ÜMİDİM
bir kış günü yazdığım
kır türküsünün
coşkulu hasretinden
ümidim,
sahte bir tebessüm
ve
az bir tecessümden değil
değil,
ferasetin ve felaketin
korlarını sakladığım
kalın kapaklı defter sayfasında
bak! değişiyorum sinyora
andım!
çoklaşan şeylerin,
hiçleştirdiği ferasetle
ümidim,
itildiğimde kendi ömrüme
ne vardıysa,
ne koyduysa
kaçmak istediği çocukluğunda
eşeledim,
baş ucumdaki mektuba
sonlanmış imgeye boyun eğenlerden
sıkıldım!
ben,
virgülü bilirim
hurafeden önce bilgiyi
salkıma kenetlenmiş ateşi
aydınlığın nereden geldiğini
acıyı sökmeyi bilirim
öylece oturur
düşü puslayan tanrıya meylederim
sanrıların içinde
ebabiller beslerim
budanır ve kanarım
kan akmamak değil niyetim
kanatmamak için
bir dağ görünür
öyle hudutsuz
çiğ hayallerden
ışır bahçeleri inşa ederim
ümidim,
esiri olduğum o kayın ormanına
düş olurum
düştükçe sökülürüm
söküldükçe ben olurum
kendine dikilmenin hikayesine
kentin sıtmalı bağrında
cennet olurum
ben,
bana yetişmek için sekiyorum
meltemin raksında
bu gözleri kapadığım
o yusufsuz kuyuda
ümidim,
karanın şefkatinden çalanın
yuf ervahına!
bu eller,
devran bulacak
sıkışmış çarkın şavkında
bilirim,
söğüdü seslenir salkıma
etle tırnaktır
ümidim,
eğirir omzunu olmayışına
02.04.23 / bir akşam kızıllığında