35,5594$% 0.16
36,5618€% -0.36
3.080,73%-0,39
5.015,00%-0,16
19.999,00%-0,14
14 Ocak 2025 Salı
Tiyatro, dizi oyuncusu ve seslendirme sanatçısı Bedia Ener Öztep son yolculuğuna uğurlandı. 70 yaşında hayatını kaybeden Öztep, Teşvikiye Camii’nde ikindi namazına müteakip kılınan cenaze namazının ardından Hekimbaşı Mezarlığı’nda toprağa verildi.
70 yaşında hayatını kaybeden tiyatro, dizi oyuncusu ve seslendirme sanatçısı Bedia Ener Öztep Teşvikiye Camii’nde ikindi namazına müteakip kılınan cenaze töreniyle son yolculuğuna uğurlandı.
Cenazeye, Yaprak Dökümü dizisinde birlikte rol aldığı oyuncu Halil Ergün, oyuncular Volkan Severcan, Ayten Uncuoğlu, Ayşen İnci, seslendirme ve tiyatro sanatçılarıyla sevenleri katıldı.
Türk edebiyatının önemli isimlerinden biri olan yazar, senarist ve eleştirmen Selim İleri 75 yaşında hayata gözlerini yumdu. Bir süredir sağlık sorunlarıyla karşılaşan İleri, sabah saatlerinde durumunun ciddileşmesi üzerine hastaneye kaldırılmıştı. Selim İleri, akşam saatlerinde tedavi gördüğü hastanede vefat etti.
Selim İleri, 30 Nisan 1949’da İstanbul’un Kadıköy semtinde dünyaya geldi. 1949 doğumlu olan İleri, aralarında “Dostlukların Son Günü”, “Uzak Hep Uzak” ve “Yaşarken ve Ölürken” gibi birçok roman, deneme, anı ve senaryosuyla Türk edebiyatının önemli yazarları arasındadır.
İlk romanı Destan Gönüller (1973)’dir. Selim İleri’nin edebî yaşamında dönüm noktalarından biri olan “Her Gece Bodrum” romanı 1976’da yayımlandı. Selim İleri, 1978’te, Ali Bozok, Mehmet Tim’le birlikte “Günebakan Yayınevi”ni kurdu.
Yayınevi üç dört yıl sonra maddi olanaksızlıklar yüzünden kapandı. 1987’de “Argos” dergisinde yöneticilik yapmaya başladı ve dergi kapanıncaya kadar buradaki görevine devam etti.
Selim İleri, 1970’lerden bugüne yaşamı boyunca yazıdan başka bir uğraş edinmeyen, roman, öykü, şiir, deneme, tiyatro, anı, inceleme gibi edebiyatın bölümlerinde ve türlerinde nitelikli eserler ortaya koyan çağdaş Türk edebiyatının üretken kalemlerinden biridir.
Edebiyat dünyasına kazandırdığı eserler dışında, yirminin üzerinde senaryo yazmıştır. Yeni Ufuklar, Yeni Dergi, Papirüs, Varlık, Türk Dili, Politika, Dünya, Milliyet, Milliyet Sanat, Gösteri, Cumhuriyet birçok gazete ve dergide inceleme, eleştiri yazılarıyla yer aldı, gazetelerde köşe yazarlığı yaptı, yazı dizileri hazırladı. Radyo ve televizyonlarda kültür-sanat programları sundu.
Selim İleri, 2012’de Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’ne layık görüldü.
