DOLAR

40,2607$% 0.13

EURO

46,7252% 0.08

GRAM ALTIN

4.320,96%0,56

ÇEYREK ALTIN

7.017,00%0,27

TAM ALTIN

27.981,00%0,27

İmsak Vakti a 02:00
Şanlıurfa AÇIK 33°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
AZIZ BOZKURT

AZIZ BOZKURT

21 Ağustos 2025 Perşembe

Aşk Kırılgandır, Tutunmak İster

Aşk Kırılgandır, Tutunmak İster
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Aşk… Söylenmesi kolay, yaşanması karmaşık, kimi zaman gözlerdeki bir bakışta, kimi zaman titreyen bir seste kendini belli eder. Ama ne zaman ki adını koyarsın, ne zaman ki “işte bu” dersin, işte o zaman başlar aşkın sınavı. Çünkü aşk, kırılgandır. Camdan bir kalp gibi taşır kendini; narin, hassas ve içten içe korunmak isteyen…

İnsanlar çoğu zaman aşkı sonsuzlukla eşleştirir. Bir kere sevince hep süreceğini sanır. Oysa aşk öyle değildir. Aşk, bir tohum gibidir. Ekerken umut ister, büyürken sabır, yaşarken emek… Eğer bir anlık bile ilgisiz kalırsan, susuz bırakırsan, güneşten saklarsan, solmaya başlar. İşte bu yüzden aşk, sadece doğduğu anla değil, yaşatıldığı biçimle anlam kazanır. Sevdiğini sevdiğin kadar koruyabildiğinde, anlamaya çalıştığında, zorluklarla beraber yürümeyi seçtiğinde gerçek bir aşka dönüşür.

Kırılgandır çünkü içinde taşıdığı duygular yoğun, karmaşık ve derindir. Aşkta her şey abartılıdır; özlem biraz daha yanıcı, sevinç biraz daha parlak, hüzün biraz daha derindir. Küçük bir yanlış, büyük bir kırgınlık yaratabilir. Söylenmemiş bir söz, zamanında tutulmamış bir el, görülmeyen bir gözyaşı… Her biri aşkın o incecik zarını delmeye yeter. Bu yüzden aşk, sürekli olarak kendine bir tutunacak yer arar. Güvenli bir liman, anlayışlı bir kalp, sabırlı bir ruh ister. Aşk yalnızca sevilmek değil, aynı zamanda korunmak ister. Hem de en küçük fırtınadan bile…

Aşk tutunmak ister, çünkü köksüz bırakılırsa savrulur. Kalbin bir köşesinde barınmak, bir yürekte yuva bulmak ister. Bir gözün içinde kendini görmek, bir sözde yaşamak, bir tebessümde var olmak ister. Tutunmak; sadece fiziksel bir varlıkla değil, ruhun bir başka ruha sarılmasıyla olur. Aşk, “ben”le değil “biz”le yaşanır. O yüzden sevgi kadar sadakat, tutku kadar anlayış, yakınlık kadar özgürlük de gerekir. Aşkın neye tutunduğu belirler onun ne kadar süreceğini.

Zamanla her şey değişir; insanlar büyür, hayat karmaşıklaşır, yollar uzar, duygular yorulur. Ama aşk, eğer bir yere tutunmuşsa – bir anıya, bir bakışa, bir değere – zamanın karşısında dimdik durabilir. Aksi halde rüzgâr ilk estiğinde devrilir. Çünkü aşk sadece duygularla değil, seçimlerle de yaşar. Her gün yeniden seçmektir aşkı, her gün yeniden tutunmaktır ona. Vazgeçmemektir, kaçmamaktır, anlamaya çalışmaktır. En çok da affetmektir. Çünkü kırılgan olan her şey gibi, aşk da zaman zaman incinir. Ama sevgi varsa, merhem de vardır.

Aşk, sessiz bir çığlık gibidir bazen. Dışarıdan bir şey belli olmaz ama içinde fırtınalar kopar. Bu yüzden sevgilinin kalbini duymak gerekir; söylemediklerini anlamak, hissettiklerini sezmek… Bir bakıştan çözülebilen bir ruh ancak gerçek sevgiyi bilir. Çünkü aşk, sadece “seni seviyorum” demek değildir. Sessizken yanında olmak, uzaklardayken bile içini ısıtabilmektir. Aşk, bazen gitmemeyi seçmektir. En kolay yol kaçmakken, kalıp mücadele etmektir. Tutunmak budur işte. Vazgeçmek yerine, sarılmaktır. Terk etmek yerine, beklemektir. Yıkmak yerine, onarmaktır.

