Vedat Türkali
Şair ve yazar (D. 13 Mayıs 1919, Kökçüoğlu mahallesi / Samsun - Ö. 29 Ağustos 2016, Yalova). Asıl adı Abdülkadir Pirhasan’dır. Ailesinin soyadı Demirkan olup, Pirhasan soyadını sonradan aldılar. Siyasetçi ve yazar Mihri Belli’nin yakın arkadaşı, yönetmen Atıf Yılmaz’ın arkadaşı ve akrabası; oyuncu Deniz Türkali ile şair ve yönetmen Barış Pirhasan’ın babası, Deniz Türkali’nin kızı olan şarkıcı Zeynep Casalini’nin dedesidir.
Vedat Türkali, ürünlerinde Hasan Denizli ve Abdülkadir Demirkan imzalarını da kullandı. İlk ve ortaokul öğrenimini Samsun’da yaptı ve Samsun Lisesi (1937) ile askerî öğrenci olarak İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü (1942) Bölümünü bitirdi. Akşehir, İstanbul Maltepe ve Kuleli Askerî liselerinde edebiyat öğretmenliği yaptı. Öğretmen yüzbaşı iken, 1951 Türkiye Komünist Partisi tevkifatında tutuklandı. Ceza Yasasının 141. maddesine muhalefetten yargılanarak dokuz yıl hapis cezasına çarptırıldı ve görevine son verildi. Yedi yıl sonra koşullu olarak serbest bırakıldı. Serbest bırakıldıktan sonra çalışma alanı olarak sinemayı seçti; senaryo ve oyun yazarlığı, film yönetmenliği ve yayımcılık yaptı, tiyatro ile uğraştı. 12 Eylül 1980 askeri darbeden sonra Türkiye Yazarlar Sendikası, Aydınlar Dilekçesi ve Barış Derneği davalarından yargılandı. 1988’de Londra’ya yerleşerek orada Güven (2 cilt, 1999) romanını yazdı ve 2000 yılında Türkiye’ye döndü.
Abdülkadir Pirhasan’ın edebiyata ilgisi, annesinin komşulara okuduğu Siret-i Nebiye, Ahmediye, Muhammediye gibi dinî kitapları dinlerken başladı. Mahallelerinde ramazanlarda evlerde toplanılıp masal anlatılır, oyun çıkarılır, türkü söylenirken onun da anlatıya ilgisi gelişti. İlk yazma deneyimi ise mahallelinin mektuplarını yazmasıyla başladı. Ortaokula gittiği sıralar, okul dönüşü babasının çalıştığı un iskelesine gider, onun işten çıkışını bekleyip eve onunla birlikte dönerdi. Bu bekleyişlerde, hamalların uğrak yeri olan Yalıkahve, edindiği kültürün bir parçası oldu. Bazen oradakilere gazete okur, sohbetlerini dinler, mektuplarını yazar, sıkıntılarını, sorunlarını öğrenirdi. Aslında, Abdülkadir Pirhasan’da ilk edebiyat zevkini uyandıran kişi, ortaokul son sınıftaki edebiyat öğretmeni Salim Rıza Akpınar’dır. İlerici bir öğretmen olan Akpınar’ın derslerinde Nâzım Hikmet, Cahit Sıtkı, Ahmet Muhip Dıranas ve Necip Fazıl gibi sanatçıların yazdıklarıyla tanışıktı. İlk siyasi fikirlerinin oluşmaya başladığı bu yıllarda Kemalizmi savunmaktaydı. 1938’den sonra Abdülkadir Demirkan adıyla şiirler, Hasan Denizli adıyla yazılar (Barış, 1950) yayımladı.
