Nazım Hikmet’in 25 Unutulmaz Şiirinden Alıntılar

“Seversin dünyayı doludizgin ama o bunun farkında değildir ayrılmak istemezsin dünyadan ama o senden ayrılacak yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı?

Nazım Hikmet, 3 Haziran 1963’te aramızdan ayrıldı. Onu ölüm yıldönümünde en sevdiğimiz dizeleriyle anıyoruz. Siz de sevdiğiniz dizeleri Yorumlar kısmında paylaşabilirsiniz.

1. Ağlamak Meselesi

“Nasıl etmeli de ağlayabilmeli farkına bile varmadan? Nasıl etmeli de ağlayabilmeli ayıpsız, aşikare, yağmur misali?”

2. Anlayamadılar

“Biz ince bel, ela göz, sütun bacak için sevmedik güzelim Gümbür gümbür bir yürek diledik kavgamızda Ateşin yanında barut, barutun yanında ateş olasın diye!.. . Rakı sofralarında söylenip, acı tütün çiğnercesine sevdik ANLAYAMADILAR…”

3. Aşk Mönüsü

“Sen sabahlar ve şafaklar kadar güzelsin Sen ülkemin yaz geceleri gibisin Saadetten haber getiren atlı kapını çaldığında Beni unutma Ah! saklı gülüm Sen hem zor hem güzelsin Şiirlerimin ılıklığında açılmalısın Sana burada veriyorum hayata ayrılan buseyi Sen memleketim kadar güzelsin Ve güzel kal”

4. Ben Senden Önce Ölmek İsterim

“Ben senden önce ölmek isterim. Gidenin arkasından gelen gideni bulacak mi zannediyorsun? Ben zannetmiyorum bunu. iyisi mi, beni yaktırırsın, odanda ocağın üstüne korsun içinde bir kavanozun. Kavanoz camdan olsun, şeffaf, beyaz camdan olsun ki içinde beni görebilesin Fedakârlığımı anlıyorsun : vazgeçtim toprak olmaktan, vazgeçtim çiçek olmaktan senin yanında kalabilmek için. Ve toz oluyorum yaşıyorum yanında senin. Sonra, sende ölünce kavanozuma gelirsin. Ve orada beraber yatarız külümün içinde külün ta ki bir savruk gelin yahut vefasız bir torun bizi ordan atana kadar…”

5. Bir Acayip Duygu

“«Mürdüm eriği                           çiçek açmıştır. — ilkönce zerdali çiçek açar                                       mürdüm en sonra — Sevgilim, çimenin üzerine diz üstü oturalım karşı-be-karşı. Hava lezzetli ve aydınlık — fakat iyice ısınmadı daha — çağlanın kabuğu                 yemyeşil tüylüdür                                     henüz yumuşacık… Bahtiyarız             yaşayabildiğimiz için.”

6. Ruhum

“Ruhum gözlerini yumuşacık yum kucağımdaymışsın gibi bırak kendini ninni, uykunda unutma beni ninni… Gözlerini yumuşacık yum yeşil ela gözlerini ninni ruhum ninni Sen yukarda yemişli dalların içindesin, yeşil gözlerin güneş dolu, dudakların bala bulanmış ben ağacın dibindeyim, bir ayağım çukurda… Ben senden çok önce gideceğim, sen bensiz kalacaksın ihtiyarlığında…”

7. Gözlerine Bakarken

“Gözlerine bakarken, güneşli bir toprak kokusu vuruyor başıma. bir buğday tarlasında, ekinlerin içinde, kayboluyorum… Yeşil pırıltılarla uçsuz bucaksız bir uçurum, Durup dinlenmeden değişen ebedi madde gibi gözlerin: sırrını her gün bir parça veren. fakat hiç bir zaman; büsbütün teslim olmayacak olan…”

8. Hasret (01)

“Yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli, belini sarmayalı, gözünün içinde durmayalı, aklının aydınlığına sorular sorular sormayalı, dokunmayalı sıcaklığına karnının. Yüz yıldır bekliyor beni                     bir şehirde bir kadın. Aynı, daldaydık, aynı daldaydık Aynı daldan düştük ayrıldık. Aramızda yüz yıllık zaman,                           yol yüzyıllık.”

9. Herkes Gibi

“Gönlümle baş başa düşündüm demin; Artık bir sihirsiz nefes gibisin. Şimdi ta içinde bomboş kalbimin Akisleri sönen bir ses gibisin Mâziye karışıp sevda yeminim, Bir anda unuttum seni, eminim Kalbimde kalbine yok bile kinim Bence artık sen de herkes gibisin.”

10. Hoş Geldin Kadınım

“Hoş geldin kadınım benim hoş geldin ayağını bastın odama kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi güldün, güller açıldı penceremin demirlerinde ağladın, avuçlarıma döküldü inciler gönlüm gibi zengin hürriyet gibi aydınlık oldu odam.. Hoş geldin kadınım benim hoş geldin.”