Ve en önemlisi, aşk sadece güzel anlarda değil, zor zamanlarda da kendini gösterir. Sevgilinin en kırgın, en savunmasız anında yanında durabiliyorsan… Onunla susabiliyor, onunla ağlayabiliyor, onunla yeniden doğabiliyorsan… İşte o zaman gerçek bir aşktır yaşadığın. Çünkü aşk, sadece parlak güneşli günlerde değil, fırtınalı gecelerde de el ele yürüyebilmektir.

İnsan bazen sanır ki aşk, kendiliğinden ayakta kalır. Oysa en büyük yanılgı budur. Aşk, eğer emek verilmezse yavaş yavaş yıpranır. En başta ışıl ışıl olan duygular, ilgi görmezse kararır. Sözler susar, gözler uzaklaşır, eller soğur. Bir zamanlar canla başla korunan o bağ, unutulursa incinir. İşte o zaman kırılır aşk… Ve bir kere kırıldığında, ne kadar istesen de eski haline dönmeyebilir.

Ama korkmamak gerekir kırılmaktan. Çünkü sevmenin özü de biraz budur. Kırılmayı göze almaktır sevmek. Yaralanma pahasına bağlanmaktır. Çünkü biliriz ki, gerçek aşk, kırılmasına rağmen tutunmayı seçendir. Acısa da bırakmayandır. Ve bazen en güçlü bağlar, en çok kırıldığında anlaşılır.

Aşk, kırılgandır evet. Ama aynı zamanda en güçlü duygudur. Doğru ellerde, doğru kalplerde büyür, güçlenir, kök salar. Onu yaşatan, sadece hissettiklerimiz değil, gösterdiklerimizdir. O yüzden sevdiklerinize sarılın. Söylemekten korkmayın. Özlediğinizi dile getirin, affedin, bekleyin, anlayın. Çünkü aşk, en çok bunu ister: Tutunmak. Bir kalpte yer bulmak, bir omuzda dinlenmek, bir gözde yaşamak…

Ve unutmayın…

Aşk kırılgandır. Ama tutunabildiği sürece, her şeye dayanır.

Devamını Oku

Kalbin Sessiz Şarkısı

Kalbin Sessiz Şarkısı
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Kalbin Sessiz Şarkısı

Hayat, ne tuhaf bir yolculuk… Doğarız, büyürüz, severiz, kırılırız, bazen yeniden başlarız. Ama en çok da bir şey ararız: Anlam. İnsan, kendine sorar hep: “Niçin buradayım? Neyi tamamlamalıyım?” Ve bu sorunun cevabı, çoğu zaman dışarıda değil, içimizdedir. Kalbimizde çırpınan o iki kanatta: Aşk ve saygı.

Aşk… Bu kelime ne zaman anılsa, bir sıcaklık yayılır insanın içine. Bir yüz belirir gözümüzün önünde, bir anı düşer aklımıza, bazen bir ses, bazen bir gülüş. Ama aşkı sadece bir kişiye duyulan tutkuya indirgemek, onun yüceliğine haksızlık olur. Aşk, bir hissediş biçimidir. Aşık olmak, her sabah yeni doğan güneşe minnet duymaktır. Yoldan geçen bir kedinin gözlerindeki merakı fark etmektir. Yağmura ıslanırken şikâyet etmek yerine, onunla birlikte yıkanmaktır. Aşk, hayata açık kalabilmektir.

Fakat aşk, kendiliğinden yetmez insana. Çünkü aşk kırılgandır, tutunmak ister. İşte tam da bu yüzden, onun en sadık yoldaşı saygıdır. Saygı; sessizce geri çekilmek, anlayamadığın anda bile dinlemeye devam etmektir. Karşındakine “senin sınırların kutsaldır” diyebilmektir. Ve belki de en önemlisi, kendine saygı duymaktır. Çünkü kendini küçümseyen bir kalbin, başkasına uzanacak gücü kalmaz.

