Ray Bradbury Kimdir? Hayatı ve Eserleri

Çağdaş Amerikan edebiyatının önde gelen temsilcilerinden Ray Bradbury sadece bilim kurgunun değil, fantastik edebiyatın ve korkunun da yirminci yüzyıldaki ustalarından birisidir. Bilim kurgunun iyi edebiyat da olabileceğini kanıtlayan belki de ilk yazardır.
Ray Douglas Bradbury, elektrik ve telefon hattı işinde çalışan İngiliz kökenli Leonard Spaulding Bradbury ve İsveçli Esther Marie Moberg’in çocuğu olarak 22 Ağustos 1920 yılında ABD’nin Illinois eyaletinde dünyaya gelir. Ailesi, ona Douglas ismini, oyuncu Douglas Fairbanks’ın anısına verir. Bradbury’nin 1916 doğumlu ikiz erkek kardeşleri Leonard ve Sam, 1918 yılında Asya gribinden; kızkardeşi Elizabeth ise Ray yedi yaşındayken zatürreden ölür. Ailenin yaşadığı bu trajediler annesini, Ray’ı altı yaşına kadar biberonla, ilk gençlik yıllarına kadar kaşıkla besleyecek kadar korumacı yapar.

Ray Bradbury çocukluğu

Bradbury’nin ailesi, erken yaşta okuma sevgisini aşılar oğullarına. Ray, 4 yaşındayken ailesi ona gazetede çizgi roman okumayı öğretir. Edgar Rice Burroughs’un kitaplarını birçok kez okur ve neredeyse tüm metinlerini hafızasına kaydeder. Bradbury sinema sevgisini annesinden, kitap sevgisini ise babasından alır. Bradbury’nin yazma hayatı, 1932’de 12 yaşında  bir karnaval sihirbazı Bay Electrico ile karşılaşmasıyla başlar. Electrico gösterisinin sonunda, Bradbury’ye enerji yüklü kılıcıyla ona dokunur: “Sonsuza dek yaşa!” der. Ertesi gün Bradbury, Electrico’dan bir sihir numarası hakkında tavsiye almak için karnavala gidince, Electrico onu karnavaldaki diğer sanatçılarla tanıştırdıktan sonra, Bradbury’ye I. Dünya Savaşı’nda ölen en iyi arkadaşının reenkarnasyonu olduğunu söyler. Bradbury daha sonra şunları yazar: “Birkaç gün sonra tam zamanlı yazmaya başladım. O günden beri hayatımın her gününü yazdım.

Ray Bradbury, oyuncu Marlene Dietrich ile Paramount Pictures’ın kapısında, 1935

Ailesi ekonomik durumlarındaki zorluk nedeniyle amcasının yanına Los Angeles’a taşınır, liseye burada başlar. Lise yıllarında dergilere yazılar gönderir ve Amerikan genç yazarlar topluluğu olan Los Angeles Bilim Kurgu Derneği’ne katılır. Bradbury’nin eğitimi, resmi anlamda, 1938 yılında liseden mezun olmasıyla son bulur. Liseyi başarı ile bitirmesine rağmen üniversiteye kayıt yaptıramaz. Zira bu yıllar Büyük Buhran’a denk gelir ve orta sınıfa mensup ailesinin üniversite için ödeme yapma gücü yoktur; üniversite eğitimi alamaz. Bunun yerine Bradbury on yıl boyunca haftada üç gün kütüphaneye gider, adeta üniversite eğitimini orada tamamlar. Liseyi tamamladıktan sonra birçok farklı işe girer. Dört yıl boyunca çalıştığı gazete bayiinde, çok fazla boş zamanı olur. Burada birçok yazı taslağı hazırlar. İlk olarak 1936 yılında 14 yaşında yerel bir  gazetede “William Pierce Rogers’ın Anısına” adlı şiiri yayınlanır.

