SIRAT – Nilay Şirin

Yaralı bir kadın sahip olduğu her şeye farklı bir anlam yükler. Saksıdaki çiçeğe, okuduğu kitaba, odasındaki duvar saatine, birlikte gidilmiş bir sinema biletine, güzel bir seyahatten arda kalan birlikte içilmiş bir gazoz şişesine, bir pamuk şekere, bir not defterine… Yükler, yükler, yükler de yükler!

Bir kadın yaralanmışsa en derininden, her olayda hissiyatı, duyguları, gözyaşı hatta kahkahası bile farklı bir anlam taşır. Yarası Zümrüd-ü Anka’nın kanadından düşen bir tüy misali asil ve onurludur. Bir kadın görmüştüm akvaryumdaki balığı öldüğü için hüngür hüngür ağlayan, sebebini sorduğumda; ‘Kötü bir olayın habercisi, durduk yere ölmezdi yoksa!’ demişti. Gözlerinde derinlerde çok derinlerde nüfuzlu bir acının izleri vardı!

Bir kadının gülüşünü çalmışsa hayat ömrünün herhangi bir zaman diliminde, mutluluğun kapı eşiğinde kedi patisi ürkekliğiyle yürür her vakit. Korkusunu taşır kâğıt kesiği bir hüznün ansızın sızlatacağının!

Yarım olur huzuru, uykusu, sevdası, yazgısı, kavuşması, bayramı, her şeyi bir kenara bırakalım umut dolu cümleleri bile yarım olur. Konuşan, çok konuşan kadınlardan korkar insanlar hâlbuki anlatan, konuşan, gülen, gözlerinin içiyle duygularını sarıp sarmalayan bir kadın değildir korkulması gereken. Bir kadın susmuşsa, konuşacak kelimelerine müebbet vermiş hatta kalemini kırmışsa cümlelerinin işte o vakit korkmak gerekir bir kadından. Susmuş bir kadın bendini aşıp önüne çıkan her şeyi taşkınına sürükleyen bir nehir gibidir artık.

Yarası derin olan kadınlar kalabalıklar içinde yalnızlığı tercih ederler. Duruşları, susuşları ve bazen gidişleri devrim yaratır! Yaralanmışsa bir kadın en ince yerinden yüreği artık herkese sırattır!

Nilay ŞİRİN 2 ekim 2022