Oğuz Aral’ın (Mizahın Abisi ) Hayatı ve Karikatürleri

Oğuz Aral, 1936 yılında İstanbul Silivri’de doğmuştur. Öğrenim hayatına Davutpaşa Lisesi’nde devam etmiş ardından, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ni kazanmıştır. Ancak, Akademi’de üçüncü sınıfa geldiğinde okuldan ayrılmıştır.

15’li yaşlarda ilgi duyduğu mizah alanına yönelmiş ve çeşitli dergi ve gazetelerde karikatür çizmeye başlayarak meslek hayatını oluşturmuştur. İleriki dönemlerde tirajı 500 binleri bulan ve bu sayıyla da dünyanın en çok satan üçüncü büyük mizah dergisi konumuna yükselen Gırgır’ı çıkarmıştır.

Oğuz Aral, Dolmuş, 1958

İlk çizimlerine 14 yaşında başlayan Oğuz Aral’ın çok kısa bir süre içerisinde yetenekleri fark edilmiş. 17 yaşında Türkiye’nin en uzun ömürlü mizah dergisi Akbaba’nın karikatüristleri arasına katılmayı başarmış ve 19 yaşına geldiğinde ilk çizgi romanını yayımlamıştı. Tef, Taş ve Dolmuş gibi dönemin önemli muhalif dergilerinin aranan Altın Bilek unvanlı karikatürcüsü olmuştu.

Oğuz Aral, Taş, 1959

1970’li yıllarda Gün Gazetesi’nde, Gırgır adında küçük bir köşede çizmeye başlayan Aral, giderek değişen çizgisiyle ve yeni katılan çizer kadrosuyla artık bir tam sayfa olarak çıkmaya başlar. Gırgır’ın yayınladığı karikatürler aslında Gün Gazetesi’nde çıkan haberlerin bir tür espriyle çizilmiş halleridir. Gırgır’ın bu gelişimi, daha sonra Oğuz Aral tarafından ayrı bir dergi olarak çıkarılması kararını aldıracaktır. Ayrı bir kitap olarak yayınlanan Gırgır, o güne değin Gün Gazetesi’nde yayınlamış olduğu bütün karikatürlerin, sayfalarının bile değişmeden kitap halinde yayınlanır. Grafik yapısı apayrı bir özelliğe sahip olan kitap, Gün Gazetesi’nden tamamen ayrılarak bir dergi şeklinde yayınlanmaya başlanmıştır. 1972 yılında yayın hayatına “Geçim derdini, can sıkıntısını, aşk yarasını, karı-koca kavgasını şipşak keser. Her derde devadır, gırgır da gırgır.” sloganıyla başlayan Gırgır 1989 yılına kadar yayınlanmıştır.

Oğuz Aral, Tef, 1960

Türkiye’yi karikatürleriyle Avrupa’ya ilk tanıtanlardan Oğuz Aral karikatüristliği yanında başka aktivitelere ve yeteneklere de sahipti. Onun çok yönlülükleri arasında pandomim sanatçısı ve öğretmeni, tiyatro yöneticiliği, bağlama ustası, yazar, senarist, grafikçi, seramik ve ebru ustası, ressam, aşçı, ticaret adamı, çizgi film yapımcılığı ve en önemlisi mizah ustalığını sayabiliriz. Yönettiği tiyatro oyunları ise Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı, Keşanlı Ali Destanı’dır. Bu çalışmaları arasında özellikle Türk çizgi film yapımcılığını önemli bir noktaya taşıyacak çalışmalar yapmış, Anadolu’nun çeşitli bölgelerine pandomimi taşıyarak bu sanat dalının tanınmasına olanak sağlamıştır. Pandomim sanatçılığı yaparken başına gelenler ise ayrı bir mizah konusudur. Sözsüz oyun için, komünizm propagandası soruşturması açıldığında kendilerini şöyle savunur: “Bizde söz yok ki, nasıl suç olur?” Hem bu soruşturma, hem de savunması gerçek bir mizah örneği değil midir?

