SU BİRİKİNTİSİ
Yolda bir su birikintisi görünce ne düşünürsünüz?
Hemen yanından üstünüze sıçratmadan dikkatlice geçip gidersiniz değil mi? Yolun diğer kısımlarından farklı bir çukur oluşmuştur ve yağan yağmur orada birikivermiştir. Âmâ ben orada bir su birikintisi görmüyorum. Orada bir insanın yarasını görüyorum.İçimizdeki yaralar gibi düşünün.
O sular ise gözyaşlarımız...Ve o suyun kuruması için güneş gereklidir.Biz insanoğlu gözyaşlarımızın ve güneşin doğuşunu benzeştiririz.Ağladıktan sonra içimiz açıldı deriz.Sanki kapalı havanın birden bire güneşle aydınlaması gibi...
Ya da yağmurlu bir havadan sonra güneşin doğması gibi...Güneş doğar içimize.Yaralarımızın ilk aşaması su toplaması değil mi? O yüzden ağlamaz mıyız? Sıra kabuk tutmaya gelir. O zaman da artık acımaz canımız.O çukur içimizde kalır.Ama bizi biz yapan bir çukur haline gelir.Yarası olmayan insan mı var sanki.
Hepimiz yaralarımızdan tanınıyoruz ama farkında değiliz.Tanıdık bir yara gördük mü hemen kanım kaynadı demez miyiz?Yaramızdan akan kan aynı değil midir? Biz bize benzeyeni daha çok sevmez miyiz?