Öyküler
Cumartesi Yalnızlığı (1968, Adam)
Pastırma Yazı (1971, Bilgi)
Dostlukların Son Günü (1975, Bilgi)
Bir Denizin Eteklerinde (1980, Altın)
Dostlukların Son Günü (1975, Bilgi) (1978 Sait Faik Hikâye Ödülü)
İlk Gençlik Çağına Öyküler I-II-III (Derleyen) (1980, Kültür Bakanlığı)
Eski Defterlerde Solmuş Çiçekler… (1982, Adam)
Son Yaz Akşamı (1983, Altın)
Kötülük, (1992, Remzi)
Fotoğrafı Sana Gönderiyorum (2006, Doğan)
Yağmur Akşamları (2011, Everest)
Roman
Destan Gönüller (1973, Hürriyet)
Her Gece Bodrum (1976, Bilgi) (1977 TDK Roman Ödülü)
Ölüm İlişkileri (1979, Bilgi)
Cehennem Kraliçesi (1980, Altın)
Bir Akşam Alacası (1980, Altın)
Yaşarken ve Ölürken (1981, Altın)
Ölünceye Kadar Seninim (1983, Altın)
Yalancı Şafak (1984, Altın)
Saz Caz Düğün Varyete (1984, Altın)
Hayal ve Istırap (1986, Altın)
Kafes (1987, Özgür Yayın)
Mavi Kanatlarınla Yalnız Benim Olsaydın (1991, Can)
Kırık Deniz Kabukları (1993, Can)
Gramafon Hala Çalıyor (1995, YKY)
Cahide – Ölüm ve Elmas (1995, YKY)
Cemil Şevket Bey – Aynalı Dolaba İki El Revoler (1997, Oğlak)
Ada, Her Yalnızlık Gibi (1999, Oğlak)
Solmaz Hanım, Kimsesiz Okurlar İçin (2000, Oğlak)
Bu Yaz, Ayrılığın İlk Yazı Olacak (2001, Doğan)
Yarın Yapayalnız (2004, Doğan)
İstanbul Lâle İle Sümbül (2007, Doğan)
Hepsi Alev (2007, Doğan)
Daha Dün (2008, Doğan)
Bu Yalan Tango (2010, Everest)
Mel’un – Bir Us Yarılması (2013, Everest)
Sona Ermek (2017, Everest)
Deneme
Çağdaşlık Sorunu (1978, Günebakan)
Aşk-ı Memnu Ya Da Uzun Bir Kışın Siyah Günleri (1981, Yazko)
Düşünce Duyarlık (1982, Adam)
Kamelyasız Kadınlar (1983, Yazko)
İstanbul Yalnızlığı (1989, İstanbul Kütüphanesi)
Peride Celal’e Armağan (1996, Oğlak)
Perisi Kaçmış Yazılar (1996, İyi Şeyler)
Sepya Mürekkebiyle Yazıldı (1997, Oğlak)
Kurtuluş Savaşı ve Edebiyatımız (1998, Oğlak)
İstanbul Yıldızlar Altında (1999, Oğlak)
Kırık İnceliklerin Şairi – Behçet Necatigil (1999, Kaf)
Ay Hala Güzel (1999, Kaf)
Biten (İki) Yüzyıl (2000, Oğlak)
Evimizin Tek Istakozu (2000, Oğlak)
İstanbul Seni Unutmadım (2001, Oğlak)
Oburcuğun Edebiyat Kitabı (2002, Doğan)
Rüyamdaki Sofralar (2003, Doğan)
Uzak, Hep Uzak (2003, Doğan)
İstanbul’un Sandık Odası (2004, Doğan)
Kar Yağıyor Hayatıma (2005, Doğan)
Cengiz Tacer – Denizden Yana, Çölden Yana (2005, Milli Reassürans)
İstanbul Hatıralar Kolonyası (2006, Doğan)
İstanbul’un Tramvayları Dan Dan (2008, Doğan)
İstanbul İlk Romanımda Leylak (2009, Everest)
Oburcuk Mutfakta (2010, Everest)
Yaşadığım İstanbul (2012, Everest)
İstanbul Mayısta Bir Akşamdı (2014, Everest)
Edebiyatımızın Sevdiğim Romanlar Kılavuzu (2015, Everest)
İstanbul Bu Gece Yine Sensiz (2016, Everest)
Anı
Annem İçin (1983, Ada)
Hatırlıyorum (1984, Altın)
Seni Çok Özledim (1986, Özgür Yayın)
O Yakamoz Söner (1987, Ada)
Anılar; Issız ve Yağmurlu (2
Sinema bireysel ve toplumsal olanı dile getirmenin ötesinde olanın üzerinden olması gerekeni görsel ve işitme ikilisinin etkisini kullanarak bir iletişimde önemli bir algı oluşturmaktadır. Algı düşünden duyguya, giyimden davranışa uzanan bir bütünsel etkidir. Seyircinin özdeşim kurarak kendini teslim ettiği ekranda hipnoz olmuşçasına verileni tartışmadan, sorgulamadan kabullenmektedir. Karanlık atmosferde dış çevrenin etkisinden soyutlanarak sadece ekranla baş başa kalan seyircinin bütün algısı ekrana kilitlenir. Öyle ki ekran dışında karşısında başka bir dünya yoktur. Karanlık, sessizlik ekranla bütünleşmeyi kolaylaştırır. Böylece sinema kendisine düşen operasyonu kolaylıkla gerçekleşir.
