Yazar Tolga Alver kimdir? Edebiyata Bakışı nedir? (Söyleşi)

Kendinizi tanıtır mısınız?

Ben Tolga Alver. 1986 senesinde Ankara’da doğdum. 2008 yılında Ankara Gazi Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği bölümünden mezun oldum. O tarihten beri MEB’e bağlı ortaokullarda öğretmenlik yapıyorum. 2016’da Necmettin Erbakan Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi alanında yüksek lisans eğitimimi tamamladım. 2022 yılının Haziran ayında ise Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı alanında doktoramı tamamladım.

Yazar olma hayaliniz nasıl ve ne zaman başladı?

Yazar olmak gibi bir hayalim hiç olmadı. Ben içinden çıkılmaz durumlarımda da keyiflendiğim zamanlarda da hep yazdım.

Kitap yazmaya nasıl başladınız?

İlk metinlerimi ortaokul zamanlarında amatör şiirlerle verdim. Lisede ajandalar dolusu günlükler karaladım. Şiir yarışmalarında ödüller kazandım. İlk kitaplarımı ise 30 yaşından sonra tasarladım. Esasen öğretmenlik hayatım boyunca her sene birkaç piyes kaleme aldım. Bir zaman sonra bunları bir araya getirince kitap çıkaracak durumda olduğumu anladım. Sonrasında ise muhtelif türler üzerinden kitap çalışmalarım başladı.

Kimsenin okumayacağını bilseniz bile yazar mıydınız?

Tüm yazılarımı bu şekilde kaleme aldım desem yeridir. Beni birilerinin okuması çok mutlu ediyor ancak birileri okumasa da ben yazmayı bırakamam.

Kitabınızı yazmaya başlarken kurguyu önceden mi belirlersiniz? Yoksa bütün olay örgüsü siz yazdıkça mı gelişir?

Hayatım boyunca disiplinli olmaya çalıştım. Eğer bir kitap üzerinde çalışıyorsam onun genel kurgusu, bölüm sayısı, sayfa sayısı aşağı yukarı öncesinde bellidir. Aradaki boşlukları ise ruh halime göre dönüştürebiliyorum. İlk zamanlar bazı piyeslerim ben yazdıkça gelişiyordu ancak şimdi daha sistemli çalışıyorum.

Bir yazar olarak okuduğunuz ve beğendiniz yazarlar kimlerdir?

Ben bir Dostoyevski hayranıyım. Onun kaleminde bir sihir olduğunu düşünüyorum. Aynı zamanda Oğuz Atay, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Peyami Safa en sevdiğim yazarlar arasındadır.

En son hangi kitabı okudunuz?

Şu sıralar karışık okumalar yapıyorum. Kemal Tahir’in Esir Şehrin İnsanları kitabını bitirdim. Hemen ardından serinin ikinci kitabı Esir Şehrin Mahpusu kitabına başladım. Onu okuyorum.

Kitabınız için yararlandığınız kaynaklar ve esinlendiğiniz noktalardan bahseder misiniz?

Yıkık Şehrin Şarkısı kitabımın hiçbir esin noktası yok. Sadece zihnimde bir kurgu tasarladım ve o hikayeye odaklandım.

Yazma ritüelinizden bahseder misiniz? Örneğin hangi ortamda, hangi materyallerle, hangi müzikle, nasıl bir coğrafyada yazmayı tercih ediyorsunuz?

Bir çalışma masam var. Genel anlamda tek bir müzik seçiyorum ve o müzikle eserimi bitiriyorum. O müzik kurgunun tutarlı biçimde aynı çizgide gitmesine yardım ediyor. Yorgunsam, keyifsizsem ve en önemlisi isteksiz isem yazmamayı tercih ediyorum.

Yazarlıkla ilgili ilk hayaliniz nelerdir?

Çok çeşitli alanlarda eserler verme hayalim var. Şimdiye kadar bir piyes kitabı, 3 fantastik roman, bir de polisiye roman kaleme aldım. Altıncı kitabımın da sözleşmesini yakın zamanda imzaladım. Roman, piyes türü haricinde bir öykü kitabım olsun istiyorum. Şu sıralar öyküye merak saldım. Ayrıca bilimsel kitaplarım da yakın zamanda piyasada olacak.

Kahramanmaraş’ın bir köy okulunda rahmetli annem için bir köy kütüphanesi kuruldu. Hayalim o kütüphanede bir söyleşi ve imza günü yapabilmek. Bir yazarın annesi adına kurulmuş bir kütüphanede söyleşi yapması inanılmaz bir şey olsa gerek.

Sizce Yazmak ve okumak arasında ne gibi farklar vardır?

Bu ikisi bambaşka eylemler. İyi bir okur olmak, iyi yazmayı tetikleyebilir. Ancak her iyi okur yazacak diye bir kural yok. Dediğim gibi bu iki kavram bambaşka şeyler. Her ikisinin de tutkusu ayrı.

Hayal kurmayı seven yazarlardan mısınız?

Hayal kurmayı çok seviyorum. Fakat benim hayallerim yalnızca pembe düşler olmuyor. İnsan bazen karanlık bir dünyayı da zihninde tasavvur edebiliyor. İşte tüm bu düşüncelerden de bir metin ortaya çıkıyor.

Yazmak isteyen ancak nasıl yazmaya başlaması gerektiğini bilmeyenler için tavsiyeleriniz var mı?

Şiirden başlamasınlar. Şiir öyle zannettikleri gibi acemice yazılacak bir tür değildir. Günlük tutabilirler, anılarını kaleme alabilirler. Kurguya geçişlerini ise öykü türüyle yapabilirler.

Bir gün kurgu olmayan bir şey yazmayı düşünüyor musunuz? Ülke gündemindeki olaylar ile ilgili kaleme almak istedikleriniz oldu mu?

Öyle bir fikir aklımda var. Bu ülkenin gündeminde olan ancak dile getirilemeyen bir hikâyenin derlenip toparlanıp benim satırlarıma düşeceği vakitlerin geleceğini biliyorum.

Yazmak sizin için hayat boyu sürecek bir serüven mi yoksa yazmayı bırakmayı düşündüğünüz bir zaman var mı?

Bunu tam olarak bilmek zor.  Yazmayı bıraktığım an pek olmadı. Fakat belki bir gün yorulurum ya da hikâyem biter, bilemiyorum. Ancak bilinçli bir biçimde yazmayı bırakmayı hiç düşünmedim. Şimdilik düşünmüyorum.

Günümüzde gençlerin facebook, twitter gibi sosyal medya sitelerinde çok zaman geçirmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Normal buluyorum. Bundan kaçamayız. Hepimiz kendi çağımızın bize sunduğu şeylerden bir şekilde etkileniyoruz. Esas mesele bunu faydalı biçimde kullanabilmek. Sosyal medyadan insanları uzaklaştırmak bana pek sağlıklı gelmiyor. Ancak bunun bilinçli eğitimini vermek hepimizin vazifesi. Fakat sadece gençler değil orta yaşlı ve yaşlılar da bu alanlarda çok bilinçsiz kullanım içindeler. Hepimizin daha makul bir kullanım seviyesine gelmemiz şart.

Günümüzün gençliğine üç tavsiye verecek olsanız bunlar ne olurdu?

Hiçbir tavsiye veremem. Çok ısrar ederseniz bir tavsiye verebilirim. Kimseyi dinlememelerini, kendi bildiklerini yapmalarını tavsiye ediyorum.