Oyuncu George Burns ve 14 yaşında Ray Bradbury, 1934

Ray Bradbury, henüz 14 yaşındayken oyuncu George Burns ve komedyen Gracie Allen’ın radyo programında yazarlık işi bulur: “Figueroa Tiyatrosu önündeki Figueroa Caddesi’ne gittim. Tiyatronun hemen önünde George Burns’i gördüm. Gidip ona dedim ki: ‘Bay Burns, bu gece yayınınız var değil mi?’ O da ‘Evet.’ dedi. ‘Seyirciniz yok, değil mi?’ dedim. ‘Hayır.’ dedi. ‘Beni içeri alıp seyirciniz olmama izin verir misiniz?’ dedim. Böylelikle, beni içeri aldı ve ön sıraya oturttu. Perde kalktı, Burns ve Allen’ın seyircisiydim artık. Yayın için her Çarşamba tiyatroya gittim ve şovlar yazıp George Burns’e verdim. Sadece birini kullandılar ama kullandılar, şovun son kısmında kullandılar.” 1938 yılında amatör bir dergi olan Imagination’da ilk öyküsü Hollerbochen’s Dilemma yayınlanır. 1939 yılında, Futuria Fantasia adlı 4 sayılık bir fanzin yayımlar. Fanzin: Farklı yöntemlerle çoğaltılan örnekleri olmakla beraber genellikle fotokopi aracılığı ile çoğaltılarak satış amacı güdülmeden dağıtılan yayınlar. 1946 yılında Mademoiselle Dergisi’nde o yıllarda editör olarak çalışan ünlü edebiyatçı Truman Capote, Bradbury’nin, Homecoming (Eve Dönüş) adlı kısa hikayesini okur. Hikayeyi basmaya karar verir ve Bradbury, 1947 yılının en iyi kısa hikayeleri için verilen O. Henry Hikaye Ödülleri’nde dereceye girer. Bradbury’nin kendi çocukluğundan izler taşıyan bu hikaye, Cadılar Bayramı arifesinde bir araya gelen devasa bir hortlak ailesinin onlara hiç benzemeyen çocuğunun öyküsüdür. 1947 yılında öykülerinden oluşan Dark Carnival adlı  ilk kitabı yayımlanır. Ray Bradbury, edebiyat hayatının ilk dönemindeki bu eserinde insan psikolojisine ve çaresizliğine yönelik konuları ele alıp bunları korku türü içerisinde eşsiz üslubuyla kağıda döker. Bradbury’nin yayımlanan ilk kitabı olan Dark Carnival, yıllar sonra benzer temalardaki öykülerle zenginleştirilip Sonbahar Ülkesi adını alır.
1949 yazında New York’a giden Bradbury, kısa öykülerini 12 farklı yayınevine götürse de kimse ilgilenmez. Doubleday yayınevine gider; o dönemde yayınevi bir bilim kurgu koleksiyonu hazırlamaktadır. Kısa öykülerin tematik olarak bir roman içermesi koşuluyla Bradbury’nin çalışmasını yayınlamayı kabul eder. Sadece bir gecede, The Martian Chronicles (Mars Yıllıkları) romanını hazırlayıp yayınevine sunar. Roman, Mars hakkında daha önceki çalışmalarından derlenmiş hikayelerinin bir koleksiyonuydu. Roman, keskin bir şekilde insanlığın hatalarını ve kusurlarını göstermekteydi. The Martian Chronicles’ı en iyi eseri olarak kabul eden Bradbury, bu kitabıyla bilim kurgu fikrini alt üst eder. İnsanı merkeze alan 28 öyküde, anlambilim ve göstergebilimden psikolojiye, sosyolojiden felsefeye hemen her sosyal bilim dalını görmek mümkün. “Dünya’daki hayat hiçbir zaman çok iyi şeyler yapılacak denli yerine oturmadı. Bilim hepimizin çok önünde konuşuyordu ve insanalar mekanik bir çölde kayboldular, aygıtlar, helikopterler, roketler gibi güzel şeyler yapan çocuklar gibiydiler; yanlış şeyler vurgulandı, makineleri çalıştırmaktansa, makineler üzerinde duruldu. Savaşlar gittikçe büyüdü ve sonunda Dünya’yı öldürdü.” (Mars Yıllıkları) Ray Bradbury (solda) bilim kurgu yazarı Edmond Hamilton, 1940 Ray Bradbury, 1950 yılında The World the Children Made adıyla yayımlanan The Veldt adlı öyküsünde zengin bir ailenin çocuklarının oynadıkları, Afrika görüntülerini 3 boyutlu gösterirken ses, koku gibi duyuları da verebilen bir sistemi konu etmektedir. Çocukların sanal Afrika alemine olan ilgilerinin endişe verecek boyutlara ulaştığını düşünen ebeveynler bu sanal dünyayı ortadan kaldırma kararlarını çocuklarına ilettikten sonra kaybolurlar. Hikayenin