Bireysel ve toplumsal dönüşümü hedefleyen sinema kendi belirlediği felsefeyle içerikleri uzun araştırmaların ve farklı bilim dallarının uzmanları danışmanlığında belirlenerek etki alanı oluşturulmaktadır. Bu etki alanları en ince detayına kadar hesaplanmaktadır. Böylece seyircinin beklentileri doğrultusunda seyirci görülmeyen ağa çekilmektedir.
Sinemanın etkin gücünü tematik bir alanda, kadın ve aşk, inceleyen Osman Tatlı Türkiye sinemasında benzer konuları inceleyen filmlerin oluşturduğu algı üzerine kalemi detaylı incelemelerle konun önemini vurgulamaktadır.
Yönetmenlerin, senaristlerin kendi hayat görüşlerinden, hayallerinden ve beklentilerinden popüler bir anlayışla seyirciyi yormadan yüzeysel alt metinlerle etki altına almayı başardığının altını çizen Osman Tatlı Türkiye sineması üzerinden bireylerdeki ve toplumdaki aşk ve kadına bakışın ne olduğu ve nasıl bir değişim geçirdiğini ele alarak gelinen noktayı daha iyi anlamamızı sağlamaktadır.
Masum görünen filmlerin aslında yığınlar üzerinde ne kadar etkin ve belirleyici olduğu kitapta sürekli vurgulanmaktadır. Tabii filmlerin toplumun kültürel değerlerinden uzak ama belli bir sınıfa/kitleye hitap ettiği ve bu kitlenin örnek model olarak sunulduğunu da unutmamak gerekiyor. Topluma kendi görüşlerini dolaylı olarak da olsa dayatan filmlerin arayışta ya da boşlukta olan insanları kendilerine kanalize ettiği ortadır. Kendine benzetme çabası aynı zamanda kendi doğrularını benimsetmektir. Eğer kendi doğrularınızı benimsetme derdi varsa karşı tarafın tamamen yanlış olduğu tezi de vardır. Birbirine benzeyen filmlerin adeta iş birliği içerisinde olduğu görüntüsü vardır. Birbirine benzeyen filmler bazı anlayışların daha hızlı kabul edilmesini, benimsemesini kolaylaştırmaktadır.
Kitap, sinema üzerinden toplumun geldiği yeri anlamayı kolaylaştırmaktadır. Dün neydik, bugün nasılız sorularının cevabını rahatlıkla bulabiliyoruz. Osman Tatlı sosyolojik tespitlerle yaşanan toplumsal değişimi gözler önüne sermektedir.
Daha da ötesi Osman Tatlı filmleri bir propaganda ve algı çalışmaların uzantısı olarak görmektedir. Böylece filmlere klasik bakış açılarını yıkarak farklı bir bakış açısıyla önümüze yeni bir ufuk açmaktadır. Daha önce izlediğiniz filmlerde fark edemediklerinizi fark edecek, filmleri yeniden okuma ihtiyacı duyacaksınız. Kitabın öne sürdüğü tezle filmleri izlediğiniz de filmlerin anlattıkları kurguların altındaki mesajları daha farklı gözle bakacaksınız ve o zaman filmlerin salt bir eğlence olmadığının bilincine varacaksınız. Film izlemek daha anlamlı bir hale dönüşecektir.
Sinemanın salt bir izlenme olmadığını ve arka plandaki dünyayı görmek için kitaba göz atmayı ihmal etmeyin.
Osman Tatlı
Her ziyaretinizde sizi şaşırtacak şehirlerden biri de Londra. Bir şehre ilk defa gittiğimizde onu bir turist gibi gezmeden, önemli yerlerini görmeden, Dünya Mirası Listesi’ne girmiş yerlerini ve “mutlaka görülmeli” listelerini tamamlamadan olmuyor. Bir şehri belki de ancak ikinci ya da üçüncü ziyarette daha özgürce yaşayabiliyoruz. İşte, bu yazıda sizlere Londra’nın bazı gizli noktalarını derledim.
Rengarenk binalarla çevrili bu minicik gizli avluda güne Instagram’lık birkaç kare ve 28 Grains’te harika bir kahvaltıyla başlayabilirsiniz. Arka plana eksantrik dış cephesiyle göze çarpan kuaför Hair by Fairy’yi ya da Remedies’i almanızı öneririm. Henüz doğal kozmetiklere böylesi bir talep yokken 1980’lerde açılan ve tamamen doğal, etik ve organik kozmetik üreten Neal’s Yard Remedies buradaki en ünlü mağaza. Londra’nın en iyi donutlarının adresi St John Bakery de burada.
