Rus ve Latin edebiyatından yeni eserler Vakıf Bank Kültür Yayınlarında

VBKY'nin edebiyat kitaplığına Rusya ve Güney Amerika’dan üç yeni eser daha katıldı. Graciliana Ramos’un “Çocukluk”, Pyotr Demyanoviç Uspenski’nin “Bolşevik Rusya’dan Mektuplar 1919” ve Aleksey Nikolayeviç Apukhtin’in “Apukhtin’den Hikâyeler” kitapları raflarda yerini aldı.

Çocukluk

Kategori: Edebiyat

Yazar: Graciliana Ramos

“Hayatımın ilk yıllarında beni yönlendiren şey: korku, dehşet. Narin ellerin, kaba ellerden ayrı şeyler olduğunu tanımlamaya başladığımda, yavaş yavaş benim için itaat ve saygı çağrıştıran nesnelere dönüşüyorlar. Bu ellere alıştım ve hatta onları sevdim. Bana asla sevgi dolu davranmadılar ama bazen gözyaşlarımla ıslandılar ve korkularımı dindirdiler. Kaba eller çok haşindiler ama onların da arada yumuşadığı olurdu. Onları yöneten o gümbür gümbür ses acılığını yitirirdi. İçi boş bir kahkaha duyulurdu; o zaman her köşede saklanan korkular kaybolurdu. Ve biraz huzura kavuşurduk biz, zavallı yaratıklar: köpekler, bir çift afacan zenci, iki kız kardeşim ve tabii ben.”
Çocukluk edebiyatta “bölgeselcilik” akımının temsilcilerinden olan Graciliana Ramos’un 1945’te yayımlanan biyografik romanıdır. Yazar, Brezilyalı edebiyat eleştirmenleri tarafından kuzeydoğu bölgeselciliğinin en büyük isimlerinden biri olarak kabul edilir. Ramos eserini Brezilya Eğitim Bakanlığı’nda çalıştığı dönemde kaleme alır; hafızasının derinliklerine, çocukluk anılarına ulaşmaya çalışmasıyla başlayan Çocukluk giderek belirginleşen kişiler, yerler ve detaylarla dikkatimizi, Ramos’un iç dünyasından hikâyedeki olaylara çeker. Eser, okumayı sökmeye çalışan bir çocuğun yaşadığı güçlüğü ve bunun sebeplerini ortaya koyar; anlatımdaki sadelik, çocuğun kendi dünyasını ortaya koyma şekli olarak sunulsa da eserin tamamına hâkimdir. Elinizdeki kitap Brezilya kırsalında yoksulluk, eğitimsizlik ve güven duygusundan uzak geçen bir çocukluğu ve bu koşullarda gençliğe adım atan Ramos’un şahit olduğu dünyayı yansıtmaktadır.

Bolşevik Rusya’dan Mektuplar 1919

Kategori: Edebiyat

Yazar: Pyotr Demyanoviç Uspenski

“Şimdi kalkacak ve niçin, ne uğruna yaşadığımızı soracaksınız. Rusya bir zamanlar edebiyatı ve sanatıyla ünlüydü. Ancak malum, bunların hepsi de çok gerilerde kaldı, kayboldu gitti. Edebiyat, sanat ve bilim Bolşevikler marifetiyle tarumar edildi ve öylece, bitirilmiş vaziyette duruyorlar.”
Pyotr Demyanoviç Uspenski, çağdaşı olan Fransız romancı Marcel Proust gibi hafızayı ve hatırlamayı önceleyen, geçmişi yeniden inşa etme meselesini temel alan eserler yazmıştır. “Başka zaman ve mekânlar”ı yakalamanın tek yolunun geçmişin yeniden üretilmesi olduğunu eserleri aracılığıyla dile getiren Uspenski, “büyü”, “gizem” ve “öte dünya” kavramlarıyla ilişkili metinler kaleme alarak bunu bir öğretiye dönüştüren mistik bir yazar ve öğretmendir. Uspenski’nin Rusya’dan yazdığı ve geçmişi günü gününe kaydettiği bu metinlerse toplumsal bir günce olarak da okunabilecek niteliktedir. İngiltere’deki The New Age gazetesinde yayınlanan ve 1917 Bolşevik Devrimi’nin iç yüzünü aktaran bu mektuplar, Uspenski’nin tanıklık metinleri olarak okunabilir olmasının yanı sıra tarihsel olarak “toplumsal düzen”in yarattığı düzensizlikler ve açmazları ortaya koyması bakımından da oldukça dikkat çekicidir.

Apukhtin'den Hikâyeler

Kategori: Edebiyat

Yazar: Aleksey Apukhtin

İnsan en çok bilmesi gereken şeyleri hiç bilmiyor. Neden doğduğunu, neden yaşadığını, neden öleceğini bilmiyor. Daha önceki var oluşlarını unutuyor, geleceği tahmin bile edemiyor. Arka arkaya var oluşların amacını anlamıyor, kendisine kavranamaz gelen hayat ritüelini karanlığın ve türlü acıların içinde yerine getiriyor. Bu karanlığı yırtmayı nasıl istiyor, nasıl anlamaya çabalıyor, nasıl hayatını düzenleyip güzelleştirmeye gayret ediyor; bu zavallı, bu kısıtlı aklını nasıl zorluyor! Ve tüm çabaları boşa gidiyor, tüm keşifleri –ki genellikle dâhicedir– sorunlardan hiçbirini çözmüyor. İnsan tüm özlemlerinde aşamayacağı bir sınırla karşılaşıyor.
On dokuzuncu yüzyıl Rus edebiyatında şiirleriyle tanınan Apukhtin’in ancak ölümünden sonra fark edilebilmiş üç dikkat çekici öyküsü vardır: Kontes D…’nin Arşivi (1891), Pavlik Dolski’nin Güncesi (1892) ve daha çok kısa roman tarzında kaleme aldığı Ölümden Yaşama (1893). Bir tür reenkarnasyon anlatısı olan Ölümden Yaşama’da Apukhtin, ölümle yaşam arasındaki incelikleri kendine has bir duyuşla kaleme alıyor. Elli dört mektuptan oluşan Kontes D…’nin Arşivi’nde, Rus sosyetesi hakkında yer yer ironik bir üslûpla dile getirilen gözlemleriyle Rus toplumunun izini sürüyor. Hasta bir anlatıcının iç dünyasına tanık olduğumuz Pavlik Dolski’nin Güncesi’nde ise Apukhtin, gençlik, yaşlılık, arkadaşlık ve aşk kavramlarını da sorgulayarak okuru neşeyle melankoli arasında gidip gelen doyumsuz bir yolculuğa çıkarıyor.