sonunda sanal dünyadaki Afrika aslanları iki insanı parçalamaktadır. Artık sanal dünyalarında yaşamaya devam eden çocuklar mutludur. Ray Bradbury bu sıra dışı hikâyesiyle sanal gerçeklik kavramının yaratıcısı olarak kabul edilir. En önemli eseri Fahrenheit 451 romanını 1951 yılında Kaliforniya Üniversitesi’nin kütüphanesi UCLA’da, 9 günde yazar. Zira Bradbury’nin bir ofis kiralayamaya maddi imkanları el vermez o yıllarda. Ancak evde de çalışamaz zira 2 küçük kızı vardır. Onun için en ideal yer kütüphanedir ve kitabını orada yazar. Fahrenheit 451’i ilk yazdığında, kitabın konusunu iki hikaye oluşturur “İtfaiyeci” ve “Yaya”. Ray Bradbury bir gün arkadaşı ile yolda yürürken bir polis arabası yanaşır ve ne yaptıklarını sorar. Bradbury “Bir ayağımızı diğerinin önüne koyuyoruz.” der. Bunun üzerine polis bir suç işleme niyetinde olduklarını düşünür ve bu iki arkadaşı sorguya çeker. Yazar öyle öfkelenmiştir ki, eve koşup o sinirle bütün yayaların suçlu sayıldığı gelecek zamanlarda geçen “Yaya” isimli bir öyküsünü yazar. Ardından “İtfaiyeci” adlı kısa romanını yazar. Fahrenheit 451’in ismi ilkin “Gece Yarısından Çok Sonra” bir süreliğine de “İtfaiyeci” olsa da yazar hiçbirini beğenmez. Sonrasında, “kitaplar kaç derecede yanar?” diye sorar kendi kendisine. Bu sorusunun cevabını öğrenmek için itfaiye teşkilatını arar ve 451 Fahrenheit cevabını alır. Bu cevap doğru mudur bilinmez ama yazar kitabının adını bu bilgi üzerine “Fahrenheit 451″ olarak değiştirir. 1946 yılında, bir kitapçı dükkanında yazman olarak çalışan Marguerite (Maggie) McClure ile tanışır; bir yıl sonra evlenirler, 4 kızları dünyaya gelir. Fahrenheit 451’i okuyan yayıncı, 25000 kelime daha ilave ederse güzel bir roman olacağını söyler. Aynı günlerde Moby Dick’in senaryosunu yazması için 8 ay kadar İrlanda’ya gider. Orada romanına tüm düzeltme ve ilaveleri yapacak zamanı olur. “Şenlik Ateşi” öyküsündeki liste yapıcıyı; “Parlak Anka” öyküsündeki Lincoln’ü ve Sokrat’ı ezberleyen kütüphaneciyi; “Yaya” öyküsündeki sonradan Montag olan adama, iğrenç olan hayat görevini söyleyen Clarisse’yi dahil ederek romanını yeniler. Daha sonra genç bir editörün kitabını satın alıp yayınlatmasıyla dünyanın en iyi distopik eserlerinden birini okuyucusuyla buluşturur. Ray Bradbury, karısı ve kızları Ray Bradbury dünya çapında tanınırlığını sağlayan, 1953 tarihli Fahrenheit 451 adlı distopyasında gelecekte kitapların başına neler gelebileceğini gözlerimizin önüne serer. Bağımsız düşüncenin ve kitap okumanın toplumda kargaşa ve mutsuzluğa yol açtığına inanan distopik devlet gücü tarafından bütün kitaplar yasaklanmış ele geçirilenler ise İtfaiyeciler adı verilen geniş yetkilerle donatılmış bir örgüte yaktırılmıştır. Yayımlandığı anda klasikleşen, distopya edebiyatının dört temel kitabından biri olan Fahrenheit 451 ise bir yirminci yüzyıl başyapıtlarından. Roman yayınlandıktan sonra çok ses getirir. Fahrenheit 451 konu bakımından George Orwell’in 1984 adlı romanıyla benzerlikler göstermektedir. 1984 romanı 1949 yılında, Fahrenheit 451 ise 1953 yılında yayınlamıştır. O yıllarda Amerikalı yazar Ray Bradbury, İngiliz yazar George Orwell’dan etkilenmiş olabilir mi? Bu konu hakkında kesin bir bilgi yoktur. “Gitmeliyim. Ders bitti. Umarım, her şeyi açıklığa kavuşturdum. Unutmaman gereken şey şu, Montag, biz Mutluluk adamlarıyız. (…) karşıt düşünceler ve teorilerle insanları mutsuz etmek isteyen kişilerin küçük dalgasına direnenleriz. Deliği parmağımızla biz tıkamışız, sıkı tut. Sakın melankoli selinin, hüzünlü felsefenin dünyamızı boğmasına izin verme. Biz sana bel bağlamışız. Dünyamızın mutlu olarak ayakta durmasında, ne kadar önemli olduğunu bildiğini sanmıyorum.” (Fahrenheit 451)

