünkü Irak’ın Diyala ilinde yer alan bir antik şehirdir. Hammurabi ve müttefikleri, Der yakınlarında Elam ordusuyla karşılaştılar. Ancak savaş sonuçsuz kaldı. Hiçbir taraf kesin bir galibiyet elde edemedi. Savaştan sonra, Hammurabi ve Siwe-Palar-Huppak arasında bir barış antlaşması imzalandı. Bu antlaşmaya göre, Elam Mezopotamya’dan çekilecek ve iki taraf arasındaki sınır Der’de belirlenecekti.
Der Savaşı’ndan sonra, Hammurabi’nin saltanatının ikinci dönemi başladı. Bu dönemde Hammurabi, Mezopotamya’yı fethetmek için harekete geçti. Önce müttefiklerine ihanet etti ve onları teker teker ele geçirdi. MÖ 1763 yılında Eshnunna’yı aldı. MÖ 1762 yılında Mari’yi aldı. MÖ 1761 yılında Larsa’yı aldı. Son olarak MÖ 1755 yılında Asur’u aldı. Böylece Hammurabi, Mezopotamya’nın neredeyse tamamını egemenliği altına aldı. Sadece Sümer’in güneyindeki bazı küçük şehir devletleri bağımsız kaldı.
Hammurabi’nin saltanatının son yıllarında ise Babil İmparatorluğu’nun iç işlerine odaklandı. İmparatorluğunu merkezi bir yönetimle idare etti. Şehirlerin yöneticilerini kendisi atadı ve onlara vergi toplama, adalet dağıtma ve kamu hizmetleri sağlama gibi görevler verdi. Hammurabi, imparatorluğunun refahını arttırmak için çeşitli reformlar yaptı. Örneğin, tarımı geliştirmek için kanallar inşa ettirdi, ticareti teşvik etmek için yollar ve köprüler yaptırdı, tapınakları ve sarayları güzelleştirdi ve bilim, sanat ve edebiyatı destekledi. Hammurabi’nin en önemli reformu ise kanun kodunu oluşturmasıydı. Bu konu için makalemizi okumaya devam edin.
Hammurabi Kanunları, Mezopotamya’da yazılı olarak kaydedilen ilk yasa kodlarından biridir. Hammurabi, kanun kodunu MÖ 1754 yılında oluşturmuş ve Babil İmparatorluğu’nun her yerine dikilmiş olan siyah diorit taşlarına yazdırmıştır. Bu taşlardan en iyi korunmuş olanı, bugün Paris’teki Louvre Müzesi’nde sergilenmektedir.
Hammurabi Kanunları, 282 maddeden oluşmaktadır. Bu maddeler, çeşitli konuları kapsamaktadır. Örneğin, aile hukuku, ceza hukuku, ticaret hukuku, borç hukuku, miras hukuku, tarım hukuku ve kölelik hukuku gibi. Hammurabi Kanunları’nın temel ilkesi, “göze göz, dişe diş” olarak bilinen misilleme (kısas) ilkesidir. Bu ilke, suçluların işledikleri suçlara eşit veya orantılı bir ceza almalarını öngörmektedir. Örneğin, kanun kodunun 196. maddesi şöyledir: “Bir adam başka bir adamın gözünü çıkardıysa, onun gözünü çıkaracaklar.”
Hammurabi Kanunları’nın bir diğer önemli özelliği ise sosyal adaleti sağlamaya çalışmasıdır. Hammurabi Kanunları, toplumdaki farklı sınıflara göre farklı cezalar belirlemiştir. Örneğin, kanun kodunun 198. maddesi şöyledir: “Bir adam başka bir adamın dişini kırdıysa ve bu adam awilum (soylu) ise, gümüşle onu ödeyecek; ama bu adam muskenum (fakir) ise, dişini kıracaklar.” Hammurabi Kanunları, ayrıca kadınların, çocukların, dul ve yetimlerin haklarını da korumaya çalışmıştır. Örneğin, kanun kodunun 148. maddesi şöyledir: “Bir adam karısını boşadıysa ve karısı hiçbir suç işlemediyse, karısına evlilik bağı kurulduğunda verdiği çeyizi geri verecek ve çocuklarının bakımını sağlayacak.”