Lise öğrenciliği yıllarında sık sık Gazi Kitaplığına gitmektedir. Kitaplar ona bambaşka bir dünyanın ve düşüncenin kapılarını açmıştı. Bu kitaplıkta aynı lisede olduğu ve “Komünist Memet” diye bilinen arkadaşıyla dostlukları pekişti. Memet, ona Marks’ı, Engels’i, burjuvaziyi, işçi sınıfını ve daha birçok şey anlattı. Polis tarafından Memet’in odasında yapılan bir aramada bulunan günlükte adı geçen Abdülkadir Pirhasan polis müdürlüğüne çağrıldı. Polis müdürlüğünde ona Memet hakkında sorular sordular. Arkadaşlıkları dışında bir şey anlatmayınca serbest bırakıldı. Lise ikinci sınıf, hem şiir yazmaya başladığı hem de Gazi Kitaplığında tanıştığı Çırakman Köyü öğretmeni Sefer Aytekin ile yakın arkadaş oldukları yıldır. Goethe’nin manzum çevirilerini yaptığı iki şiiri ile kendi yazdığı “Deniz” başlıklı şiiri Bafra Halkevinin çıkardığı Altınyaprak dergisinde yayımlandı. Komünizmle ilgili düşündüklerini ilk anlattığı kişi, TKP’nin Samsun örgütü ile ilişkileri olan Sefer Aytekin’dir. 3 Ekim 1937’de, Samsun’dan, Yüksek Öğretmen Okulu (İstanbul Üniversitesi) Türkoloji Bölümü yatılı sınavlarına girmek üzere İstanbul gitti. İki kişinin alınacağı sınavda dördüncü oldu. Samsun’a dönmeyi düşündüğü sırada, bir tesadüf sonucu Millî Savunma’nın askeri liselerde öğretmenlik yapmaları için bazı öğrencileri okuttuğunu öğrendi. Başvurusunu yaptı ve böylece Yüksek Öğretmen Okuluna askeri öğrenci olarak girdi. Üniversite yıllarının ilk zamanlarında kendisi gibi düşünen birilerini aradıysa da Türkoloji Bölümü kısa sürede onun için hayal kırıklığına dönüştü. Ancak birkaç yıl sonra Fuat Köprülü ve Ahmet Hamdi Tanpınar’ın dersleriyle biraz olsun fakülteye ısındı. Üniversite yılları boyunca şiire olan ilgisi sürdü. “Barselona’dan Mektup” adlı şiirini bu yıllarda yazdı. İstanbul’dan ayrılmamak için üniversiteyi, son sınıfı iki yılda okuyarak bitirdi.Marksizme dair bilgileri, Hikmet Kıvılcımlı’nın çıkardığı Marksizm Bibliyoteği kitaplarından edindi. TKP’nin içinde bulunduğu duruma dair bildiği pek bir şey yoktu. Uzun süren uğraşlarına rağmen gizli çalışan bir TKP örgütü bulamadıklarından, arkadaşlarıyla bir örgüt kurmaya karar vererek; Tahsin Berkem, Asaf Ertekin, Osman Paçalı, Yusuf Atılgan, Haig Açıkgöz, Merih Baykal, Abdülkadir Pirhasan hücre çalışmalarına başladılar. Tam o sırada partinin gizli çalışma için toparlanmaya başladığı yönünde duyumlar aldılar.
Bu sırada üniversite bitirdi, altı ay askeri eğitim görmek üzere Ankara’ya (1943) gitti. Ankara’da Sefer Aytekin’le görüştü, Behice Boran’la tanıştı. Eğitimi bittikten sonra, Maltepe Askeri Lisesine atandı. Ancak İkinci Dünya Savaşı nedeni ile okul Akşehir’e taşındığı için orada dört yıl (1943-47) kaldı. 1947 yılında Maltepe Askeri Lisesinin İstanbul Çengelköy’e taşınmasıyla Vedat Türkali de İstanbul’a döndü. Daha önceden tanıdığı Sevim Tarı’nın Fransa’dan döndüğü günlerde Zeki Baştımar, Sevim Tarı ile kendisini görüştürmesini istedi. Bu buluşma sağlandı, ancak izlendiklerini bilmiyorlardı. O günlerde başlayan “1951 TKP Tevkifatı”nda Vedat Türkali de tutuklandı. 1958’de cezaevinden çıktıktan sonra Babıâli’de Rıfat Ilgaz ile Gar Yayınlarını kurdu. Ancak isteksiz yaptığı yayıncılık işi kısa sürdü. Bu sürede içlerinde Yılmaz Güney’in de olduğu sinema ile uğraşan kişilerle tanıştı ve sinemayı uğraş edinmesi süreci başladı. Toplumsal sorunlara değinen ve gerçekçi bir bakışı içeren pek çok senaryo yazdı, bunlardan bir bölümünü daha sonra kitaplaştırdı. 1960’ta “Dolandırıcılar Şahı” (yön. A. Yılmaz) ile ilk senaryo denemesini yaptı. Vedat Türkali adıyla ilk ünlenişi “Karanlıkta Uyananlar” (yön. E. Göreç) filminin senaryo yazarlığı ile olacaktır. Yedi yıl tiyatro yazarlığı, film yönetmenliği yaptı. Daha sonra 141. Basamak adlı oyunuyla ilgi çekti; bu oyun Ankara’da Halk Oyuncuları’nca, Bu Ölü Kalkacak 1976’da İstanbul Şehir Tiyatrosunca sahnelendi.
