Mitoloji Nedir? Mitoloji Türleri ve Tanrıları Nelerdir?

Mitoloji, bir din veya bir halkın kültüründe Tanrılar, kahramanlar, evren ve insanın yaratılışına dair tüm sözlü ve yazılı efsane birikimini, bu efsanelerin doğuşlarını, anlamlarını yorumlayıp inceleyen ve sınıflandıran çalışmalar bütünüdür. Tanrıları, kahramanları ve doğaüstü varlıkları konu alan mitoslar, çoğunlukla geleneksel sözlü aktarı yoluyla (ozanlar, rahipler) yayılarak canlı kalmıştır.

Antik Yunan’da, söz kavramını ifade eden üç kelime bulunmaktaydı: Mitos, Epos, Logos.

Mitos söylenen ya da duyulan sözdür, masal, öykü veya efsane anlamına gelir. Mitoslar, ilkel insan topluluklarının evreni, yeryüzünü ve tabiat olaylarını kişileştirerek yorumlama ve henüz sırrını çözemedikleri yaşamla ilgili her türlü oluşumu anlamlı bir biçimde açıklama gereksiniminden doğmuş öykülerdir. Ancak, insanlar gördüklerini, duyduklarını anlatırken kendilerinden de pek çok şey eklediklerinden mitoslara pek güven olmaz.

Epos ise belli bir düzen ve ölçüye göre söylenen, okunan sözdür; şiir, destan ve ezgi anlamına gelir.  Mitosla, epos arasında yakınlık vardır; mitos eposun içeriğidir ve çekirdeğini oluşturur. Epos ise mitosu biçimlendirir. Epos ne kadar güzel ve başarılıysa, mitos da o kadar etkileyici olur.

Jean-Baptiste Marie Pierre, Junon trompant Jupiter avec la ceinture de Vénus, 1748

Logos ise epos ve mitostan bütünüyle farklıdır. Logos, gerçeğin insan sözüyle dile gelmesidir. Logos, insanda düşünce, doğada kanundur. Her yerde ve her şeyde vardır, ortaklaşa ve tanrısaldır. Düşünürün asıl görevi logosu bulmak ve sözle dile getirmektir. Logosla açılan bu yol doğruca bilime ulaşır.

Luca Giordano, The Massacre of the Children of Niobe, 1685

Mitosla epos uyumlu bir şekilde birleştikleri halde, logos ile aralarında gittikçe kesinleşen bir karşıtlık bulunmaktadır. Antik Çağ bilginleri insanı ve evreni anlatırken, mitosun uydurduğu, eposun dile getirdiği Tanrı masallarını zararlı bulurlar. Fakat mitoslar, günümüze değin sanatın yararlandığı bir ilham ve kültür kaynağı olmuştur.

Mitoloji, mitoslar bilimi ve mitosların sistemli bir şekilde toplamı demektir.

Nicolaes Pietersz Berchem, Jupiter Notices Callisto, 1656

Mısır Mitolojisi

Mısır uygarlığı, MÖ. 4000 sonlarında oluşmaya başlamış ve MÖ 3000’lerde olgunluğa ulaşmıştır. Bu yıllarda, Yukarı Mısır ve Aşağı Mı­sır birleşmiş, Aşağı Nil Vadisi ile Delta’yı tek bir otorite altında birleştiren güçlü bir krallık rejimi içinde şekillenmiştir.

Mısır mitolojisi, diğer ulusların mitolojilerinden belirgin çizgilerle ayrılmaktadır. Burada, her şey sembollerle ifade edilmiştir. Mısır mitolojisi pek çok zengin ve şaşırtıcı tasvire sahiptir. Mitolojisinin temelini olaylar değil, olayların arkasına saklanmış felsefi düşünceler oluşturmaktadır.

Eski Mısırlılar, büyüye ve büyücülere çok inanırlardı. Bazen büyücüleri Tanrılarla bir tuttukları da olur. Mısır mitleri, etkisini günümüzde hala devam ettirmektedir. Mısır Piramitleri ve içindeki gizem hala insanların ilgisini çekmektedir. Mısır mitolojisinde en önemli Tanrı, güneşin ulu tanrısı Ra ve yarı insan yarı tanrı olan Osiris’tir.