Fahrenheit 451, 1966 yılında sinemaya aktarılır.

Ray Bradbury’nin şu sözlerinin kitap olmuş halidir Fahrenheit 451. “Ben önce eğlenmeye inanırım, yolda insanlara bir şeyler öğretirseniz insanları etkilerseniz ne güzel ama insanları etkilemeyi hedeflerseniz o yol öz yıkıma götürür; o yolda ahkâm kesersiniz, bu da tehlikeli ve sıkıcıdır… İnsanları uyutursunuz. Dolayısıyla, bunu yapmak yerine… bir gerilim, macera çerçevesini benimsedim. Önlemek istediğiniz bir zamanla ilgili söylemek istediğiniz her şeyi yapmak istediğiniz her şeyi o çerçeveye asarsınız.” Bradbury, yazmaya olan tutkusunu ve yazılarını nasıl kaleme aldığını Fahrenheit 451 adlı eserinin önsözünde şu şekilde anlatır: “…aklıma iyi bir fikir geldiğinde, beni basitçe yakalar ve sımsıkı tutunur. Belki bir saat, on saat veya iki gün sonra da beni bırakır ve onunla işim bitmiştir. Kontrol bende değil; hayatımda plan program yok… Bu fikirler durup dururken beliriverir beni ısırmak için yalvarırlar sadece ben de onlara izin veririm. Zihnimdeki şeyleri üzerlerinde çok düşünmeden yazıya dökebilmek için hızlı yazmaya hep inanmışımdır.”

Ray Bradbury ve çizimi, 1964

1952’de yazdığı Güneşin Altın Elmaları (Golden Apples of the Sun) kitabında yer alan Bir Gök Gürültüsü (A Sound of Thunder) adlı öyküsü, zamanda geçmişe gitmenin gelecekte yol açabileceği olası felaketleri işleyen, türün en muhteşem anlatılarından biridir. Hikayenin merkezinde, genellikle “kelebek etkisi” olarak adlandırılan “kaos teorisi” yatar. 2005 yılında Bradbury’nin bu öyküsünü temel alan aynı adlı film (Türkiye’de Kıyametin Sesi veya Dinozorların Kıyameti isimleriyle vizyona girdi) gösterime girer.