Hammurabi Kanunları’nın başında ve sonunda ise Hammurabi’nin kendisi tarafından yazılmış olan giriş ve sonuç bölümleri bulunmaktadır. Bu bölümlerde Hammurabi, kanun kodunu neden ve nasıl oluşturduğunu anlatmaktadır. Hammurabi’ye göre, kanun kodunu oluşturmasının amacı şudur: “Adaleti ülkede sağlamak için; kötülüğü ve zulmü yok etmek için; güçlünün zayıfı ezmesini engellemek için; tanrılar Anu ve Enlil’in emriyle; tanrı Marduk’un seçtiği kral Hammurabi…”
Hammurabi Kanunları, Mezopotamya tarihinde büyük bir öneme sahiptir. Çünkü hem Hammurabi’nin imparatorluğunu birleştirmesine hem de daha sonraki kanunlara ilham kaynağı olmasına yardımcı olmuştur. Özellikle Tevrat’taki Musa Kanunları’nda Hammurabi Kanunları’ndan alınmış veya benzer olan pek çok madde bulunmaktadır. Hammurabi Kanunları’nın etkisi sadece Mezopotamya ile sınırlı kalmamıştır. Daha sonraki medeniyetlerde de Hammurabi Kanunları’ndan esinlenilmiştir. Örneğin, Antik Yunanistan’da Solon’un kanunları, Antik Roma’da On İki Levha Kanunu, İslam Hukuku’nda Şeriat Kanunu ve modern hukuk sistemlerinde de Hammurabi Kanunları’nın izleri görülebilir.
Hammurabi Kanunları, Hammurabi’nin saltanatının en önemli eseridir. Hammurabi, kanun kodunu oluşturarak hem kendi döneminde hem de sonraki dönemlerde adaletin sembolü olmuştur. Hammurabi’nin kanun kodu, insanlık tarihinin en eski ve en etkili yasal belgelerinden biridir.
Hammurabi, Mezopotamya’nın en büyük imparatorlarından biri olarak kabul edilir. Çünkü hükümdarlığı boyunca birçok şehir devletini fethetmiş ve Babil İmparatorluğu’nu kurmuştur. Hammurabi’nin fetihleri, iki aşamada gerçekleşmiştir. Birinci aşamada, Hammurabi, Mezopotamya’daki en güçlü devlet olan Elam’a karşı mücadele etmiştir. İkinci aşamada ise Hammurabi, müttefiklerine ihanet ederek onları teker teker ele geçirmiştir. Bu bölümde, Hammurabi’nin fetihlerinin ayrıntılarını inceleyeceğiz.
Hammurabi’nin saltanatının ilk 30 yılı boyunca, Mezopotamya’daki en güçlü devlet Elam’dı. Elam, bugünkü İran’ın güneybatısında yer alan bir krallıktı. Elam kralı Siwe-Palar-Huppak, Mezopotamya’nın büyük bir bölümünü istila etmişti. Özellikle, Isin ve Uruk gibi önemli Mezopotamya şehirlerini ele geçirmişti. Hammurabi, Elam’ın baskısına karşı direnmek için diğer Mezopotamyalı krallarla ittifak kurdu. Bu ittifaka dahil olanlar arasında Larsa kralı Rim-Sin, Eshnunna kralı Ibal-pi-El II ve Mari kralı Zimri-Lim vardı.