Frederick Arthur Bridgman, Procession In Honor of Isis (Depiction of the Navigium Isidis Festival), 1902

Yazar Azra Erhat “Mitoloji deyince aklımıza Yunan mitolojisi gelir, bu anlayış hatalıdır. Aslında bir Akdeniz çevresi efsaneler topluluğu vardır, onu Yunanistan ve Roma’ya maletmemiz, bu efsanelerin Yunanistan ve Roma uyruklu yazarların kalemiyle Yunanca ve Latince yazılmış olmasından ileri gelir. Oysa bu efsanelerin çıkış yeri ne Yunan’dır ne İtalya’dır, Anadolu’dur, Girit’tir, Mezopotamya’dır, Fenike’dir, Mısır’dır ya da bütün bu yerlerdeki sözlü geleneklerin karışımından meydana gelmiş bir bütündür.” der.

Kolları Bağlı Odysseus

Tanrıçaların en tanrısalı
Güzel belikli Kirke eyitti:
“Sen Odysseus iki ölümlüsün
Hades’i gördün daha yaşarken
Güneş doğmayan neşesiz ülkeyi
Günlerce karanlıkta kaldın
Çünkü İthaca yaşatıyordu seni
Tanrısal denizde ordan oraya
Bin yıldır aradığın ada…
Konağının sarsılmaz temeli
İkarios kızı Penelopeia
Ve erdemli dölün Telemakhos
Bütün ülkün ve sevgin olan İthaca

Melih Cevdet Anday

Nicolas Bertin, Phaéton On The Chariot of Apollo, 1720

Sümer Mitolojisi

Sümer, MÖ 3500-2000 yılları arasında Güney Irak’ta (Mezopotamya) yerleşik olan, medeniyetin beşiği olarak bilinen coğrafi bölge ve medeniyettir. Mezopotamya’da yaşayan birçok farklı kavimden ilk öne çıkan ve daha sonraki medeni oluşumların temelini atan Sümerliler’dir. Gerek yazı, dil, tıp, astronomi, matematik, gerekse din, fal, büyü ve mitoloji gibi alanlarda ilk öne çıkan ve bilinen toplum Sümerliler’dir.

Sümerlerin mitolojisi, tanrılar, tanrıçalar, yaratılış, ölüler diyarı ve tufan mitlerinin yazılı tarihteki ilk örneğini gözler önüne serer. Tek tanrılı dinlerle çok tanrılı dinler arasında ortak paydalar olduğunu görürüz. İnsanın yaratılışı, kadın-erkek ayrımı, yer, gök ve ölüm tanrıları, insanlığın bir tufanla cezalandırılışı… Sümerler insanlığın gizli tarihinin kahramanlarıdır.

Franz von Matsch, Triumphant Achilles, 1892

Sümer mitolojisinden öğrenilebileceğimiz çok şey var. Sümerlerde hissedilen her nesnenin bir Tanrısı vardı, insan görünümündeydi, fakat insanüstü güçleri olan ölümsüz varlıklardı. Tanrılar, insanlara ne istediklerini bildirmez, ancak insanlar onlara, kendilerinden istenileni sorarak öğrenebilirdi. En önemli tanrıları şunlardır: An (Yunan mitolojisinde Zeus’a eşdeğer bir tanrı), Enki (yeraltı sularının tanrısı) ve Enlil (hava ve fırtına ilahı).

Hitit Mitolojisi

MÖ. 2000 yılında Kuzey Karadeniz üzerinden Anadolu’ya gelerek Kızılırmak çevresinde yerleşmiş olan Hititler, Eski Krallık Devri ve İmparatorluk dönemi olmak üzere iki kısımda incelenir. Başlarda şehir devletleri halinde yaşayan Hititler, daha sonra merkezi krallığa geçmişlerdir. Başkentleri Çorum-Boğazköy, yani o dönemdeki adıyla Hattuşaş. Ele geçirdikleri bölgelerde tapınılan tanrı ve tanrıçalara gösterdikleri saygıdan, onların yerel ölçekte bile olsa tanımalarından dolayı bin tanrılı halk adını almıştır.