Nereye Yakın: Seven Dials Market’ın hemen yanı başında ve Covent Garden’a 5 dakika yürüme mesafesinde. Seven Dials Market mutlaka görülmesi gereken adreslerden biri!
Londra’nın dev gökdelenlerle çevrili The City bölgesinde, bir ara sokakta gizli saklı bir vaha burası. Kendinizi Elflerin Ayrıkvadi’sinde, Elrond’un konseyinde hissedeceğiniz St Dunstan in the East; önce Büyük Londra Yangını, sonra II. Dünya Savaşı bombardımanında ağır hasar aldığı için yeniden inşa edilmesindense bir halk bahçesine dönüştürülmüş tarihi bir Anglikan kilisesinin kalıntıları aslında. 1100 yılına tarihlenen bu antik kilise; büyüleyici mimarisi, pencere kalıntılarından fışkıran bitki ve ağaçları, Wren stili Gotik kulesi ve bahçesiyle şiir gibi. İçinizdeki Galadriel ve Legolas burayı çok sevecek.
Nereye Yakın: Doğusunda Tower of London, kuzeyinde ise Sky Garden ve Spitalfields Market gibi Londra’nın önemli turistik noktalarına da yürüme mesafesinde olan St Dunstan, bu açıdan da ziyarete değer. Kişisel önerim buradan yürüyerek Sky Garden’da tamamen ücretsiz olarak Londra’nın panoramik manzarasını görmeniz. London Eye’dan oldukça yüksek ücret ve kalabalık içinde göreceğiniz aynı manzarayı buradan ücretsiz olarak görebilirsiniz. Sadece kontenjan dahilinde olduğu için epey önceden online olarak rezervasyon yaptırmanız gerekiyor. Daha sonra rotayı tarihi bir çarşı olan Leadenhall Market ya da mutlaka görün diyeceğim Spitalfields Market’a çevirebilirsiniz.
Londra’nın bilinen kahve zinciri The Attendant; Fitzrovia’nın kalbinde, Foley Street üzerinde yer alan eski bir Viktorya dönemi erkekler tuvaletini oldukça maliyetli bir tadilat sonrası Londra’nın en özel ve ilginç kahve ve brunch kafelerinden birine dönüştürmüş. 1890’da inşa edilmiş, 1960’ta kapandıktan sonra on yıllarca atıl duran bu tuvaletten dönüşen kafenin 2 yıl süren restorasyonu için orijinal Viktorya dönemi yer karoları bulunmuş ve özel bir seramik işçiliğine sahip pisuarlar yüksek bir bara çevrilmiş. Kafenin yer üstünde kalan girişindeki ince demir işçiliği ise aynen korunmuş. Kahveleri yanında her gün 16.00’ya kadar kahvaltı, brunch ve öğle yemeği menüleri, vegan seçenekler sunuyor.
Nereye Yakın: Marylebone’un zenginliği, Soho’nun enerjisi ve Bloomsbury’nin ihtişamı arasında yer alan Fitzrovia, bohem havası ve nefis yeme/içme alternatifleriyle başlı başına keşfe değer. Regent Street ve Oxford Street gibi Londra’nın önemli alışveriş duraklarına da yürüyerek oldukça yakın.
Büyüleyici mimarisi ve tarihi ile Londra’nın gözbebeklerinden Royal Opera House’un 5. katında gizli bir güzellik sizi bekliyor. Piazza, bir çatı restoranı ve terası olarak iki ayrı alanda sunduğu kuşbakışı Covent Garden manzarası ile kesinlikle deneyimlemeye değer. Bir başka sürpriz ise teras kısmının tamamen ücretsiz olması. Tabii dilerseniz küçük tabaklar, atıştırmalıklar ve oldukça neşeli bir barmenin hazırladığı içeceklerle kendinizi bu manzaraya karşı şımartabilirsiniz. Ufukta göreceğiniz London Eye’ı da kadrajınıza almayı unutmayın.
Nereye Yakın: Covent Garden
Londra’nın en güzel bölgelerinden Richmond’da yer alan Petersham Nurseries (Petersham Fidanlığı) hem bahçecilik ve bitki tutkunlarının hem ev ve dekorasyon meraklılarının hem de İngiliz country tarzında yeme-içme sevenlerin bayılacağı rüya gibi bir mekan! Gördüğünüz her şeyi almak, tatmak ve fotoğraflamak isteyeceksiniz.