Birbirini seven insanlar neden ayrılır, bilir misin? Aşk bittiğinden değil, saygı yitirildiğinden. Sevgi bazen kalır, ama dil kırıcı olmuştur artık, göz anlayışla bakmaz, ses tonunda sabır yoktur. Sevdiğin birine yüksek sesle konuştuğun an, aşkın bir yerinden eksilir. Küçümsemeye başladığın an, sevgi susar. Çünkü aşk, ancak saygının koruyucu kollarında büyüyebilir.

Hayat, ne kadar karmaşık görünse de, temelde çok basit: Seversin ya da sevmezsin. Değer verirsin ya da vermezsin. Sayarsın ya da yok sayarsın. Gerisi detaydır. İnsan bazen, basit şeyleri unutur. Bir “teşekkür ederim”, bir “özür dilerim”, bir “seni anlıyorum” cümlesi, dünyaları değiştirebilir. Ama biz susarız. Gurur deriz adına, güç deriz, oyun deriz… Oysa kalpten söylenen bir kelime, birinin tüm hayatını iyileştirebilir.

Bazen düşünüyorum… Ya herkes bir gün boyunca sadece sevgiyle ve saygıyla yaşasaydı, dünya nasıl bir yer olurdu? Korna sesi yerine tebessümler duysaydık. Eleştiri yerine anlayış, şüphe yerine güven, kıyasıya yarış yerine destek görseydik… Belki o zaman, hayatın ne kadar yaşanmaya değer olduğunu çok daha erken fark ederdik.

Birini gerçekten sevmek, onun gülümsemesini önemsemektir. Onun gözlerinden geçen hüznü görebilmektir. Ve birine gerçekten saygı duymak, onun farklılıklarını tehdit değil, zenginlik olarak görebilmektir. Sevgiyle yaklaşan bir insan, başkasının kalbine dokunur. Saygıyla yaklaşan bir insan, orada kalıcı bir yer edinir.

Ve insan, en çok neyle hatırlanır biliyor musun? Ne kazandığıyla, ne başardığıyla… Kalplerde bıraktığı izlerle. Bir gün herkes unutur; söylediklerini, yaptıklarını, kim olduğunu… Ama kimsenin unutamayacağı bir şey vardır: Ona kendisini nasıl hissettirdiğin.

Bu yüzden, aşkı da saygıyı da küçük görme. Onlar hayatın kalbidir. Onlarsız bir yaşam, sadece zaman harcamaktır. Ama onlarla dolu bir yaşam, gerçekten yaşamaktır. Sevdiğin zaman eksilmezsin, çoğalırsın. Saygı duyduğunda küçülmezsin, yücelirsin.

Unutma, insanın kalbi büyüktür. İçine binlerce sevgi, yüzlerce saygı, nice affediş sığar. Yeter ki sen oraya değer vermeyi bil.

Ve hayat, sonunda hep şunu fısıldar kulağımıza:

“Ne kadar sevildin? Ne kadar saygı gördün? Ve ne kadarını verdin?”

Devamını Oku

“Kırılgan Gücümüz”

“Kırılgan Gücümüz”
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Bazı günler vardır, insan kendini ne geçmişe ne geleceğe ait hisseder. Zaman, sanki olduğumuz yerde donar. Sokaklar sessiz, içimiz kalabalık… Bir şey eksiktir ama ne olduğunu bile bilmeyiz. İşte o anlarda, hayatın bize fısıldadığını fark ederiz: “Bu hâl de geçecek.”

Çünkü aslında hayat, kırılganlığımızı öğretir bize. Güçlü olmak, dimdik durmak değil her zaman; bazen kırıldığını kabul edebilmek, ağlayabilmek, durup nefeslenebilmek de bir cesarettir. Herkes koşarken yavaşlamak, kendi iç sesini duymak… İşte o, gerçek bir başlangıçtır.

Bir çiçeğin filizlenmesi gibi, insan da önce toprağın altında şekillenir. Kimse görmezken, sessizce büyür. Acıyla, sabırla… Sonra bir gün, kimsenin fark etmediği bir anda başını uzatır güneşe. Ve o an, her şey anlam kazanır.

