Kompresör Sesı ve Zamanın Ağır Bastonu

Komresor Sesı ve Zamanın Ağır Bastonu Zaman… Bazen hiç akmaz, gölgeler uzar da uzar, günler kabuk bağlamış bir yara gibi üzerimize çöker. Çocukken sıkılırdık, her dakika ağır bir zincir, ne yapsak geçmezdi. Dedem bastonuna yaslanır, “Çok çabuk geçti,” derdi ömrüne bakıp. Belki de zaman, çocuklara dikenli bir çit, yaşlılara ise akan bir sudur. Mahalleye kompresör sesleri yayılırdı, sıcak asfalt dökülürdü yollara. Tozlu sokaklarımız artık kara bir nehir gibi parlar, işçiler kürek sallarken duman yükselirdi ziftten. Yaz demek, kompresör sesi demekti. Sabah erkenden güvercin sesleriyle karışır çekiç, silindir, makine uğultusu. “Vay be, bizim de asfalt yolumuz oldu,” derdik. O yolda ne güzel tornet kayılırdı; top sahasının oradan kömür deposuna kadar hiç durmadan giderdik. Ama komşular kızardı, tam oyunun en heyecanlı yerinde: “Topunuz bahçeye kaçıyor!” Bir bıçakla kesilen top, paramparça edilen tornet… Zaman da böyle işte: sevincin tam ortasında bir el gelir, dağıtır oyuncağını. Bir kere mükemmel yapılırdı yol, sonra hep yamalanırdı. Her yıl yeniden kompresörler çalışırdı; ya su boruları patlar, ya kanalizasyon kazılırdı. Bir yanı çöker, bir yanı yükselirdi. Bizim ömürlerimiz de böyle değil mi? Eksik bir parça, kırık bir tahta… Bir yerden kazılır, öte yanda kapatılır. Uc uca getirmeye çalışırız hayatımızı. Zamanın ağır bastonu asfalta vurur her yıl yeniden, biz ise hâlâ çocukluk sıkıntımızın gölgesinde tornet kaydırırız içimizde. Sonra bir gün, kompresörler sustu. Fark etmedik bile ne zaman kaybolduklarını. Ve anladık ki artık zaman yavaşlamıyor; aksine, o sıkıcı uzun günler yerini, Dedemin ömrünün hızlıca akıp gittıği nehre dönüşmüştü. bir nehir gibi hızla akıyor, hepimizi içinde sürükleyerek bilinmezlere götürüyor. Meltem Yalçın #eskigünler #nostalji #öykü #şiir #öyküterapi #çocukluk #hikaye