Petersham Nurseries; bir tarafını uçsuz bucaksız çayırlara, diğer tarafını da toplu taşıma ile rahatlıkla ulaşılabilecek bir bölgeye dayamış. Birbirinden güzel çiçeklere, otlara, kaktüslere ev sahipliği yapan açık ve kapalı seralara, özel bahçecilik ekipmanlarına, otantik ve yerel tohumlara sahip. Ayrıca dünyanın çeşitli bölgelerinden toplanmış sofra takımları, ev ve dekorasyon ürünleri, vintage ürünleri ve seçkin bir kitap listesi de Petersham Nurseries’te sizi bekliyor.
Seraların içinde ve arasında bitkilerle keyifli zaman geçirip alışverişinizi yapabilir, Tea Room’da İngiliz çay seremonisine katılabilir, pitoresk pergolasında bir mola verebilir ya da Yeşil Michelin Yıldızı’na sahip restoranında yemek yiyebilirsiniz.
Nereye Yakın: Richmond Riverside. Yolunuzu Petersham’a düşürmeden önce Richmond’un keyfini mutlaka çıkarın. Geniş açık alanları, birbirinden güzel parklar ve bahçelerinin yanı sıra Thames Nehri boyunca keyifli bir yürüyüş ya da piknik yapabilir, kano ya da bisiklet kiralayabilirsiniz. Ayrıca 2.500 dönümlük Richmond Park -diğer adıyla Deer Park- uçsuz bucaksız kırları, çocuklar için doğal oyun alanları ve en güzeli kendi özgür ortamlarında birebir görebileceğiniz geyikleri ile kesinlikle ziyarete değer.
Kitap kurtlarının, antika meraklılarının ve koleksiyonerlerin mutlaka ziyaret etmesi gereken bu küçücük sokağa girdiğiniz anda 150-200 yıl öncesine ışınlandığınızı düşüneceksiniz. Aslında lokasyon olarak pek de “gizli saklı” olmayan bu sokak, Londra’nın Leicester Square ve Charing Cross gibi o çok hype caddelerine öyle yakın ki biraz onların gölgesinde kalıyor. Bu etkileyici sokakta, vitrinleri bir asırdan fazladır değiştirilmemiş antikacılar, galeriler, nadir bulunan ikinci el kitapçılar, madeni para ve madalyalar bulabileceğiniz yirmiden fazla küçük ve lüks dükkan var.
Bu yüzyılın başlarından kalma orijinal Beatrix Potter ya da Alice Harikalar Diyarında kopyaları gibi eşsiz hazineler bulabilirsiniz. Hatta burada Alice Harikalar Diyarında temalı her şeye adanmış bir mağaza bile var! Adını 17. yüzyılda ilk sahibi olan, Salisbury’nin ilk kontu Robert Cecil’den alan bu sokakta yer alan bir evde genç Mozart da bir dönem yaşamış. Graham Greene ve J.K. Rowling gibi yazarların da favori sokaklarından biri. Öyle ki Rowling’in Diagon Alley için buradan ilham aldığı söyleniyor.
Nereye Yakın: Leicester Square
Piccadilly’nin kalbinde, bir zamanlar bir banka olan ve 2. dereceden koruma altında muazzam bir binada yer alan bu güzel mi güzel konsept kitapçı; zengin Assouline editoryal seçkisini görmek, okumak ve Piccadilly kalabalığı ve gürültüsü ortasında sessizliğin tadını çıkarmak için birebir. Hemen içinde yer alan Swans Bar’da ise ikindi çayı, leziz kahve seçeneklerinden kendinizi mahrum etmeyin. Stil, kültür ve yaşam sanatı arayanlar için bir vaha olan Maison Assouline sadece kitap seçkisi değil, aynı zamanda bir keyif alanı.
Nereye Yakın: Piccadilly
Coal Drops Yard, Londra’nın mimari mirasının bir parçası olarak nitelendirilen iki demir yolu binasının yenilenmesi ve dönüştürülmesiyle uzun yıllar sonunda mağaza, gastronomi ve eğlence odaklı kamusal bir alan olarak tüm halka açıldı. Kuzey İngiltere’den kömür alıp depolamak ve sonrasında el arabalarıyla Londra’ya dağıtım yapmak için kullanılan Viktoryen tarzı bu kömür depoları, 90’larda gece kulüplerine dönüşmüş ve sonrasında terk edilmişken şimdi şehrin en hareketli mekanlarından biri haline geldi.