Vedat Türkali, sanat dünyasında asıl olarak romancılığı ile ün yaptı. Yazar olarak asıl tanınması ilk romanı Bir Gün Tek Başına ile oldu. Geniş bir okur kitlesi tarafından ilgiyle karşılanan bu romanında, 27 Mayıs 1960 İhtilali öncesi dönemde Türk aydınının gerek toplumsal, gerekse ikili ilişkilerinde yaşadığı bunalımları dile getirdi. Romancının ödevini çağını doğru yansıtmak olarak gören yazarın; kişileri kanlı, canlı kişilerdir, içinde var oldukları toplumun bin bir belasıyla savaşırlar. Türk aydınına ve aydınların çevreleriyle ilişkilerine dair gerçekçi gözlemler içeren Bir Gün Tek Başına adlı romanı, yayımlandığı yıllarda tartışma yarattı, edebiyat çevrelerinde çeşitli biçimlerde değerlendirildi. Kurgusu, anlatım tekniği ve gerçekçi yaklaşımıyla çağdaş Türk romanında bir aşama olarak nitelendi. Bunu izleyen romanı Mavi Karanlık’ta 1980’deki askeri darbe öncesinin siyasal-toplumsal arka planında, Bodrum kentinde bir araya gelmiş olan küçük burjuva ve ilerici aydın kesimlerinden kişileri ele alarak, toplumun genel çizgisini “Bodrum alegorisi” içinde, eleştirel, yergisel ve yer yer psikolojik çözümlemelerle vermeye çalıştı. 1980 darbesi öncesinin çelişkili ortamı içinde Türkiye ile sinema arasında bir paralellik kurarak aydın kesimden kişilerin düşünsel konumları ile toplumsal tavırlarını irdeleyen Yeşilçam Dedikleri Türkiye ve Tek Kişilik Ölüm adlı romanlarından sonra on yıl boyunca Londra’da kaldı. Bu süre içinde 1942’den itibaren yazmayı tasarladığı Türkiye Komünist Partisini anlatan romanı Güven’i kaleme aldı.
Sinema alanında Otobüs Yolcuları, Üç Tekerlekli Bisiklet, Karanlıkta Uyananlar gibi önemli filmlerin senaryolarını yazdı. 1965’te senaryosunu yazdığı Sokakta Kan Vardı ile yönetmenliği de denedi. Dallar Yeşil Olmalı oyunu ile 1970 TRT Sanat Ödülleri Yarışmasında Başarı Ödülü, Bir Gün Tek Başına romanı ile de Milliyet Yayınları 1974 Roman Yarışmasında birincilik, aynı eserle 1976 Orhan Kemal Roman Armağanını kazandı. Senaryolarını yazdığı Karanlıkta Uyananlar (1965) ve Kara Çarşaflı Gelin (1977), Antalya Film Şenliği’nde En İyi Senaryo Ödülünü aldı; yine senaryolarını yazdığı Bedrana ve Güneşli Bataklık filmleri de Carlovy Vary Film Şenliği’nde Cidalc ve İşçi Sendikaları Özel Ödülünü kazandı.
Vedat Türkali, bir süre tedavi gördüğü Yalova Devlet Hastanesi’nde 29 Ağustos 2016 sabahı saat 06.00 sıralarında yaşamını yitirdi. Kızı Deniz Türkali, Twitter hesabından ''Babamı Vedat Türkali'yi kaybettik'' açıklamasıyla acı haberi duyurdu. Türkali için "Dünya Barış Günü" olan 1 Eylül (2016) Perşembe günü Teşvikiye Camisinde öğle vakti cenaze töreni düzenlendi. Türkali'nin cenazesi, törenin ardından Zincirlikuyu Mezarlığına defnedildi.
“Vedat Türkali, ‘Mavi Karanlık’ta, 70’li yılların ikinci yarısında ülkemizin içine düştüğü korkunç durumu, terörü, dehşeti, kıyıcılığı, özellikle aydınların öldürülmelerini, sakat bırakılmalarını, işkenceyi, güvensizliği, can korkusuyla başka yörelere kaçmaları, çıkarcıları, vurguncuları, bencilleri, hırsızları, emek hırsızlarını ve insancıkların içine düştükleri ruhsal bunalımları, sevi titreşimlerini gerçeğe en yakın, abartıya kaçmayan, arı Türkçesiyle, sürükleyici bir biçemle okurlarına sunuyor.” (Yılmaz Çongar)
“Güven, belgesel öğeleri romanın kurgusuna yerleştirirken, yer yer bugüne göndermeler yapıyor. Örneğin, Nâzım Hikmet’in şiirlerinde hiç yer vermediği için eleştirildiği Dersim Ayaklanması romanda olumsuz bir tip yüzünden gündeme geliyor. Dersim Ayaklanması’nda yaşadıklarından psikolojik dengesi bozulmuş bir sayın muhbir vatandaşla, tutuklanıp işkence gören, cinsel tacize uğrayan kadınların eşcinsel eğilimler kazanabilmesi de, eski militanların feminizmi seçmeleri gibi, daha çok günümüz sorunlarından.” (Sennur Sezer)
“Son günlerde yayımlanan bir roman apayrı bir önem taşıyor. Büyük romancımız Vedat Türkali, birkaç yıl önce yayımladığı Güven adlı romanıyla, İkinci Dünya Savaşı yıllarındaki Türkiye’yi anlatıyordu ve yazarın şaheseridir.