Hititler birçok doğa olayını Tanrılara bağlamakta, ancak onları insan şekilli (antropomorfik) olarak düşünmekteydiler. Buna göre bir Tanrı canı isterse çekip gidebiliyordu, ancak Tanrı’nın gitmesiyle ona bağlı olan doğa olayları da etkileniyordu. Onların da insanlar gibi tutkulu ve zayıf yönleri vardı. Hitit mitolojisinin odağında Teşup (fırtına tanrısı) bulunmaktaydı.

Jan Boeckhorst, Pegasus

Hititler’de özgün bir mitolojiden söz etmek oldukça güçtür. Hitit efsaneleri çok güçlü bir şekilde Hurri, Hatti ve Mezopotamya etkisinde kalmıştır. Hititler’den günümüze gelen efsanelerde bu etki açıkça görülmektedir. Ancak, bir başka gerçek de Hitit efsanelerinin Yunan mitolojisine kadar sürekliliğini koruduğudur.

Lidya Mitolojisi

Lidya, Anadolu’da Tunç Çağı’nın sonlarından başlayarak, MÖ 6. yüzyıla kadar hüküm süren Lidya uygarlığının beşiğini ve merkezini oluşturan bölgedir. Yerleşimlerinin özellikle kıyı bölgelerinde, günümüzde Fethiye ile Antalya arasında uzanan sahil şeridinde yoğunlaşmış olmasına rağmen, çok dağlık ve ulaşılması, ele geçirilmesi güç bir alana sahip olmaları, özgür ve başına buyruk bir kültür geliştirmelerine zemin oluşturmuştur.

Lidyalılar’ın diniyle ilgili pek bir bilgi yoktur. Ancak İyonlar’ın etkisi altında kaldıkları bilinmektedir. Bununla birlikte Yunanlılar ile ticari ilişkilerinin yanı sıra, dinsel ilişkileri de vardı. Lidyalıları gücünün doruğuna ulaştıran Kroisos’un (Karun) adı şaşaalı zenginlik ifade eder tarzda, hem Batı kültürlerinde, hem de Karun şeklinde Doğu kültürlerinde efsaneleşmiştir. Ana tanrıça Kibele (bereket tanrıçası) büyük bir saygı görmektedir, uzun saçlı rahipler dinsel törenlerde, kırbaçlarını, teflerini, zillerini ve saç buklelerini Kibele’ye sunarlardı. Ayrıca Lidyalılar, Zeus, Apollo ve Artemis gibi Yunan mitolojisindeki tanrılara da taparlardı.

Gerard Lairesse, Judgement of Midas, 1685

Lidya mitolojisinde birçok efsane geçmektedir. Chimaira (Şimera) adındaki ejderha ile Bellerophon’ı taşıyan Pegasus (kanatlı at) arasındaki efsane, Olimpos’un hiç sönmeyen ateşi efsanesi (Olimpiyat Meşalesi’nin yakıldığı yer olarak nitelendirilir ve kutsaldır), Araxa, Patara efsaneleri bunlardan bazılarıdır.

Frigya Mitolojisi

Anadolu uygarlıkları içinde en ilginç olanlarından biri Friglerdir. Anadolu’da köklü bir kültür yaratarak, kendilerinden sonra gelen Yunan ve Roma uygarlıklarını etkileyen, başkenti Gordion olan Frigler, Sakarya ırmağı ile Büyük Menderes arasında kalan bölgede yaşadı. Frig mitolojisi içinde en tanınmış olan hiç kuşkusuz ana tanrıça Kibele, efsanevi kralı Midas, kırların ve çobanların tanrısı Pan sayılabilir.

Robert Lefévre, Pauline As Daphne Fleeing From Apollo, 1810

Panik

Artık ıssız kırları bıraktı Pan;
Şimdi birçok ülkelerin milyonluk kentlerinde
Asfaltlarda, betonlarda dolaşıyor
Kızgın, uzun yazların öğlen saatlerinde.

Blok apartmanların şahane katlarından
En çalımlı taşıtlara atlıyor.
Devcileyin arkalar, koskoca bankalardan
Yanında yardakçılar, yaşıyor.

Sessiz dilsiz kimseleri kestiriyor gözüne,
Dişlilerden kaçıyor.