Özellikle güneşli bir Londra gününe uyandıysanız ve çocukluysanız mayolarınızı kaptığınız gibi Granary Square’in fıskiyeli havuzlarında ıslanabilir, çimlerde bedava açık hava sinemasının tadını çıkarabilir ve birbirinden çeşitli şık restoran ya da sokak lezzetinden seçim yapabilirsiniz. Burada Paul Smith, COS, Aesop gibi büyük markaların yanı sıra lokal İngiliz markaları da sürdürülebilir ve etik girişim markaları da Tom Dixon ve Barrafina gibi gastrolüks restoranlardan sokak lezzetlerini de bir arada bulabileceksiniz.
Nereye Yakın: Kings Cross
St Pancras Renaissance Hotel, Londra’nın en görkemli Gotik yapılarından ve günümüzde en lüks otellerinden biri. Binanın dış cephesi olağanüstü bir mimariye sahip, ancak içinde yer alan Grand Staircase en az otelin kendisi kadar ünlü ve görülmeye değer. Peki otelde konuk olmadığınız halde bu görkemli ve dolambaçlı merdiveni görmeniz mümkün mü? Evet ,çok kişi bilmese de -en azından şu an için- otel buna izin veriyor ve bir görevlinin yönlendirmesiyle merdiveni ziyaret edip fotoğraf çekebiliyorsunuz. Peki, bu gizli cevheri bu kadar özel kılan ne?
El yapımı tonozlu tavanı, vitray pencereleri, elle çizilmiş duvar resimleri, detaylı ferforjeleri ve duvarlardaki altın zambak çiçekleri ile Gotik üslubun zirvesi diyebileceğimiz merdivenin heybetine inanamayacaksınız.
Merdivenin en önemli özelliklerinden biri, iki Viktorya dönemi hanımının o çok gösterişli elbiseleriyle birbirine değmeden geçebileceği kadar geniş şekilde tasarlanmasıymış. 2018 yılında Condé Nast Traveler tarafından “Dünyanın En Güzel 25 Merdiveni” arasında gösterilen merdiven; Spice Girls’ün 1996’daki hit single’ı “Wannabe”nin klibinde, Harry Potter filmlerinde, 1999 yapımı Bond filmi The Worls is Not Enough’ta da görülmüş.
Nereye Yakın: Kings Cross
Londra finans bölgesinin tarihi merkezinde gizli bir mücevher sizi bekliyor: Leadenhall Market. Burası 14. yüzyıla kadar et, balık ve özellikle peynir satılan Londra’nın en eski pazarlardan birisiymiş. Bugün göz kamaştıran mimarisi ile içinde şık restoran, kafe, bar ve üst segment mağazalar barındıran; kitap, saat ve mücevher butiklerinin yanı sıra 650 yıl önceki gibi peynir dükkanlarını da bulabileceğiniz bir açık/kapalı pazar yeri.
Geçmişi çok daha eski olsa da 1881’de ünlü mimar Sir Horace Jones tarafından tekrar tasarlanan katedral benzeri görünümüyle bu muhteşem cam ve ferforje yapı, Viktorya dönemi tarzı yeşil-kırmızı renkleri, devasa çatısı ve Arnavut kaldırımlı zemini ile gerçek bir görsel şölen sunuyor. Kendinize Aux Merveilleux De Fred’in ünlü çikolata parçacıklı bezesiyle tatlı bir mola verebilirsiniz. Potterheadler ise burayı mutlaka ziyaret etmeli, çünkü Harry Potter ve Felsefe Taşı (2001) ile Harry Potter ve Ateş Kadehi (2005) filmlerinin kimi sahneleri burada çekildi. Hatta pazarda yer alan bir gözlük mağazasının mavi kapısını görünce filmdeki Leaky Cauldron’u hatırlayacaksınız.
Nereye Yakın: Liverpool Street ve Monument
Salkım söğüt gölgesinde,
Masmavi suların engin çehresinde,
Sükuta doğru kayığım ile kürek çekmedeyim.
Çiçek bezeli evin köşesinde,
Sabahın erken vaktinde,
Ay parçası pencerede görünür mü diye beklemedeyim.
Yârin kehribar irislerinde,
Kömür karası sürmesinde,
Bir ömür yoluna kendimi ram edivermekteyim.
Benliğime dinginlik katan sözlerinde,
Suretinin nişanesi gamzelerinde,
Aşkımın izlerini sürmedeyim.
Şakayık rayihası yayılır o geçtiğinde,
O kokuyla saadet evrenine sürüklendiğimde,
Bizi anlatan bir masalı kaleme alma niyetindeyim. Mihriban CESUR