Her kalp, kendi yükünü taşır. Ama bazı yükler vardır ki bizi büyütür. Çünkü içimizde, her şeye rağmen yeşeren bir taraf var. Kırık yerlerimizden sızan ışık, bize hatırlatır: Ne kadar yara aldıysak, o kadar derin sevebiliriz. Ne kadar düştüysek, o kadar anlayışlı olabiliriz.

Belki her şey birden değişmez. Belki sabahlar hâlâ gri uyanır. Ama o griliğin içinde bile küçük bir ışık süzülür bazen—bir kuşun kanat sesi, bir çocuğun kahkahası, rüzgârın saçlara karışan melodisi… Ve o an anlarsın: yaşamak, tüm kırılganlığına rağmen, ne büyük bir mucize.

Umut, büyük laflarda değil; en sade anların içindedir. Bir fincan sıcak çayda, bir dostun sesinde, bir yoldan geçerken içini saran tanımsız huzurda… Her şey geçer ama kalbimize düşen o küçük ışık, kalır. Ve işte o ışıkla devam ederiz.

Çünkü insan, ne yaşarsa yaşasın, yeniden başlama gücünü bir yerlerde saklar. O gücü hatırladığında, dünya biraz daha yumuşar. Ve yaşamak, sadece sürüp giden bir zaman değil; içine şiir sığdırabildiğin bir yolculuk olur.

Devamını Oku

Hayatın Paragrafı !

Hayatın Paragrafı !
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Hayatın Paragrafı !

Aklından geçeni dile getirmekten o kadar yorgunsundur ki

Bazı şeyleri anlatmak yerine sadece yüreğinde

Yaşadığın cehennemi duygularına gem vurmaya çalışırsın sessizce..

O kadar çaresizsin ki haykırmak istiyorsun ama duyanın yok ne acı dimi !

Söz de herkes ben yanındayım diyenlerin hiç birisi yok.

Çünkü koca bir hiçsin duygularınla beraber..

Acaba ben nerede hata yaptım diye için içini kemirir.

Eskiden de yalnızdın şimdide yalnızsın.

Değişmeyen tek şey hayal kırıklığın ve düşüncelerin.

Sen nefes aldığını düşünürsün ama yutkunamazsın çünkü

Boğazında düğüm düğüm olan kelimelerin selası okunmuş.

Nazım Hikmet ‘ der ki

Denize karşı bir bankta

Omzuna başımı yaslayıp

Sesinden şiirler dinlemek gibi

Çoçukça isteklerim oldu

Bağışla…

‘’ Parantezi olmayan hayatın paragrafında selası okunmuş bir kalp benimkisi ‘’

Devamını Oku

MERHABASINA LAYIK OLANLAR-Aziz Bozkurt

MERHABASINA LAYIK OLANLAR-Aziz Bozkurt
2

BEĞENDİM

ABONE OL

Bazen hayatın akışına bırakın derler ya biz de bıraktık

Ama gel gör ki değmeyecek insanlara ölmeyecekmişiz gibi

Cömertce harcadığımız ömrümüzü

Saçımıza ak düşünce anladık ama iş işten çoktan geçmişti.

Maalesef ömrümüzde akışa yer yok her anın değerini ve

Son nefesinizi vereceğinizi düşünerek hayatınızı yaşayın

Çünkü toprak aldığını bir daha geri vermiyor maalesef.

Merhabasını bile sizden esirgeyen bir insana zamanınızı

Boş yere vakit kaybederek çürütmesine izin vermeyin.

Bırakın merhabasına layık olanlarla hayatına devam etsin.

Sizin değerinizi saçına aklar düşünce anlayacak emin olun.

‘’ Cahit Zarifoğlu ‘’ ne güzel demiş

Kıymet bilen insanlara zaafım var.

Onlar incili kaftan, gerisi yamalı fıstan.

Size değer veren ömrüne baş tacı yapan insanları sevin.

Derdinizle dertlenen, sevincinize yar olan ve varlığıyla mutlu edenlere kıymet verin.

Rabbim insanlar birbirine değer versin diye kalp vermiş kırmak için değil.

Unutmayın

‘’ Gönlü güzel insan her yeri güzelleştirir.

Ve insan,

Yaşadığı yere göre değil,

Taşıdığı yüreğe göre yaşar.’’

Devamını Oku

istanbul eşya depolama

casino siteleri