Behçet Necatigil

Yunan Mitolojisi

Genel olarak Yunan mitolojisi Yakın Doğu’daki diğer uygarlıkların mitolojilerinden fazlasıyla etkilenmiştir. Kendisi de daha sonraki Roma mitolojisini fazlasıyla etkilemiştir. Yunan mitolojisindeki efsanelerde, çoğu tanrı insan şeklindedir. Sphinks (sfenks) gibi bazı istisnalar da Yakın Doğu ya da Anadolu kaynaklı karakterlerdir.

Yunanlıların insan ve Tanrı anlayışını Mezopotamyalılar’dan aldıkları bilinmektedir. Yunan tanrılarının mitolojideki görev ve yetkileri, Mezopotamya tanrıları ile benzerlikler taşımaktadır, ancak Yunan mitolojisi canlılığı ve güzelliği ile diğerlerinden belirgin farklılık göstermektedir. Belki de bu nedenle, Yunan mitolojisi günümüze kadar şair, ressam, sanatın ve edebiyatın diğer dalları ile uğraşanların ilham kaynağı olmuştur.

Guercino (Giovanni Francesco Barbieri), Aurora, 1621

Tanrılarının sayısını, oluşan düşünce değişikliklerine bağlı olarak birçok kez arttırmışlardır. Her tanrının ayrı bir görünüşü, ilgi alanı, kişiliği ve uzmanlık alanı vardır. Bu özellikler, yöresel olarak da değişmektedir. Tanrılar her yerde hazırdır, her şeyi bilir, kendilerini simgelerle belli eder ve birçok işlevi vardır. Tanrılar, neredeyse tüm hastalıklara karşı dirençlidir. Yunan tanrılarının yaratılış hikayeleri olabilir, ama onlar yaşlanmazlar. Çok güçlüdürler, doğa olaylarından sorumludurlar, insanların eylemlerine yön verirler. Ayrıca görünmez olabilir, uzak zamanları çok kısa zamanda seyahat edebilir, haberleri olup olmadan insanlarla konuşabilirler. Ne var ki onlar da doğrudan doğruya belirsiz, kaygılandırıcı kader karşısında boyun eğmek zorundadırlar.

Yunanlılar özellikle kendi sitelerini ve oturdukları yeri koruyan tanrıya bağlıdır. Aynı tanrı hesabına, her biri şu ya da bu biçimde bir betimleme veya işlevi kutsar. Tanrılar kişinin yaşamına karıştıkları gibi, sitenin de yaşamına karışır. Onlarla ayin ve dua ile ilişki kurulur, cevapları da rüya ve kehanetten beklenir.

Walter Crane, Diana and Endymion, 1883

Seçilmiş on iki tanrı (5 kadın ve 7 erkekten oluşur) Olimpos Dağı’nda otururlar, her şey Olimposlu tanrılarla Titanların savaşlarıyla başlar ve Olimposluların zaferiyle son bulur. Kendilerinden önceki tanrı grubu olan Titanları, Titanlar Savaşı’nda yenerek yönetimi ele geçirmişlerdir.

Olimpos tanrıları başlıca iki gruba ayrılır. Birinci kuşak denilen ilk doğanlar, Titan soyundan gelir. İkinci kuşak tabir edilen sonradan doğanlarsa tamamıyla baş Tanrı Zeus’un çocuklarıdır. Bu durumun yalnız iki istisnası vardır: Afrodit ve Hephaistos. Bu on iki sayısı hiç bozulmaz, bir tanrı eklenirse bir başkası bu listeden çıkar.

Biblos Kadınları

mermerden na’şı hâreli bir tülle örtülü
biblos ilâhı genç adonis bekliyor ölü,
mâtem şeritleriyle sarılmış alınları
mevkible çıktı lâhdine biblos kadınları

Yahya Kemal Beyatlı

Benjamin West, Venus Lamenting The Death of Adonis, 1786

Roma Mitolojisi

Roma mitolojisinin genelde iki ana bölümü olduğu düşünülür. İlk bölüm, ki daha sonraları etkin olmuştur ve edebidir, genellikle Yunan mitolojisindeki öğelerin Romalılaştırılmış hallerinden meydana gelir. İkinci bölüm ise daha erken dönemlerde etkin ve daha çok kültik olan Yunan benzeri, diğer yarıdan farklı uygulama ve inançlara sahip daha özerk bir bölümdür.