Hammurabi ve müttefikleri, MÖ 1764 yılında Elam’a karşı bir savaş başlattılar. Bu savaşa Der Savaşı adı verilir. Der, bugünkü Irak’ın Diyala ilinde yer alan bir antik şehirdir. Hammurabi ve müttefikleri, Der yakınlarında Elam ordusuyla karşılaştılar. Ancak savaş sonuçsuz kaldı. Hiçbir taraf kesin bir galibiyet elde edemedi. Savaştan sonra, Hammurabi ve Siwe-Palar-Huppak arasında bir barış antlaşması imzalandı. Bu antlaşmaya göre, Elam Mezopotamya’dan çekilecek ve iki taraf arasındaki sınır Der’de belirlenecekti.
Der Savaşı, Hammurabi için bir dönüm noktası oldu. Çünkü bu savaştan sonra Hammurabi, Mezopotamya’yı fethetmek için harekete geçti. Önce müttefiklerine ihanet etti ve onları teker teker ele geçirdi.
Hammurabi’nin saltanatının ikinci döneminde, Hammurabi, Mezopotamya’yı fethetmek için müttefiklerine ihanet etti. Önce Eshnunna’yı aldı. Eshnunna, bugünkü Irak’ın Diyala ilinde yer alan bir antik şehirdi. Eshnunna kralı Ibal-pi-El II, Hammurabi ile ittifak halindeydi. Ancak Hammurabi, Eshnunna’nın zenginliğinden ve stratejik konumundan yararlanmak istedi. MÖ 1763 yılında Eshnunna’ya saldırdı ve şehri ele geçirdi.
Sonra Mari’yi aldı. Mari, bugünkü Suriye’nin Halep ilinde yer alan bir antik şehirdi. Mari kralı Zimri-Lim, Hammurabi’nin dostu ve kayınbiraderiydi. Çünkü Hammurabi’nin kızını evlendirmişti. Ancak Hammurabi, Mari’nin ticaret yollarını kontrol etmesinden rahatsızdı. MÖ 1762 yılında Mari’ye saldırdı ve şehri ele geçirdi. Zimri-Lim ise kaçtı ve öldürüldü.
Ardından Larsa’yı aldı. Larsa, bugünkü Irak’ın Dhi Qar ilinde yer alan bir antik şehirdi. Larsa kralı Rim-Sin, Hammurabi ile barış içindeydi. Çünkü iki şehir arasında ticaret anlaşması vardı. Ancak Hammurabi, Larsa’nın Sümer’in güneyindeki şehirleri kontrol etmesini istemiyordu. MÖ 1761 yılında Larsa’ya saldırdı ve şehri ele geçirdi.
Son olarak Asur’u aldı. Asur, bugünkü Irak’ın Ninova ilinde yer alan bir antik şehirdi. Asur kralı Shamshi-Adad I, Hammurabi’nin rakibiydi. Çünkü Asur, Mezopotamya’nın kuzeyinde büyük bir imparatorluk kurmuştu. Shamshi-Adad I, MÖ 1776 yılında öldüğünde, oğulları arasında taht kavgası başladı. Hammurabi, bu durumdan yararlanarak Asur’a saldırdı ve MÖ 1755 yılında şehri ele geçirdi.
Böylece Hammurabi, Mezopotamya’nın neredeyse tamamını egemenliği altına aldı. Sadece Sümer’in güneyindeki bazı küçük şehir devletleri bağımsız kaldı. Hammurabi’nin fetihleri, onu Mezopotamya tarihinin en büyük imparatorlarından biri yaptı.
Hammurabi, Mezopotamya tarihinin en önemli figürlerinden biridir. Çünkü hem başarılı bir savaşçı hem de adaletli bir yönetici olarak tanınmıştır. Hammurabi, hükümdarlığı boyunca Babil’i küçük bir şehir devletinden büyük bir imparatorluğa dönüştürmüş ve Mezopotamya’nın neredeyse tamamını egemenliği altına almıştır. Hammurabi’nin en ünlü eseri ise Hammurabi Kanunları’dır. Bu kanunlar, Mezopotamya’da yazılı olarak kaydedilen ilk yasa kodlarından biridir ve daha sonraki kanunlara, özellikle de Tevrat’taki Musa Kanunları’na ilham kaynağı olmuştur.