11. İkimiz

“İkimiz de biliyoruz, sevgilim öğrettiler: aç kalmayı, üşümeyi, yorgunluğu ölesiye ve birbirimizden ayrı düşmeyi. Henüz öldürmek zorunda bırakılmadık ve öldürülmek işi geçmedi başımızdan. İkimiz de biliyoruz, sevgilim, öğretebiliriz: dövüşmeyi insanlarımız için ve her gün biraz daha candan biraz daha iyi sevmeyi…”

12. Seni Düşünmek

“Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey Dünyanın en güzel sesinden En güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey Fakat artık ümit yetmiyor bana, Ben artık şarkı dinlemek değil Şarkı söylemek istiyorum…”

13. Seviyorum Seni

Seviyorum seni denizi uçakla ilk defa geçer gibi. İstanbul’da yumuşacık kararırken ortalık içimde kımıldanan bir şeyler gibi, Seviyorum seni ‘Yaşıyoruz çok şükür!’ der gibi.”

14. Kar Kesti Yolu

“Kar kesti yolu sen yoktun oturdum karşına dizüstü seyrettim yüzünü gözlerim kapalı Gemiler geçmiyor uçaklar uçmuyor sen yoktun karşında duvara dayanmıştım konuştum, konuştum, konuştum ağzımı açmadan Sen yoktun ellerimle dokundum sana, ellerim yüzümdeydi”

15. Karıma Mektup

“Bir tanem! Son mektubunda: “Başım sızlıyor               yüreğim sersem!”                                    diyorsun. “Seni asarlarsa        seni kaybedersem;”                                diyorsun;                                       “yaşayamam!” Yaşarsın karıcığım, kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgârda; yaşarsın, kalbimin kızıl saçlı bacısı en fazla bir yıl sürer                      yirminci asırlarda                                              ölüm acısı.”

16. Mavi Gözlü Dev

“O mavi gözlü bir devdi. Minnacık bir kadın sevdi. Kadının hayali minnacık bir evdi,                           bahçesinde ebruli                                      hanımeli                                                    açan bir ev. Bir dev gibi seviyordu dev. Ve elleri öyle büyük işler için                              hazırlanmıştı ki devin, yapamazdı yapısını,                             çalamazdı kapısını bahçesinde ebruli                       hanımeli                                   açan evin”

17. Münevverin Doğum Günü

“Yapraklara dallara, yeşillere, allara, nice nice yıllara gülüm, nice nice yıllara. Yaprak dala, al yeşile yaraşır, gayrı bundan böyle vermem seni ellere..”

18. Piraye İçin Yazılmış Saat 21-22 Şiirleri

“Ne güzel şey hatırlamak seni: bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin ve saçlarında vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının… İçimde ikinci bir insan gibidir                                                  seni sevmek saadeti…”

19. Piraye İçin Yazılmış Saat 21-22 Şiirleri: 23 Eylül 1945

“O şimdi ne yapıyor,                           şu anda, şimdi? Belki dizinde bir kedi yavrusu var,                                                       okşuyor. Belki de yürüyordur, adımını atmak üzredir, – her kara günümde onu bana tıpış tıpış getiren                                                               sevgili, canımın içi ayaklar!… – Ve ne düşünüyor                         beni mi? Yoksa           ne bileyim                    fasulyanın neden bir türlü pişmediğini mi? Yahut, insanların çoğunun                                  neden böyle bedbaht olduğunu mu?”

20. Sevgilim

“Sevgilim yalan söylersem sana Kopsun ve mahrum kalsın dilim Seni seviyorum demek bahtiyarlığından Sevgilim yalan yazarsam sana Kurusun ve mahrum kalsın elim Okşayabilmek saadetinden seni Sevgilim yalan söylerse sana gözlerim iki nadim gözyaşı gibi avuçlarıma aksınlar Ve göremesinler seni bir daha”

21. Piraye İçin Yazılmış Saat 21-22 Şiirleri: 5 Kasım 1945

“Çiçekli badem ağaçlarını unut. Değmez, bu bahiste              geri gelmesi mümkün olmayan hatırlanmamalı. Islak saçlarını güneşte kurut:              olgun meyvelerin baygınlığıyla pırıldasın                                                              nemli, ağır kızıltılar… Sevgilim, sevgilim,                  mevsim                                sonbahar.”

22. Yaşamaya Dair

“Yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın                         bir sincap gibi mesela, yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,                            yani bütün işin gücün yaşamak olacak. Yaşamayı ciddiye alacaksın, yani o derecede, öylesine ki, mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda, yahut kocaman gözlüklerin,                             beyaz gömleğinle bir laboratuvarda                                           insanlar için ölebileceksin,                            hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,                           hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,                          hem de en güzel en gerçek şeyin                                        yaşamak olduğunu bildiğin halde.”

23. Yine Sana Dair

“Sende; ben, kutba giden bir geminin sergüzeştini, Sende; ben, kumarbaz macerasını keşiflerin, Sende uzaklığı, Sende; ben, imkansızlığı seviyorum. Güneşli bir ormana dalar gibi dalmak gözlerine Ve kan ter içinde, aç ve öfkeli, Ve bir avcı istihasıyla etini dişlemek senin. Sende, ben, imkansızlığı seviyorum, Fakat asla ümitsizliği değil…”

24. Tahir’le Zühre Meselesi

“Seversin dünyayı doludizgin ama o bunun farkında değildir ayrılmak istemezsin dünyadan ama o senden ayrılacak yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı? Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık yahut hiç sevmeseydi Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden? Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.”

25. Güz

“Günler gitgide kısalıyor, yağmurlar başlamak üzre. Kapım ardına kadar açık bekledi seni! Niye böyle geç kaldın?”