NOKSANLIĞI YÜREĞİMİN-Nilay Şirin

Zaman muğlâk sevinçler yaşatmayı bırakıp, mutluluğun öz benliğini sunmuştu gözlerinde… Savunmasızdım! Bazen bir çocuk bazen bir kadın, yürüdüğüm yol Habil ve Kabil çıkmazı! Bir adım atsam sana sonsuz bir derya ama noksanlığı yüreğimin ‘ben yüzme bilmiyorum!’ isyanı… Kulaç atsam sana doğru fıtrattan bilgiler ile varacağım senin kıyına!

Zaman muğlâk sevinçler yaşatmayı bırakıp, mutluluğun öz benliğini sunmuştu gözlerinde… Savunmasızdım! Bazen bir çocuk bazen bir kadın, yürüdüğüm yol Habil ve Kabil çıkmazı! Bir adım atsam sana sonsuz bir derya ama noksanlığı yüreğimin ‘ben yüzme bilmiyorum!’ isyanı… Kulaç atsam sana doğru fıtrattan bilgiler ile varacağım senin kıyına!

Sanki… Sonsuz bir sanki bölüyor duygularımın şeker tadı yangısını. Bıraksam sana kendimi bilim bu ya yanılmaz hani şu meşhur kaldırma kuvveti! Taşır mısın tüm bedenimi, zihnimi, duygularımı ve dahi düşüncelerimi? Tutmaya korkuyorum avuçlarımda, son nefes tesellisi gibi duruyor deryanın suyu! Avuçlarımı sıktıkça sızıyor her yerinden parmaklarımın, tutamıyorum! Savaşmalı mıyım? Yoksa bu yoldan geri mi dönmeli?

Derdi neydi, zihnimin alacakaranlık sokaklarıyla kavgası niye hiç bitmedi? Sorular, sorular, sorular! Bilmese demez ya atalar boşa koyup dolmamak, doluya koyup almamak meselesi. İki farklı tarafın ellerinde hayatım, biri bir ucundan tutmuş diğeri diğer ucundan. İp atlardık eskiden taaa çocukken yani bir yüzyıl evveldi galiba. Ne kadar hızlı sallarsa ipi tutanlar o kadar hızlı hareket etmek zorundaydık yorulmaya imkânın olmazdı eğer yorulursan ip ayağına dolanır ve asfalt zemin üstüne afili bir düşüşle sonlanırdı. Yorulmaya başlıyorum hatta galiba düşüyorum, emin değilim! Tutup çıkar mıyım tutsan ellerimden bu amansız mahzenden? Gücü var mı yüreğimin beklemeye, seyretmeye akıp giden zamanı? Zaman mı saracak yaralarımı yoksa sunacak mısın panzehirini yüreğinin?

Kalmalı mı yoksa alıp ceketimi gitmeli mi? Noksanlığı yüreğimin, cevapsız soruları zihnimin… Boğuluyorum!

NİLAY ŞİRİN

@_nilay_sirin