Hammurabi’nin mirası, sadece kendi dönemiyle sınırlı kalmamıştır. Daha sonraki dönemlerde de Hammurabi’nin etkisi görülmüştür. Örneğin, Hammurabi’nin kurduğu Babil İmparatorluğu, Mezopotamya’da uzun süre varlığını sürdürmüştür. Hammurabi’den sonra tahta çıkan oğlu Samsu-iluna, babasının fethettiği toprakları korumaya çalışmıştır. Ancak bazı isyanlar ve saldırılar sonucunda imparatorluk küçülmüştür. Babil İmparatorluğu, MÖ 1595 yılında Hititler tarafından yıkılmıştır. Ancak daha sonra Kassitler tarafından yeniden kurulmuştur. Kassitler, Hammurabi’nin kanun kodunu kabul etmiş ve Babil kültürünü devam ettirmişlerdir. Babil İmparatorluğu, MÖ 1155 yılında Elamlılar tarafından yıkılmıştır. Ancak daha sonra Asurlular tarafından yeniden kurulmuştur. Asurlular da Hammurabi’nin kanun kodunu saygı duymuş ve Babil kültürünü devam ettirmişlerdir. Babil İmparatorluğu, MÖ 612 yılında Medler ve Babilliler tarafından yıkılmıştır. Ancak daha sonra Persler tarafından yeniden kurulmuştur. Persler de Hammurabi’nin kanun kodunu saygı duymuş ve Babil kültürünü devam ettirmişlerdir.
Hammurabi’nin mirası, sadece Mezopotamya ile de sınırlı kalmamıştır. Daha sonraki medeniyetlerde de Hammurabi’nin etkisi görülmüştür. Özellikle Antik Yunanistan, Antik Roma, İslam Hukuku ve modern hukuk sistemleri, Hammurabi Kanunları’ndan esinlenmiştir. Hammurabi Kanunları, insanlık tarihinin en eski ve en etkili yasal belgelerinden biridir.
Hammurabi, Mezopotamya tarihinin en büyük imparatorlarından biri olarak anılmaktadır. Çünkü hem güçlü bir devlet kurmuş hem de adaletli bir kanun kodu oluşturmuştur. Hammurabi’nin eserleri, hem kendi döneminde hem de sonraki dönemlerde saygı görmüştür. Hammurabi, Mezopotamya kültürünün ve uygarlığının sembolüdür.
Bu makalede, Hammurabi hakkında her detayı veren adım adım kapsamlı bir makale yazdık. Makalemizin amacı, Hammurabi’nin kim olduğunu, ne yaptığını ve neden önemli olduğunu anlatmaktı. Makalemizin alt başlıkları şunlardı:
Makalemizde, Hammurabi’nin hayatına dair kesin bilgilerin çok az olduğunu, ancak onun saltanatı, fetihleri ve kanunları hakkında çok daha fazla bilgiye sahip olduğumuzu gördük. Hammurabi’nin saltanatının iki aşamada gerçekleştiğini, birinci aşamada Elam’a karşı savaştığını, ikinci aşamada ise müttefiklerine ihanet ederek Mezopotamya’yı fethettiğini öğrendik. Hammurabi’nin en ünlü eseri olan Hammurabi Kanunları’nın, Mezopotamya’da yazılı olarak kaydedilen ilk yasa kodlarından biri olduğunu, “göze göz, dişe diş” ilkesine dayandığını ve sosyal adaleti sağlamaya çalıştığını anlattık. Hammurabi’nin mirasının ise sadece kendi dönemiyle sınırlı kalmadığını, daha sonraki dönemlerde de saygı gördüğünü ve etkili olduğunu belirttik.
Makalemizin sonuna geldik. Umarız makalemiz size yardımcı olmuştur. Makalemizi beğendiyseniz, lütfen bize olumlu bir geri bildirim verin. Makalemizi geliştirmek için yapabileceğimiz bir şey varsa, lütfen bize bildirin. Başka makalede görüşmek dileğiyle