Gece, yavaşça siyah mantosunu sürüklerVapurlar, şimdi suya bırakılmış kütükler,Ufuk, banyo edilen bir fotoğraf camıdır…Dağlar dudaklarını boyar pembe bir tüyleKöprüde fersiz gözler açılır üzüntüyle:Sabah, ıstırap çeken kalplerin akşamıdır…Kollarını gererken iş bekleyen bir sandal,İlk ışıklar açılır esmer sularda dal dal;Rüya görür kıyılar bir uyanık uykuda…Gecenin bir mehtabı andırırken sonları,Gemi fenerlerinin ziyadan bastonlarıKaybolur ağır ağır kurşunileşen suda…Paslı mızraklar gibi uyuklayan direklerBir gün yapacakları muhayyel cengi bekler,Uçuşur beyaz deniz kuşları alay alay…Buruşuk bir deriyi andırır titreyen su,İner merdivenlerden ilk vapurun yolcusu,Uyandırır ihtiyar köprüyü bir tramvay…
2. Cahit Sıtkı Tarancı – Bir Saadet
Ne bir kelime konuştuk,Ne işaret çektik birbirimize,Fakat gerçektir seviştiğimizVapur kalkıncaya dek,Göz göze gelmekle sade.Bir saadet gibi hatırlıyorum,Yasemin kokusu ondan,Teneffüsü benden,Bir yaz akşamı,Kandilli iskelesinde.
3. Nazım Hikmet
İstanbul’da, Tevkifane avlusunda,güneşli bir kış günü,yağmurdan sonra,bulutlar, kırmızı kiremitler, duvarlar ve benim yüzümyerde su birikintilerinde kımıldanırken,ben, nefsimin ne kadar cesur, ne kadar alçak,ne kadar kuvvetli, ne kadar zayıf şeyi varsahepsini taşıyarak;dünyayı, memleketimi ve seni düşündüm…1939 Şubat, İstanbul Tevkifanesi
4. Turgut Uyar – Bitmemiş Şiirler VII
Kapalıçarşıda, bir kuyumcu dükkanındaSol eline bir yüzük takmıştım.Senin entarin basmaydı.Benim elbisem pamukluYüzüklerimiz sekiz ayardı…Çocuklar gibi gülmüştük, hatırlarsınKapalıçarşı, Mahmutpaşa, satıcılarBir hafiflik içinde elele, yaya.Bir sabah vaktiydi, güzel ve tazeMevsim bahardı…Sonra saçların, omuzların Elâgözlüm– Sana Elâgözlüm diyeceğim ömrümceKoyu da olsa rengi gözlerinin.Bir kırmızı kordelâ, bir bulut, bir gülSen gittin hatıralar perişan etti beni,Gel, eski günlerin içinden, rüzgârlarla,Gel,Kurumuş kirpiklerime bir yağmur gibi dökül…
5. Yahya Kemal Beyatlı – Bir Başka Tepeden
Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul!Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.Nice revnaklı şehirler görülür dünyada,Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan.Yaşamıştır derim, en hoş ve uzun rü’yadaSende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan.
6. Orhan Veli Kanık – Bu Şehri Bırakmak
Bu şehirde yağmur altında dolaşılırLimandaki mavnalara bakıpŞarkılar mırıldanılır geceleri.Bu şehrin sokakları çoktur,Binlerce insan gelir gider sokaklarında..Her akşam çayımı getirenVe bir Beyaz Rus olmasına rağmenHoşuma giden garson kadın bu şehirdedir.Bu şehirdedirValsler, foksrotlar altındaSuman’dan, Brams’tanParçalar çaldığı zaman dönüpBana bakan ihtiyar piyanist.Doğduğum köye müşteri taşıyanŞirket vapurları bu şehirdedir.Hatıralarım bu şehirdedir.Sevdiklerim,Ölmüşlerimin mezarları.Bu şehirdedir işim gücüm,Ekmek param.Fakat bütün bunlara mukabilYine budur başka bir şehirdekiBir kadın yüzündenBıraktığım şehir.