Yunan mitolojisindeki önemli tanrılar ile Roma mitolojisindeki önemli tanrıların özellikleri aynıdır, ancak isimleri farklıdır. Roma mitolojisine başka milletlerden geçmiş tanrılar da vardır. Eski Romalılar ilk önce Predeist bir çağ yaşarlar. Bu çağda, Romalılar hiçbir tanrıya tapmazlar, buna rağmen iyilik ve kötülük anlayışına sahipler ve büyü ile uğraşırlar. Zamanla inançlarında ölümsüzler Larlar (Ocakbaşı tanrısı) ile Penatlar (ev tanrısı) ortaya çıkar. Her Roma ailesinin bir Lar’ı, birkaç tane de Penat’ı vardı. Bu Tanrılar, yalnız o ailenin olur, kendilerine tapınaklarda tapınılmazdı. Artan savaşlar ve ulusların kaynaşması ile birlikte Tanrı inancı Roma’ya da gelir. Böylece, Yunanların Olimpos tanrılarını Romalılar da kabul eder, yalnız adlarını değiştirirler. Jupiter (Zeus), Neptunus (Poseidon), Iuno (Hera), Mars (Ares), Minerva (Athena), Venus (Aphrodite), Mercurius (Hermes), Diana (Artemis) isimlerini verdikleri tanrılara inanırlar.

Frederick Arthur Bridgman, Apollon Abducting Cyrène

Romalılar, çeşitli anlayışları, dürüstlük, doğruluk, cesurluk vb. özellikleri tanrılarla özdeşleştirirlerdi. Roma mitolojisi, Yunanların İtalya’ya yerleşmesinden sonra, Yunan mitolojisinin etkisi altında kalarak bazı değişikliklere uğradı. Önceleri Mars onlar için bitkilerin köklerini besleyen tanrı, Venüs ise bahçelerin tanrıçasıydı. Sonradan, Yunan mitolojisinin etkisi altında kalarak, bu tanrılar savaş ve aşk tanrısı adlarını alırlar.

Roma mitolojisi, sadece tanrılar ve doğaüstü canlıların öykülerinden oluşmamaktaydı. Aynı zamanda halkın ve Roma devletinin, ideolojisine yerleşmiş olan bakış açısısını da yansıtır. Mitolojiye göre Roma şehrinin kuruluşu, çok önceden tanrılar tarafından belirlenmiştir. Roma, M.Ö 27 Nisan 753 tarihinde Truva prensi Aeneas’ın torunları olan Romulus ve Remus adlı ikiz kardeşler tarafından kurulur. Bu mit, edebiyata da yansır ve ünlü Romalı şair Vergillius, Aeneas adlı eserini yazar. Şair, Troya kahramanlarından biri olan Aeneas’ın halkı ile birlikte İtalya’ya nasıl yerleştiğini anlatır.

Peter Paul Rubens, Romulus and Remus, 1614-16

Medüza

Derin, sessiz, iyi böylece
Güz, ölülerini bırakan kuşlar
Yer kalmadı acıya ülkemizde
Derin, sessiz, iyi böylece
Gün ortası alacakaranlık bakışlar.

Bir buluşma yeridir şimdi hüzünlerimiz
Biz o renksiz, o yalnız, o sürgün meduzalar
Asar söylediklerimizi çeker gideriz
Ülkemiz, toprağımız, her şeyimiz
Kıyısında camların bozbulanık rakılar

Edip Cansever

Michelangelo Merisi da Caravaggio, The Head Of Medusa, 1598

Kaynak
Sümer Mitolojisi – Samuel Noah Kramer, HititlerAnadolu MitolojisiOrta Dünya’nın Zirve Noktası, Yaratılış Mitolojileri, Altı Medeniyet Altı Yaratılış Hikayesi – Gönül Yonar, Mitolojinin Doğuşu, Anlamı ve EtkileriMısır Eski Krallığı (MÖ. 2700-2200) Devrindeki Ticari Ağların Mısır Uygarlığı İle Nübye/Sudan Devletleşmesi Üzerindeki Etkileri