Ray Bradbury’un Cadılar Bayramı Resmi

Bradbury yazarlığı yanında olağanüstü bir görsel sanatçıydı. Bodrumdaki ofisini, karalama, eskiz ve resim yapmak için kullanırdı. Özellikle şeytan yüzleri, balkabakları, kediler ve canavarlar çizmeyi severdi. Kızlarıyla birlikte Cadılar Bayramı’nda It’s the Great Pumpkin, Charlie Brown’ı izledikten sonra, TV şovunun en sevdiği tatili ele alış biçimi karşısında tamamen hayal kırıklığına uğrar. Bradbury daha önceki Cadılar Bayramı Ağacı resmini hatırlar ve kendi Cadılar Bayramı tarihini bu konsept etrafında yazmaya karar verir. 1972 yılında yayımlanan Cadılar Bayramı Ağacı onun en bilinen eserlerinden biri olur. “Yaz ölüp düştü. Kış onu bir mezara koydu. Milyonlarca ses ağladı. Zaman rüzgârı devasa evi sarstı. Pencereler tıkırdadı ve insan gözleri gibi kırılarak kristal göz yaşlarına dönüştü. Sonra, sevinç çığlıkları arasında milyonun on bir katı kadar insan her pencereyi ateşleyen parlak yaz güneşine merhaba dedi !

L. J. Dopp, Portrait of Ray Bradbury

Bradbury, Şubat 1924’te üç yaşında ilk filmini, annesi onu Notre Dame’ın Kamburu’nda, Lon Chaney’i izlemeye götürdüğünde izler. İki yıl sonra, oyuncunun bir sonraki filmi The Phantom of the Opera’yı iki kez görmek için bir kez annesi ve kardeşi Skip’le izlemeye gider. Bu sinemayla olan ömür boyu süren aşk ilişkisini başlatır. En sevdiği Hollywood filmleri King Kong, Citizen Kane, Singin’ in the Rain ve Close Encounters of the Third Kind’dir; ancak çocukken izlediği animasyon ve sessiz filmlerin kalbinde özel bir yeri vardı.

Ray Bradbury

Ray Bradbury’nin yazdığı Theatre adlı dizi 1986’dan 1992’ye kadar devam eder. Bu sayede kendi öykülerini televizyona aktarabilmiş olur. Bradbury, televizyon dizileri, romanlar, öyküler, oyunlar ve radyo tiyatroları üretirken, bir yandan da oyun, şiir ve yazılarını seçki haline getirip yayımlamaya devam eder. 1984 yılında, The Hearth and the Salamander adlı TV şovu ise Fahrenheit 451 adlı romanından uyarlanır. The Hearth and the Salamander, kitabın ilk bölümünün başlığıdır. Hem ocaklar hem de semenderler ateşle ilişkilendirilir. Ocaklar (şömineler) geleneksel olarak evin merkezi ve sıcaklığın kaynağıdır. İtfaiyeciler üniformalarına semender resimleri takarlar ve itfaiye araçlarına semender derler zira semenderlerin bir zamanlar ateşte yaşadıklarına inanılırdı. Bradbury’nin, The Illustrated Man (Resimli Adam) adlı kitabındaki The Rocket Man adlı kısa öyküsü, aynı adlı hit şarkıya da ilham verir. Söz yazarı Bernie Taupin, hikayenin astronotların çalışmalarını günlük bir iş olarak tasvir etme biçiminden çok etkilendiğini ve “fikri alıp onunla birlikte koştuğunu” söyler. Şarkı yazarı ortağı Elton John ise şunları söyler: “Melodisini yazmak oldukça kolay bir şarkıydı; uzay hakkında bir şarkı, bu yüzden oldukça geniş bir şarkı.”
  1. ve 21. yüzyılın bazı büyük teknolojik gelişmeleriyle ilgili tahminlerine rağmen, daktilo Bradbury’nin vazgeçmediği bir alet olur. Bradbury 1932 yılında 12 yaşında oyuncak kadranlı bir daktilo alır; beş yıl sonra ilk gerçek daktilosunu 10 dolara satın alacaktır. Fahrenheit 451’de ve bir dizi kısa öyküde, radyotelefon “kulak yüksüklerini” (bugün Bluetooth kulaklıklar ve EarPod’lar olarak adlandırdığımız) öngörür ve kakofonik, tecrit edici ve sosyal olarak felaket olarak tasvir eder. Ancak hiç bilgisayar kullanmaz ve 2009’da interneti büyük ölçüde zaman kaybı olarak tanımlar.

