Barselonayı Gez
Antoni Gaudi’nin efsunlu binaları, yüksek sesle konuşan şen kahkahalı pozitif insanlar, yirmi yıl aradan sonra Barselona’ya yeniden ayak basan ben ve sizler için derlediğim birkaç güzel adres…
Üniversite yıllarımda İspanyolca öğrenmeyi kafama koymuştum. Hem burcum hem de yükselenim oğlak olduğu için bir işi kafama koymamla aksiyona geçmem arasında kısa bir zaman bırakır, hayallerime koşarım. İspanyolca özelinde de aynı durum yaşandı. Buna karar verdiğim yılın yaz tatiline girdiğim ilk gün Barselona’daydım. Aile yanında kalmanın hızımı artıracağını düşündüğümden tonton bir karı-kocanın yanına yerleştim. Ne ben İspanyolca biliyordum ne onlar Türkçe veya İngilizce biliyordu ve göz göze bakışarak anlaşmaya çalışıyorduk.
Dışarıda tanıştığım insanlar, “Buranın esas dili Katalanca, neden başka bir şehir seçmedin?”diye soruyordu. Akşam 6’da akşam yemeğimi yiyen ben, İspanyol düzeninde gece 10’a kadar evde kan şekerim düşmüş halde yemek bekliyordum. Peki ya sonuç? İkinci ayın sonunda derdimi iyi kötü anlatabiliyordum ve Barselona’ya aşık olmuştum!
Gaudi’nin şehrin dört bir yanını saran efsunlu binaları, her köşe başında yüksek sesle sohbet eden insanlar, kalabalık sokakları bir anda boşaltan siesta vakti… Siesta harici yaşanan alışveriş çılgınlığı ve tapas, tapas, daha çok tapas… “İçinde gluten var mıdır?” sorusunu asla sormadan gönüllerince tatlı yiyen genç-yaşlı insanlar… Okul çıkışı çantamda mayom, otobüse binip plaja gidiyorum. Bir üniversite öğrencisi daha ne isteyebilirdi ki?
Yirmi yıl aradan sonra, Pegasus direkt uçuşuyla yeniden Barselona’dayım. Şehir değişmiş, fakat pozitif anlamda. Caddeler pırıl pırıl, binalar yenilenmiş. İnsanlarda ise yine aynı neşe, aynı mutluluk var. Rastgele bir kafeye giriyorsun, garson hanım sana sesleniyor: “Hola guapa!” (Selam, güzelim!). Bu denli pozitif ve samimi insanın arasında birkaç gün bile kalsanız yüzünüze bir gülümse yerleşiyor ister istemez.
Kendime bir hatırlatma yapmak istediğim için modern mimarinin öncülerinden Antoni Gaudi’nin Parc Güell’ini, Casa Batllo’sunu, Sagrada Familia’sını geziyorum yeniden. Barselona’ya kendini adamış bu değerli ismin nasıl vefat ettiğini merak ediyorum ansızın.
Gaudi’nin Sagrada Familia’yı inşa ederken eserinin uzak bir noktadan simetrik görünüp görünmediğini kontrol etmek üzere tramvayın oralarda gezindiğini, ardından bir tramvay kazası yaşadığını okuyorum. Tüylerim diken diken oluyor. Sonra başımı yukarı kaldırıp Sagrada Familia’nın ihtişamına bakıyorum. Daha bir anlamlı geliyor yaşadığım an. Casa Batllo’dan çıkmak üzereyken bize 360 derecelik dijital bir deneyim yaşatıyorlar. Bir bakıyorum ki eserin sahibi Refik Anadol. Duygulanıyorum. “Sanat paha biçilmez bir şey!” diyorum içimden.
Ben bir “haller prensesiyim”, çünkü ziyaret ettiğim her şehirde mutlaka bir hal gezerim. Evet, Barselona’da yeme-içme boyut atlamış; fakat unutmayalım ki en basit, en güzeldir çoğu zaman. Bir şehrin halinde, taze mi taze ürünler bulursunuz. Hele ki yurt dışındaki hallerde ürünleri tezgahtan sofraya pişirip getirirler ya, değmeyin keyfime!
İşte, size kaydetmelik bir adres: Mercat del Ninot içerisindeki La Medusa. Deniz kestanesinden paella’ya, karidesten ahtapota inanılmaz bir mutfak. İtalyan mutfağı özelinde keşfimi de paylaşayım: La Patsa Lab. Makarnalar burnunuzun dibinde açılıyor, pişiriliyor. Bir de Şam fıstıklı dondurma yapıyorlar. Ağzınız kulaklarınızda ayrılıyorsunuz mekandan.
Şehrin deniz tarafı ise Barceloneta isminde mutlaka bir tam gününüzü ayırmanız gereken bir bölge. Buradaki Bestial Beach Club’ın ortamı ve yemekleri bizi fazlasıyla memnun etti. Yemeğin ardından sahil boyunca uzun bir yürüyüş yaptıktan sonra mola vermek ve insanları seyretmek çok ama çok keyifli gerçekten.
Tapas özelinde de adres vereceğim, fakat klasiklerin dışında olacak biraz. Şehrin kuzey tarafında bulunan La Mala Tapas, “Ağzıma kızartma sürmem.” diyenleri yoldan çıkarabilecek lezzette.
Sıra geldi şehre veda yemeğine… Bakın bu yemek önemli. Listemde en çok gitmek istediğim restoranı hep son akşama saklarım ben. “Buraya öyle bir veda edelim ki yeniden gelmek isteyelim.” mottosuyla hareket ederim. Reial Cercle Artistic, Barselona’daki son akşam yemeğimiz için mükemmel bir seçimdi. Çisil çisil yağmur yağıyordu ve biz Orta Çağ’dan kalma bir mekanın terasında sohbet ediyorduk. Çok güzeldin Barselona. Söz, bu sefer arayı açmayacağım!