7. Necip Fazıl Kısakürek – Canım İstanbul
Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim;O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale.İstanbul benim canım;Vatanım da vatanım…İstanbul,İstanbul…Tarihin gözleri var, surlarda delik delik;Servi, endamlı servi, ahirete perdelik…Bulutta şaha kalkmış Fatih’ten kalma kır at;Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat…Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare? ..Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet…O manayı bul da bul!İlle İstanbul’da bul!İstanbul,İstanbul…Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği;Çamlıca’da, yerdedir göklerin derinliği.Oynak sular yalının alt katına misafir;Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar,Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar…Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi?Cumbalı odalarda inletir ‘ Katibim’i…Kadını keskin bıçak,Taze kan gibi sıcak.İstanbul,İstanbul…Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler…Eyüp öksüz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu,Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayındanHala çığlıklar gelir Topkapı Sarayından.Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar…Gecesi sümbül kokanTürkçesi bülbül kokan,İstanbul,İstanbul…
8. Vedat Türkali – İstanbul
Salkım salkım tan yelleri estiğindeMavi patiskaları yırtan gemilerinleUzaktan seni düşünürüm İstanbulBinbir direkli Halicinde akşamAdalarında baharSüleymaniyende güneşHey sen güzelsin kavgamızın şehriVe uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerdeBakışlarımda akşam karanlığınKulaklarımda sesin İstanbulVe uzaklardanVe uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerdeSen şimdi haramilerin elindesin İstanbulPlajlarında karaborsacılarYağlı gövdelerini kuma sermiştir.Kürtajlı genç kızlar cilve yapar karşılarındaBalıkpazarında depoya kaçırılan fasulyanınMeyvesini birlikte devşirirlerSen şimdi haramilerin elindesin İstanbulEt tereyağı şekerPadişahın üç oğludur kenar mahallelerindeYumurta masalıyla büyütülür çocuklarınHürriyet yokEkmek yokHak yokKolların ardından bağlandıKesildi yolbaşlarınHaramilerin gayrısına yaşamak yokAlmış dizginleri elineBir avuç vurguncu müteahhit toprak ağasıOnların kemik yalayan dostlarıOnların sazı cazı villası doktoru dişçisiVe sen esnaf sen söyle sen memur sen entellektüelVe senVe sen haktan bahseden Ortaköy’ün Cibali’nin işçisiSeni öldürürlerSeni sürerlerBuhranlar senin sırtından geçiştirilirİpek şiltelerin istakozlarınve ahmak selameti içinHakkında idam hükümleri verilirHaktan bahseden namuslu insanlarıYağmurlu bir mart akşamı topladılarKaranlık mahzenlerinde şehrinCellatlara gün doğduKardeşlerin acısıyla yanan bir çift gözün vardırBir kalem yazın vardırDudaklarını yakan bir çift sözün vardırSöylenmezHaramiler kesmiş sokak başlarınıPolisin kırbacı celladın ipi spikerin çenesi baskı makinesiHaramilerin elindeVe mahzenlerinde insanlar beklerGönüllerinde kavga gönüllerinde zaferBebeklerin hasreti içlerinde gömülüCan yoldaşlar saklıdır mahzenlerindeBoşuna çekilmedi bunca acılar İstanbulBulutların ardında damla damla seslerGülen çehreleri ve cesaretleriyleArkadaşlar çıktı karşımaDindi şakalarımın ağrısıBir kadın yoldaş tanırdımBir kardeş karısıHasta ciğerlerini taşıdığı çelimsiz kemikli omuzlarıVe hüzünlü çehresiyle bebelerini seyrederdiCellatlara emir verildiği gün haramilerin sarayındaGebeliğin dokuzuncu ayındaAç kurtların varoşlara saldırdığıTipili bir gece yarısıSırtında çok uzak bir köyden indirdiOtuzbeş kiloluk sırrımızıZafer kanlı zafer kıpkırmızıBoşuna çekilmedi bunca acılar İstanbulBekle biziBüyük ve sakin Süleymaniyenle bekleParklarınla köprülerinle kulelerinle meydanlarınlaMavi denizlerine yaslanmışBeyaz tahta masalı kahvelerinle bekleVe bir kuruşa Yenihayat satanTophanenin karanlık sokaklarındaKoyunkoyuna yatanKirli çocuklarınla bekle biziBekle zafer şarkılarıyla caddelerinden geçişimiziBekle dinamiti tarihinBekle yumruklarımızHaramilerin saltanıtını yıksınBekle o günler gelsin İstanbul bekleSen bize layıksın
Ümit Yaşar Oğuzcan – İstanbul Dedim De Seni Hatırladım
İşte İstanbulyorgun şehirişte canından bezmiş boğaz vapurlarıkederli tramvaylarve Galata Köprüsü’ndentelaşlı insanlar geçmektedirbir gizli sevinç mahzun gözbebeklerimdeeriyen bir sükun kaldırımlarda adım adımişte İstanbulİstanbul dedim de seni hatırladım.Balıkçı tepsilerinde gümüş balıklarıtekir,barbunya,canım uskumru,levrekişte İstanbulkulaklarımda bir derin uğultuhiç bitmeyecekkarşıda kızkulesigözleri yaşlı bir kadın gibive minareler çaresizliğimizi haykırmakta Allah’acaddelerinde başım dönüyordugecelerinde ağladımİstanbul,o büyük şehiro mahzun şehirİstanbul dedim de seni hatırladım.Boğaz içinden bir vapur geçerbenim aklımdan senin gözlerin geçiyordu-Bebek, dediler indimnereye baksam denizdimavi mavi bir hüzündü ayaklarımın altındaişte İstanbulHaliç,Çiçek Pasajı,Beyoğlu…Beyoğlu’nun daracık sokaklarında seni aradım.İçim ürpertilerle dolu, amansız korkularlaİstanbul dedim de seni hatırladım.