Ray Bradbury’in Daktilosu

Bradbury, çocuksu oyun, eğlence ve kendini ifade etme duygusunu hiç kaybetmez. Torunları onun kendilerinden daha fazla oyuncağa sahip olduğunu hatırlıyor. Her Noel, karısından başka hediyeler yerine ona oyuncaklar vermesini isterdi. Torunlarından biri, evini ve ofisini her yerde çöp olan bir faaliyet isyanı olarak tanımlarken, bir arkadaşı ise şunları söyler: “Ray’i düşündüğümde, evinin kitaplar, kağıtlar, oyuncaklarla dolup taştığını düşünüyorum. ve kediler; bir şekilde Amerikan beyninin bir kesitinin fiziksel bir düzenlemesi.”

Ray Bradbury

Bradbury kalem ve kağıtla sadece fantastik dünyalar yaratmakla kalmaz, aynı zamanda kendi yarattığı gerçeküstü bir dünyada yaşar. Beverly Hills’deki ofisi (evinin bodrum katındaki ofisi gibi) hayal gücünün yarattığı  öğelerle doluydu: çizgi filmler, heykelcikler, doldurulmuş hayvanlar, maskeler. Bradbury hayal dünyasında o kadar sık ​​sık kayboluyordu ki; örneğin ofisinin anahtarlarını düzenli olarak unutur. Ancak bunu gizli bir sürgülü panel kullanarak çözer.

Ray Bradbury

Bradbury araba kullanmayı da asla öğrenmez. Bunun nedeni, görme yeteneğinin çok zayıf olması ve 16 yaşında onu derinden etkileyen ciddi bir trafik kazasına tanık olmasıydı. “6 kişinin bir kazada korkunç bir şekilde öldüğünü gördüm. Eve, duvarlara ve ağaçlara tutunarak yürüdüm. Normal yaşantıma dönmem aylar aldı. Yani, araba kullanmıyorum, ama benim araba kullanıp kullanmadığım konuyla ilgisizdir. Otomobil, toplumumuzdaki en tehlikeli silahtır – arabalar, savaşlardan daha çok ölüme sebep olur.” Ayrıca çeşitli sosyal alanlarda, eğitim ve eğlence ile ilgili projelerde fikir danışmanlığı yapar. 1964’te yapılan New York Dünya Fuarı’nda ABD Standı’nın konsept ve betiğini hazırlar. Disney’in EPCOT parkında Spaceship Earth, Paris’teki ve Anaheim’deki Disneyland parklarında Orbitron projelerine destek sağlar. Jon Jerde Partnership’te yaratıcı danışman olarak bulunur ve trend belirleyici mağaza ve eğlence plazaları oluşturulmasına yardım eder. Los Angeles’taki Glendale Galleria ve San Diego’daki Horton Plaza gibi yenilikçi alışveriş merkezleri, Bradbury’nin köy plazası fikrinin şehir yaşamındaki halini yansıtır. Ray Bradbury 400’den fazla kısa öykü yazar, öyküleri 50’den fazla ontoloji kitabında kendine yer bulur. Aynı zamanda 20 kadar tiyatro oyunu, çocuk hikâyeleri, TV senaryoları ile çağımızın en üretken yazarlarından biri olur. 5 Haziran 2012’de 91 yaşında Los Angeles’ta yaşama veda eden Bradbury’nin ölümünden birkaç ay sonra Mars’a inen gezici uzay aracı Mars Curiosity’nin indiği bölgeyi Bradbury Landing (Bradbury İniş Bölgesi) olarak adlandırdılar. Kaynak Ray Bradbury: biographyKurgu İle Gerçek Arasında Totoliter Bir Dünya: Fahrenheit 451Kitap Küllerinden DoğanlarKitap Yakmanın TarihiDüz Yazının Şairi: Ray Bradbury