MARİNA VE ULAY- Şehmus YARDIMCI
İki performans sanatçısının gerçek hikâyesi… Yolları sahnelerde karşılaşan bir aşk, iki hasret, iki ayrılık… Marina ve Ulay...
***
Marina, gençliğinin en güzel yıllarında yaptığı gösterilerle dikkat çekmeyi başaran sanatçılardan biridir. İnsanın duygu ve düşüncelerinin bazı durumlar karşısında nasıl bir hal aldığını göstermek adına sahne performansları sergilemektedir. Acı, üzüntü, sevinç, karamsarlık, iletişim, sevgi gibi birçok konuda yaptığı gösterilerle insanoğlunun duygu ve düşüncelerinin yansıma şekillerini gözler önüne sermektedir.
Ulay da Marina gibi bir performans sanatçısıdır. Bu ikili zamanla farklı gösterilerde yan yana gelmiş ve aynı mesleği yaptıklarından ötürü de bir yakınlaşma olmuştur. Marina ve Ulay’ın her karşılaşması aralarındaki iletişimin artmasına ve doğal olarak birlikte gösteriler yapmalarına zemin hazırlamıştır. Birbirlerinin nefes alıp vermesini hissetme deneyinden sonra Marina ve Ulay birbirine daha çok yakınlaşmıştır. Bu yakınlaşmalar, Marina ve Ulay arasında bir aşkın can bulmasını sağlamıştır.
Yıllarca süren çalışmalarından sonra hayalini kurdukları gösterilerini Çin Seddi’nde yapmaya karar vermişlerdir. Çin Hükümeti’nden gerekli izinleri almaları bir hayli zaman almıştır. Bu zaman diliminde Ulay, Marina’ya ihanet etmiştir. Fakat Marina bunu bilmemektedir. Marina her şeyden bihaber bir şekilde gösterileri için hazırlıklarını yapmaktadır. Marina, Çin Hükümeti’nden gerekli onaylar alındıktan sonra ihanete uğradığı gerçeğini duymuş ve bu ihanet tüm bedenine bir zehir gibi hızla yayılmıştır. Fakat Marina mesleğine olan saygısından ve verdiği emekten dolayı bu gösteriyi yapmaya kararlıdır. Çin Seddi’nin tam ortasında buluşan ikili birbirlerine hiçbir şey söylemeden uzunca bir süre bakışırlar. Marina, Ulay’a: kendisine ihanet ettiğini ama yine de bu gösteriyi yapmakta kararlı olduğunu belirtmiştir. Gösteriden önce Marina, Ulay’a: ruhumun senden ayrılması ve arınması için Çin Seddi’nin diğer ucuna kadar yürümek istiyorum, dedi.
Marina’nın ruhsal ayrılığı için ayakları şahit olmalıydı. O yüzden her bir adım Ulay’ın ihanetine karşılık bir kopuş gibiydi. Adımlar hızlandıkça Marina’nın nefesi azalıyor ama bunu yapmak zorunda olduğunu kalbine fısıldıyordu.
Marina, günlerce süren adım adım uzaklıklardan sonra tekrardan Ulay’ın yanına gelmiş ve gösterisini gerçekleştirmiştir. Gösteriden sonra Marina, Ulay’ı çok sevmesine rağmen uğradığı ihanetten sonra ayrılmak zorunda kalmıştır.
20 yıl süren bir ayrılık sürecinde Marina ve Ulay bireysel olarak gösterilerini farklı şehirlerde yapmaya devam etmişlerdir. Günlerden bir gün yine farklı bir performans ile sahnedeydi Marina. Karşılıklı iki sandalye ve bir masa… Sandalyenin bir ucunda Marina, diğer ucunda ise sahneyi izlemeye gelen seyirciler. Seyirciler, Marina’nın karşısındaki sandalyeye sırayla oturup Marina’ya dakikalarca bakıp kalkıyordu. Bu şekilde birçok seyirci Marina’nın karşına geçiyor, oturuyor, bir duygu ve düşünceye kapılıyor ve ayağa kalkıyordu. Bu gösterinin amacı iletişim kurmadan sadece bakışlarla anlaşabilmek, bakışlara anlam yüklemekti. Ya da sandalyede oturan bir kadının konuşmadan, hareket etmeden öylece durması gibi bir hiçlik gösterisiydi.
Bu gösteri her gün saatlerce sürüyordu. Marina’nın karşısına oturan insanlardan bazıları ağlıyor, bazıları gülüyor bazıları ise sevgi duymaya başlıyordu. Yani insan kişilikleri aynı insanda farklı duygu çağrışımlarına neden oluyordu. Marina ise karşısındaki oturan kişilere sadece bakıyordu. Ne yüzde bir ifade değişikliği ne de bir duygu göstergesi… Sadece bir göz bağlantısı, hepsi bu.
Marina, iletişim kurmadan sadece bakışlarla bir hiçlik gösterisine devam ettiği bir anda başı her zamanki gibi önüne eğik bir şekilde karşısına gelip oturacak kişinin kim olduğunu bilmeden gösterisine devam ediyordu. Marina, sandalyesinin arka tarafından yavaş adımlarla karşısına oturan birinin varlığını hissetti. Başını yavaşça kaldırarak karşısına baktığında saçı beyazlaşmış, yüzü ve alnı kırışmış fakat gözleri ile gülüşü aynı olan bir adam gördü. Bu adam Ulay’dan başkası değildi.
Marina için zaman akmamıştı sanki. Gözlerindeki yaşlar yanaklarının kenarlarından bir yol çizer gibi acı acı akıyordu. Bir yandan özlem bir yanda ihanet bir yanda hala kaybolmamış bir sevgi… Ulay, Marina’nın gözlerinin derinlerine indikçe Marina daha çok üzülüyordu. Seyirciler Marina’nın karşısında oturan adamın yıllar önce çok sevdiği bir adam olduğunu bilmiyorlardı. Hiçbir seyirci karşısında verilmeyen tepkiler Ulay karşısında harekete geçmişti.
Marina, Ulay karşısında yine konuşmadı fakat gözleri kan çanağı olmuştu. Bir zamanlar sevdiği adama baktıkça hangi duyguyu yaşadığını bilmeden gözyaşları damlıyordu. Hiççilik veya tepkisizlik gösterisi bir anda bozulmaya başlıyordu. Marina, kalbine ve gözlerine yeniliyordu. Ellerine söz geçiremiyordu. Kolları Ulay’a uzuyordu. Masada avuç içine sıkıca bastırarak aldığı, Ulay’ın parmaklarıydı. Gözler, eller ve bütün vucüt titreyerek hala Ulay diye haykırıyordu. Aradan geçen 20 yıl Marina’nın ruhunu arındırsa da kalbinden bir şey eksiltmemişti.
Ulay da diğer seyirciler gibi sandalyede belli bir süre oturduktan sonra ayağa kalktı ve yine gitti. Geriye Marina’nın boş ellerinde kalan Ulay’ın parmaklarının sıcaklığıydı. Bu sıcaklık 20 yıl daha kalır mıydı bilinmez ama Marina’nın kalbi başını önüne eğmiş ağlıyordu. Bir daha terk edilmenin acısını yıllar sonra yine yaşamış oldu Marina.
Gösterisine devam etmek zorunda kalan Marina ayağa kalkıp dur diyemedi. Kalbi alev alev yanıyordu. Can çekişe çekişe gösteri biterken kim bilir Marina için hangi yeni acıların başlangıcıydı…