İŞKOLİK AİLE

Bir zamanlar ülkenin bir yerinde çekirdek bir aile yaşarmış. Bu ailenin bir tane oğlan çocukları olur. İsmini Aydın koyarlar. Anne ve Baba işte çalıştıkları için çocuğuna bir bakıcı tutma kararı alırlar. Çünkü o kadar yoğun çalışıyorlardı ki, çocuklarının olduğunun sevincini tadamamışlardı. İşten eve, yatıp, kalkıp işe gidiyorlardı. Çocuklarının bakımı için bakıcı tutmaları şarttı. İlan verip, bayan bir bakıcı tutan ailenin kafası da içi de rahattı. Bakıcı Elena Hanım kendi evladı gibi sahiplenmişti adeta Aydın bebeği. Ve gün geçtikçe Aydın’a yabancı dil öğretip, gelişmesini sağlayan Elena, Aydını aynı zamanda harika yetiştiriyordu. Her şey güzeldi fakat Aydın Anne ve Babasını neredeyse hiç göremiyordu. Bakıcısına bu durumu yansıtmaya başlayınca Elena ailesiyle konuşma kararı alır. Annesi Sevda Hanım ile kapıdan çıkmak üzereyken konuşur. Tamda o esnada tesadüfen mutfaktan çıkan Aydın Annesinden şu sözleri duyunca yıkılır. “Elena sana boşuna para ödemiyoruz, bir şeyler söyle ve Aydın’ı oyala şu an çok yoğunuz” diyen Sevda Hanımın bu sözleriyle yıkılan Aydın odasına çıkar ve kendini kapatır. Ailesinden bu şekilde umursamaz cevapları duyan Aydın, öylesine çok üzülür ki, bakıcısı Elena gelir ve neden odasında sessiz oturum ağladığını sorar. Aydın ise “hiç dadı bir şey yok” der. Dadısı anne Babasını özlediği için zanneder, onun Annesiyle konuştuklarını düşünemez. Fakat uzun uzun düşünen Aydın evden kaçarak ailesine bir ders vermek ister. Sabah herkes uyurken, Aydın erkenden kalkarak dışarıya çıkar. Cadde ve sokaklar bomboştu. Kimseler yoktu daha yollarda ve havada üstelik buz gibiydi. Soğukta minicik elleri titreyen Aydın kendine bir kuytu bulup duvarın dibine yaslanarak uyuya kalmıştı. Sabah saatleri epeyce ilerlemişti. Uykudan uyanan Annesi Aydın’ı öpmek için odasına girer, işe gitmeden öpmek ister. Fakat Aydın’ı yatakta bulamayınca çok şaşırır ve eşi Faruk Bey’e haber verir. Faruk Bey ise odalarda arar ama nafile, Aydın’dan ses çıkmaz. Hemen karakola giderek, durumu anlatırlar. Elena ise Faruk Bey ile Sevda Hanım’a şöyle der, “size demiştim Sevda Hanım Aydın çok üzülüyor sizinle vakit geçiremediği için, siz beni azarladınız, sana boşuna mı para veriyoruz diye” der. Faruk Bey ile Sevda Hanım hatalarının farkına varırlar fakat artık çok geçti, Aydın ortada yoktu. Oğulları Aydın ise uyandığında rüya olmadığını ve günü dışarda geçirdiğini, titreyerek uyandığında anlar. O sıra onun yaşlarında, yüzü kirli, üzeri yırtık bir çocuk yanına gelir. “İsmin ne senin? Kimsen var mı? nerde oturuyorsun?” deyince, Aydın; “ben ailem benimle ilgilenmediği için evimi terk ettim der. Bu haberin karşısında yüzü kirli çocuk kendini tanıtır; “ benim de ismim Hasan ve az ilerde bize bakan bir abi var, ona çalışarak para getiriyoruz, biz yedi kişiyiz, sende gelirsen senide bakar sana da iş verir” der. Aydın düşünür ve sonra mecbur soğukta sokakta kalmaktan ise bu teklifi kabul etmek ona mantıklı gelir. Aydın arkadaş olduğu Hasan’ın peşine takılır ve yaşadığı yere giderler. Abi dediği Cengiz Hasan’ın yanında görünce Aydın’ı sevinir. “Gel bakalım çocuk, ismin nedir, ailen var mı? evin var mı?” diye sorar. Aydın ise olan biteni anlatır. Cengiz ise bu duruma oldukça sevinir. “Sana bundan sonra iş vereceğim ben bakacağım” der. Aydın çok mutsuzdu ve pişmandı, ama artık çok geçti. Eline bir el arabası verdiler, çöp bidonlarından atık şişe ve kâğıt toplamasını söylediler. Aydın bunu mecbur yapmak zorundaydı. Eline alıp yola koyulan Aydın sokakları dolaşmaya başladı O çöp bidonu senin, bu çöp bidonu benim derken; Elena Aydını görür. Kirlide olsa yüzü gözü onu asla unutamazdı, hemen bakışlarından tanıdı. Aradan tam beş ay geçmişti. Aydın’ın yanına gidip sarılan Elena, “hadi yürü ailen seni arıyor, sen nerelerdesin aylardır” der. Aydın ise; “benim ailem yok artık, onlar beni sevmiyorlar” der. Elena ailesinin hatasını anladığını ve seni çok sevip, merak ettiklerini söyler. Buna inanmayıp yalan söylediğini düşünen Aydın, inanmak istemese de dadısının ısrarı ile evine döner ve ailesini perişan halde görünce üzülür. Fakat durumu da anlatır. “Şimdi ben Cengiz abiye çalışıyorum ve ondan habersiz buraya geldiğimi duyarsa beni döver, belki de öldürür” der. Anne ve Babası bu durum karşısında olan biteni polise anlatır ve oradaki çocukları alıp yuvaya götürmelerini sağlarlar. Anne ve Babası o günden sonra çocuklarına gerekli ilgi ve sevgiyi göstererek kendi hatalarını telafi ederler. Bu öykümüzde de ailenin çocuklarına karşı görev ve sorumlulukları maddiyattan ibaret olmaması gerektiğinin dersini verir. Böylece bir öykümüzün daha sonuna geliriz.