Kırık bir dal “Sahi sen taşıyabilir misin kırık bir dalın yükünü?”

Bazen bütün hüzünler bu şehre yağar. Bir şehrin bütün köşeleri sarılacakken yüreğin ıslanır. Koruyamaz hiç bir duvar yağan hüzünlerden yüreğini.

Bazen bütün hüzünler bu şehre yağar. Bir şehrin bütün köşeleri sarılacakken yüreğin ıslanır. Koruyamaz hiç bir duvar yağan hüzünlerden yüreğini. Öyle ya şiir dediğin göz yaşı değil mi şairin? Hiç bir gözün dökmeye cesaret edemediği bütün damlalar ilmek, ilmek işlenir kirlenmeye hazır beyaz tenli yalnızlığa. Şimdi Son demlerini yaşayan mürekkep danesi gibiyim değdim mi tenine sonum olur bu zemheri kıyılar.

Zaman ömrümüzü demler, Yürek dediğin sevdiğini kendine nakşeder. Bazen Vuslata ermek önünde dururken Hasreti seçer beşer. Bilirim ince sızım yüreğin vuslat ister... İster de... Vuslat her zaman can vermez canana, bazen Can alır canan uğruna...

Bazı umutlar kavuşunca biter... Zaman bir tutam umuttan başka bir şey koymuyor avuçlarıma. Gecenin ahengi dönerken dünyanın tenha sokaklarında, yüreği buruk bir dal sallanıyor rüzgarın kollarında. Ne ben gözlerinin yokluğuna dayanabilirim ne de zaman bunu kaldırabilir. Ben, kaldırım tenhalarında soluklanışlardan ileri gitmeyen kısır döngüden ibaret bir fani, Nasıl doyurur dünya sevdası bir yüreği? Yürek dediğin anlamalı kırık dalın yükünü... Sahi sen taşıyabilir misin kırık bir dalın yükünü?

Neşet Bozkurt