Meral Bayat İnat Röportaj

1) Bize kendinizi tanıtır mısınız?

Ben evli üç çocuk annesiyim. Ev hanımıyım. Zamanında kızlar okutulmaz zihniyetiyle ilkokul dışında başka bir okula gönderilmedim. Okumanın yaşı yoktur diyerekten orta ve liseyi dışarıdan bitirdiğim gibi Allah kısmet ederse üniversiteyi de bitirmek istiyorum. Yapım gereği sosyal ve oturmayı sevmeyen bir insanım. Onun için kendimi geliştirmek babında belediyenin ve sodesin açmış olduğu iki üç kursa katılarak ve başarılı bir şekilde katıldığım kursların belgelerini aldım.

2) Kitap yazmaya nasıl başladınız?

Ben ilkokul mezunuydum lakin içimde okuma ve yazma aşkı hep vardı. On üç yaşında iken çok değerli bir üstadın bir aşk beyitini okudum ve bu beni çok etkiledi. O anda bir şeyler yazdım. Bir kenara koydum. Uzun bir aradan sonra yazdığım şeyin duygu yüklü bir şiir olduğunu farkettim. Tabi o arada hep yazıyordum. Mutluyken yazıyordum, üzgünken yazıyordum velhasıl kelam duygu yüklü iken hep yazıyordum. Belli bir zaman sonra yazdıklarımdan mutlu olmaya ve haz duymaya başladım. Anlamadım ki ben yazınca ben oluyordum.

3) Kitabınızın yayınlanma serüveninden biraz bahseder misiniz?

Aslında ben 1999 yılına kadar sadece mutlu oluyorum diye duygularımı, düşüncelerimi ve çevremde vuku bulan olayları kaleme alıyordum. Taki Manisa'lı bir öğretmen arkadaşın şiirlerimi görmesine kadar. Arkadaşım tam olarak şöyle bir cümle kullanmıştı.
_ Canım benim sen herhalde yazdıklarının ne kadar değerli olduğunun farkında değilsin. Evet de biz bunları hemen kitaplaştıralım:
Bende yaşadığım coğrafyada bunun mümkün olmadığını söyledim. Oda bana başka bir isim altında basarız, dedi.
Ben de hayır dedim. Eğer bir gün kitap bastıracaksam, bu benim kendi adıma olacak, dedim. Ama arkadaşın o güzel sözlerinden sonra bende ciddi ciddi kitap çıkarma hayalleri kurmaya başladım. 2004 yılında bir radyo programında tanıştığım değerli Aydın Alp hocanın telkini ile bir yayıneviyle görüşmeye gittik. Yayınevi şiirlerimi çok beğendiğine dair geri dönüş yaptı. O zamanın şartlarıyla ailem tam destekçimdi. Lakin aşiret kızı olduğum için çevrem bunu kaldıracak bir yapıda değildi. Bende çok duygusal bir insan olduğum için laf sözü ve dedikoduyu kaldıramazdım. Ondan dolayı hayallerime bir on beş yıl ara verdim. Ve 2019 yılında aldığım bir kararla şiirlerimi Arines yayınevine gönderdim. Yayınevi de çok beğendiğine dair geri dönüş yaptı. Eğer izniniz olursa hemen basalım, dediler. Bende tamam diyerek 6 Ağustos 2019 yılında ilk kitabım Dipsiz Kuyuyu okuyucularıyla buluşturdum. Birinci kitabımda yıllarca beklediğim için ikinci kitabım olan Lavinia Çiçeği'ni X On Yayın Grubu ile yaptığım görüşmeler sonucunda çok fazla bekletmeden Eylül 2020 de okuyucularla buluşturdum.

4) Kitabınız için yararlandığınız kaynaklar ve esinlendiğiniz noktalardan bahseder misiniz?

İlk etkilendiğim üstad Farabi'nin bir aşk beyiti idi. Sonra Necip Fazıl Kısakürek'in Kaldırımlar şiiri her okuduğumda veya dinlediğimde beni benden alıyordu. Aslında yazmak bir gönül işidir. Bazen en ucuz bir kelimeden etkilenirsiniz. Bazen bir resim karesinde kendinizi bulursunuz. Bazen de mahsum bir bakışa ne şiirler yazarsanız. Bazen de hüzünlü bir şarkıya eşlik ederken kelimeler kafanda uçuşur ve İnci dizer gibi güzelce dizilmeyi beklerler. Yani sizin anlayacağınız şairin ki ilham işidir. Geldi mi yazacaksın. Yoksa o anda yazmasan o kelimeler sanki kanatlanıp uçup gidiyor.

5) Son olarak okurlarınıza ve yeni yazar adaylarına tavsiyeniz nelerdir?

Yazarlık bence Allah'ın bahsettiği bir gönül işidir. Eğer ki kendilerinde o ışığı o cevheri görüyorlarsa yazsınlar.
Ama bol bol okuyarak öyle yazsınlar. Yeniliğe ve eleştirilere hep açık olarak yazsınlar.