“Ya ondan sonraki Türkiye? Büyük romancı, okurlarının beklentisine, şimdi Kayıp Romanlar’la yanıt veriyor. Roman, yine bir aşkı, politik bir geçmişi olan Doktor Nahit ile ondan hayli küçük Eşme’nin aşkını anlatıyor. Ne var ki o aşkın çevresinde bir Türkiye, giderek bir dünya vardır: 50, 60, 70’li yıllar... Emperyalizm, onun “yeni dünya düzeni”; dışarıda ve içerdeki yol açtığı gelişmeler. Onları okuyarak, bugün içinde çırpındığımız dram ortaya çıkmış oluyor.
“Bu roman da yazarın bir şaheseridir. Yakın bir dönem, giderek bugünkü dünya ve Türkiye, bu roman okunmadan anlaşılamaz…” (Server Tanilli)
ÖDÜLLERİ:
1965 Altın Portakal Film Şenliği en iyi senaryo ödülü Karanlıkta Uyananlar ile
1971 TRT Sanat Ödülleri Yarışması Başarı Ödülü, Dallar Yeşil Olmalı ile
1974 Milliyet Yayınları Roman Yarışması birinciliği, Bir Gün Tek Başına ile
1974 Çekoslovakya Karlovy Vary Şenliği Ödülü, Bedrana ile
1976 Orhan Kemal Roman Armağanı, Bir Gün Tek Başına ile
1977 Altın Portakal Film Şenliği en iyi senaryo ödülü, Kara Çarşaflı Gelin ile
ESERLERİ:
ROMAN: Bir Gün Tek Başına (1975-1980), Mavi Karanlık (1983-1985), Yeşilçam Dedikleri Türkiye (1986), Tek Kişilik Ölüm (1990), Güven (2 cilt, 1999), Kayıp Romanlar (2004).
OYUN: 141. Basamak (1971), Bu Ölü Kalkacak (1976), Dallar Yeşil Olmalı (1985).
SENARYO: Dolandırıcılar Şahı (1960), Üç Tekerlekli Bisiklet (1965-1984), Otobüs Yolcuları (1965-1984), Şehirdeki Yabancı (1965), Karanlıkta Uyananlar (1965), Bedrana (1974), Güneşli Bataklık (1977), Kara Çarşaflı Gelin (1977), Kızgın Delikanlı ve Erkek Ali, Üç Film Birden (Kara Çarşaflı Gelin, Güneşli Bataklık, Analık Davası, 1979), Eski Filmler (1983).
ŞİİR: Eski Şiirler Yeni Türküler (1979).
OYUN: 141. Basamak (1971), Bu Ölü Kalkacak (1976), Dallar Yeşil Olmalı (1985).
ANI-DENEME: Bu Gemi Nereye (yazılar, konuşmalar, soruşturmalar, 1985), Savunmalar (1989), Yanıtlar (1992), Ölmedikçe (1999), Komünist (2001), Tüm Yazıları Konuşmaları (Bu Gemi Nereye, Savunmalar, Yanıtlar, Ölmedikçe’nin birlikte basımı, 2001).
KAYNAKÇA: Türkiye Ansiklopedisi (1974, c.1, s. 349), İhsan Işık / Yazarlar Sözlüğü (1990, 1998) - Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001, 2004) – Encyclopedia of Turkish Authors (2005) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2007) – Ünlü Bilim Adamları (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 2, 2013) - Encyclopedia of Turkey’s Famous People (2013), Behçet Necatigil / Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü (18. bas. 1999), Sennur Sezer / ‘Güven’ ya da Güvenebilmenin Serüveni (Cumhuriyet Kitap, 17.2.2000), Yılmaz Çongar / Sancılı Günlerin Kaçakları (Cumhuriyet Kitap, 16.11.2000), Betül Parlak / Romanın Gerçekliği ve Gerçekliğin Romandaki Yeri - Canan Demiralp Arslan / Paris Düşerken İstanbul (Virgül, Ocak 2001), TBE Ansiklopedisi (2001), Server Tanilli / Bir Bakıma (Cumhuriyet, 15.10.2004), Vedat Türkali (haz. Sebahat Özdemir, 2005), Türk edebiyatının çınarı Vedat Türkali yaşamını yitirdi (cumhuriyet.com.tr, 29.08.2016), Türk edebiyatının çınarı Vedat Türkali hayatını yitirdi (hurriyet.com.tr, 29.08.2016).