Karanlıktan Şifaya: Karanlık, Kadim Bilgelik ve İçsel Yolculuk
Karanlıktan Şifaya: Karanlık, Kadim Bilgelik ve İçsel Yolculuk Ruhumun üşüdüğü, aklımın yandığı bir karanlık içindeydim. Ne yana baksam duvar, ne yapsam çıkış yoktu. Uyanmak, kaçmak istedim. Ama karanlık beni bırakmıyordu. Tam o sırada… bir rüya beni içine çekti. Ama bu, sıradan bir rüya değildi. Bu, bir şifa yolculuğuydu.
Karanlıktan Şifaya: Karanlık, Kadim Bilgelik ve İçsel Yolculuk
Ruhumun üşüdüğü, aklımın yandığı bir karanlık içindeydim. Ne yana baksam duvar, ne yapsam çıkış yoktu. Uyanmak, kaçmak istedim. Ama karanlık beni bırakmıyordu.
Tam o sırada… bir rüya beni içine çekti. Ama bu, sıradan bir rüya değildi. Bu, bir şifa yolculuğuydu.
Rüyada Açılan Kapı: Eski Bir Köy Evi ve Sıcaklık Gözlerimi açtığımda, eski bir köy evindeydim. Tahta zeminde yürürken çıtırtılar… Beyaz badanalı duvarlar, köşede yanan bir sac soba… Odada közde çay, ekşi maya kokusu ve ıslak toprağın ferahlığı vardı. Üzerimde, çiçekli el işi bir yorgan… Sanki yıllardır sırtımda beni taşıyan bir kadının şefkatiyle dokunmuş gibiydi. Ve sonra… Kapı yavaşça açıldı.
Kadim Kadının Eliyle Gelen Şifa İçeri yaşlı bir kadın girdi. İki kalın örgü saç, alnında ak bir tutam… Lavanta rengi entarisiyle huzur getiren bir figürdü. Elinde lavanta kokulu bir tülbent vardı. Sessizce yanıma oturdu. Alnıma tülbenti koydu ve fısıldadı:
İçsel Yolculuk: Acıdan Güce Kadim kadın yanıma oturdu. Her sözü içime işleyen bir şifa damlasıydı.
Rüyada Açılan Kapı: Eski Bir Köy Evi ve Sıcaklık Gözlerimi açtığımda, eski bir köy evindeydim. Tahta zeminde yürürken çıtırtılar… Beyaz badanalı duvarlar, köşede yanan bir sac soba… Odada közde çay, ekşi maya kokusu ve ıslak toprağın ferahlığı vardı. Üzerimde, çiçekli el işi bir yorgan… Sanki yıllardır sırtımda beni taşıyan bir kadının şefkatiyle dokunmuş gibiydi. Ve sonra… Kapı yavaşça açıldı.
Kadim Kadının Eliyle Gelen Şifa İçeri yaşlı bir kadın girdi. İki kalın örgü saç, alnında ak bir tutam… Lavanta rengi entarisiyle huzur getiren bir figürdü. Elinde lavanta kokulu bir tülbent vardı. Sessizce yanıma oturdu. Alnıma tülbenti koydu ve fısıldadı:
“Dünya çok gürültülü bir yer, evladım. Sen kalbini sustura sustura hasta etmişsin. Ama korkma. Bu toprak, bu ev, bu rüzgâr… unutulanı hatırlatmak içindir.”Sobaya kuru meşe attı, içine biraz lavanta… Çaya zencefil, limon ve dağ balı ekledi. İlk yudumu içtim... önce ellerim, sonra kalbim ısındı. Gözlerim doldu. Kadın, bir tutam tuz alıp dua ederek üzerimde gezdirdi:
“Fadime Ana’nın eli olsun.”Ve o an… İçime hafiflik, bedenime can, kalbime huzur geldi.
İçsel Yolculuk: Acıdan Güce Kadim kadın yanıma oturdu. Her sözü içime işleyen bir şifa damlasıydı.
“Acı, evladım, hayatın en derin öğretmenidir. Ondan kaçma. Acıyı dinle, büyürsün. Gözyaşların, kalbindeki taşlardır. Onlar senin yolunun anahtarıdır.” “İyileşmek dışarıda bir ışık beklemek değil. Asıl şifa içeride. Ama biz onu unuturuz. Çünkü dünya hep dışarıyı gösterir. İçine dönmek cesaret ister. Ve sen, o cesareti gösterdin.”Toprakla Temas: Sabah Ritüeli Ertesi sabah, kadim kadınla birlikte bahçeye çıktık. Ağaçların altında, taş fırının başında hamur açtık. İçine ebegümeci, çökelek, kekik ve biraz da gülüşümüzden serptik. Sacda pişerken hamurun cızırdayan sesiyle içimden bir çocukluk şarkısı fısıldadı. Çıplak ayakla toprağa bastım. Rüzgâr saçlarımda gezindi. Bir ağacın yaprağı alnıma düştü. Ve o an... İçimde bir şey çözüldü. Kadın kulağıma eğildi:
“Sen sanıyorsun ki kuyuya düştün. Ama orası senin yarandı. O karanlık, içindeki eski tohumları uyandırmak içindi. Ruhun hatırlasın diye…”Kuyuda Kurulan Masa: Karanlıktan Geçen Işık O gece pencereyi açık bıraktım. Yıldızlar sessizdi. Ama içimde artık biri konuşuyordu: Benim içimdeki büyük kadın. Rüyada kuyunun dibinde bir masa vardı. Üzerinde iki bardak çay… Biri benim, biri onun. Ve büyükannem dedi ki: “Şifa, karanlıktan kaçmak değil evladım. Şifa, kuyunun dibine masa kurmak, orada bir çay demlemek… Acının ortasında bile bir gülüşe yer açmaktır.”