Çeşitli tiplemeleriyle tanınan sanatçı, Avanak Avni tiplemesinin de yaratıcısıdır. Bunların yanı sıra Hayk Mammer, Köstebek Hüsnü, Utanmaz Adam ve Vites Mahmut gibi tiplemeleriyle de son derece ünlüdür. Oğuz Aral’ın karikatürleri ve Huysuz İhtiyar başlığı altında yazdığı mizahi öyküleri ölümüne kadar Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanmıştır.

Bu köşesiyle ilgili olarak karikatürist Cihan Demirci’ye şöyle demiştir: “Bir kere ben resim hayal edebiliyorum, yazarlar resim hayal edemez, kelimelerle düşünür. Bu, bir avantaj, ama ikincisi yazarlık çok zor bir şeymiş, yani Allah sizi korusun çok kaypak bir şey. Şimdi çizgide bir şey çizersiniz, onu beğenmezseniz oturur tekrar çizersiniz hallolur, ama sözcükler öyle değil ki gaydırı kuppak Cemilem işte!… Şimdi cümleyi böyle yapıyorsunuz olmuyor, çevirip başka türlü yazıyorsunuz, bu defa da başka türlü bir anlam çıkıyor ortaya. Halbuki ben başka bir şey anlatmak istiyorum. Bir de bakıyorsunuz yazmaya, ortaya anlatmak istediğiniz değil bambaşka bir şey çıkabiliyor. Yani yazarlık kötü bir şeymiş, iyi ki geç başlamışım…”

Gırgır aslında bir çeşit mizah okulu olarak göreve başlamıştır. Çiçeği Burnundakiler adıyla konulan genç ve yeni çizerler köşesi sayesinde halkın mizah eğilimine de son derece yakından tanık olmuştur. 1950’lerden sonra mizah dergilerindeki çizgi gücü giderek yazıya yaklaşmaya başlamış, ama genellikle yazının gölgesinde kalmıştır. Oğuz Aral Gırgır’da bu anlamda bir devrim yaparak tamamen çizgi ağırlıklı bir mizah anlayışı yarattı ve bir yerde yazıyı da çizgiye dönüştürmüş oldu. Gırgır’ın diğer bir önemli özelliği ise şimdiye kadar bir olan yazar-çizer kadrosunun işlevsel olarak ayrılmasıydı. Böylece dergide bir espri bulucu, bir de bulunan espriyi canlandırıcı iki grup olmuştur. Bu şekilde yayınlanan karikatürler arasında bir çizim bütünlüğü sağlanırken, alta atılan imzalar da biri çizer, biri yazar olmak üzere ikiye çıktığı görüldü.

Bu sıralananlar içinde Avanak Avni’nin ayrı bir yeri vardır. Avanak Avni, karikatürist Oğuz Aral’ın Gırgır sayfalarında yarattığı ünlü bir çizgi kahramandır. Oğuz Aral, ofis-boy olarak çalışan Rıza Külegeç’ten (oyuncu Dağhan Külegeç’in babası) esinlenerek bu karikatürü yaratmıştır. 70’li yıllarda Gırgır Dergisi’nin büyük satış rakamlarına ulaşması ile popüler olmuştur. Avni’nin ünü, Türkiye sınırlarını aşmış; Güney Afrika’daki ırkçı olaylara karşı, Meksika’da ise ABD emperyalizmi karşıtı grupların sembolü olmuştur. Fransa’da AB anayasasına karşı çıkan gruplar da Avanak Avni tipini kullanmışlardır.

“Oğuz Abi hayatı boyunca müthiş bir yol haritası olmuştur bana.” Sezen Aksu

“Oğuz Aral her şeyi yapardı. Hatta her şeyi güzel yapan adamdı.” Müjdat Gezen

“İnsan sarrafıydı. Sizinle yarım saat konuşsa kaderinizi okuyabilir, hatta değiştirebilirdi. Hiç bilmediğiniz, gizli kalmış yanlarınızı karikatür denilen araçla nasıl ortaya çıkarabileceğinizi şıp diye gösterirdi.” Metin Üstündağ

26 Temmuz 2004 yılında Bodrum’da geçirdiği bir kalp krizi sonucu kurtarılamayarak 68 yaşında vefat etmiştir.

Kaynak
Sanat, Mizah, Karikatür İlişkisi ve Türkiye’den Üç ÖrnekSeyriadem