​ Metamorfoz ve Simidin Kokusu

O an sanki hiç yaşanmamış da bir hayal gibi. Böylesine yabancı, böylesine eski. Sadece yüzümüzün çizgileri değil değişen, İnandıklarımız, "asla" dediğimiz o kalın duvarlar. ​Annemden ayrılmam, diye yemin eden, Şimdi uzak bir kıtada,en çok o arayıp sormuyor annesini.

​ Metamorfoz ve Simidin Kokusu ​Bir sabah, ansızın aklına gelir. O kafe masası, o buğulu cam. Gazetede bir ilan, elde bir simit, Gözlerde yarınsız bir korku o gençlik... Hep öyle devam edecek, Hayat orada sıkışmış,ilerlemiyor gibiydi. ​Şimdi ona bakınca, O an sanki hiç yaşanmamış da bir hayal gibi. Böylesine yabancı, böylesine eski. Sadece yüzümüzün çizgileri değil değişen, İnandıklarımız, "asla" dediğimiz o kalın duvarlar. ​Annemden ayrılmam, diye yemin eden, Şimdi uzak bir kıtada,en çok o arayıp sormuyor annesini. Seni seviyorum, diyen, Mahkeme koridorlarında bitmek bilmeyen boşanma işlemlerinin esiri. ​O kurban adanan devlet işi, Şimdi her gün "istifa" diye fısıldayan bir kafes. ​Korktuğumuz şeye dönüştük, Ulaşılmaz sandığımız zirveye çıktık, Ve anladık ki zirve, sadece yeni bir başlangıç. ​Ne eski dostlar kaldı, ne eski sevgili. Ne de o hayır demeyi bilmeyen silik gölge. O insanlar, bizim değişen benliğimizin yan karakterleriydi. Biz kabuk attıkça, onlar sahneden çekildi. ​Ve bu kopuş... Bu, bir ihanet ya da bir kayıp değil. Bu, kendi katı kurallarımızdan, Kendi eski yeminlerimizden özgürleşmek. ​Tırtılın kelebeğe dönüşmesi gibi, Her anımız, yeni bir benliği doğuruyor. O eski, korkak, ezilmiş olana yabancılaşmak, İşte bu, hayatın bize sunduğu En sıcak, en sahici kurtuluştur.